28/05/2009 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

Tarihçileri pek sevmem. Bugüne kadar, bunun nedenini hep Kolej’deyken ikide bir tarihten beni ikmale bırakan, tarih hocamız Seniha Alp’e bağlamıştım. Meğer alakası yokmuş.

Tarihçileri pek sevmem. Bugüne kadar, bunun nedenini hep Kolej’deyken ikide bir tarihten beni ikmale bırakan, tarih hocamız Seniha Alp’e bağlamıştım. Meğer alakası yokmuş. Bunu, bugünlerde basınımızda eşşeğin kuyruğu gibi uzayıp giden ve iki tarihçimizin de değişik oranlarda katıldığı ve önemini pek kavrayamadığım bir tartışmayı takip ederken fark ettim.

Doğru anladıysam, Murat Bardakçı, Murat Belge’nin bir hobi olarak organize ettiğini sandığım İstanbul turları sırasında anlattığını duyduğu anekdotları beğenmemiş, tenkit etmiş! Öncelikle Murat Belge’nin bunu neden bu kadar ciddiye aldığını pek anlayamadım. Köşesinde, benim de okuduğum iki tane cevap yazdı. Sonra basında birçok Murat Belge müdafaası çıktı. Murat Bardakçı taraftarı(!) basını pek takip etmediğim için bilemiyorum; herhalde Murat Bardakçı’nın bu büyük entelektüel tenkitleri için memnun olan, onu destekleyen yazılar da çıkmıştır! Sonra koskoca Halil Berktay, Yale’i falan unutup zehir zemberek bir Murat Bardakçı saldırısı yazdı ki, ‘meğer, bu Murat Bardakçı neymiş, ben bilememişim’ oldum.

Bütün bu ‘bir edebiyatçımız üzerine, tarihçilerimizin estirdiği fırtına’ devam ederken başka bir koskoca tarihçimiz İlber Ortaylı, Milliyet Pazar’daki köşesinde adap terbiye dersleri içeren bir yazı kaleme aldı: ‘Eskiden bu milletin fertleri lüzumsuz susardı, şimdi de yerli ve yersiz konuşuyor ve yüksek sesle protesto ediyor. Hak demek, sorumluluğun öbür tarafıdır. Usul ve erkân gerektirir. Düşünmeden konuşmanın, hak aramak ve protesto ile ilgisi yoktur. Böylesine eskilerin deyimiyle ‘nadan’ denir’ buyuruyorlar! İlber’ciğim, ne yaparsın, A. İlhan’ın da yazdığı gibi ‘Heyhat ki, iyiler gider, nadanlar kalır.’

Bu üç tarihçimizin, bu performanslarından sonra anladım ki ben, Seniha Alp hocamı bu kadar sene boşuna sorumlu tutmuşum. Seniha Hanım’dan özür diliyor, kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Demek ki tarihçiler, tarihi bir kenara bırakıp köşe yazarlığına, kanaat önderliğine soyununca bu iş olmuyor. Benim sevmediğim tarihçiler değil; tarihçi kimliği arkasında başka işler başarmaya çalışanlar. ‘Tarihin Babası’ Herodot’un, bir diğer lakabı da "Yalanların Babası" idi. Mademki bu üç tarihçimiz, günümüzün Türkiye’sinde bu kadar söz sahibi olmak istiyor, günlük politika onlar için tarihin tozlu ve belki de sıkıcı buldukları sayfalarından daha önemli, üçüne de derin tarih bilgilerini de kullanabilecekleri, çok güncel ve de günümüz politikasına katkı sağlayabilecek önerilerim var:

Halil Berktay’dan: ‘Mao döneminin ‘homoseksüellik küflenmiş kapitalist düzenin’ sonucudur tezinin günümüzdeki geçerliliği’ üzerine bir araştırma.

Murat Bardakçı’dan: ‘Osmanlı’dan günümüze eşcinselliğini saklayıp acılar içerisinde yaşamış entelektüel ve kanaat önderlerinin günümüzdeki tartışmalara katkısı’ üzerine bir araştırma.

İlber Ortaylı’dan: ‘Topkapı Sarayı’ndan gelmiş geçmiş eşcinseller ve Hadım Ağalığı Müessesesi’ üzerine bir araştırma, rica ediyorum…

Tarihçiler, tarihçiler! Ve de edebiyatçılar ve diğer entelektüeller, bu topraklarda Kürtler’den, solculardan sonra en çok katledilen, en fazla ‘faili meçhul’ listelerine girenler, eşcinseller ve transseksüellerken sizler utanmıyor musunuz? Ülkenin en önemli sorunu Murat Belge’nin bir İstanbul turu sırasında anlattığı, kendisinin de inanmadığını söylediği; Esma Sultan’ın çapkınlık hikâyeleri hakkındaki efsaneler mi? Yoksa İlber Ortaylı’nın genizden genizden gelen sesiyle söylediğini duyar gibi olduğum ‘Galiba cenaze törenlerinde nasıl davranılacağını bilmediğimiz bir kere daha anlaşıldı’ etik(!) dersi mi, en ihtiyacımız olan?

Sizler sustukça, birçok insanımızın yaşama hakkı gibi en önemli ve ana insan hakkı, devamlı ihlal edilirken, sizler bundan hiç bahsetmeyerek gündem çarpıtmaya devam ettiğiniz müddetçe, bu benim güzel ve sahipsiz ülkem karanlık bir yer olmaya devam edecek. 


Etiketler: medya
İstihdam