05/04/2014 | Yazar: Yıldız Tar

Yıldız Tar, bir kafede otururken başına gelenleri, Okmeydanı’nda LGBTİ yazılamalarını ve hayatın içindeki temsili yazdı.

Dün neler oldu neler... Okmeydanı'nda el ele gezen lubunyalar, mahalle sokaklarında LGBTİ yazılamaları, bir kafede otururken garsondan LGBTİ konusunda yediğimiz ayar ve bizi Onur Yürüyüşü'ne çağırması...
 
Dün bir kafede otururken başımıza öyle güzel ve öyle şaşırtıcı bir şey geldi ki anlatmazsam çatlarım. Şimdi kafe diyince aklınıza Taksim, Kadıköy filan gelmiştir. Baştan söyleyeyim hiç de öyle bir yer değil. Taksim’e eş dost görmek için katlanabilen; Kadıköy’e ise karmaşık duygular besleyen bendeniz genelde paçozluğuma uygun, arabesk mekanları sever; oralarda takılırım. Hangi semt olduğu mühim değil, beni tanıyan bilir. Tanımayan da bilmeyiversin ayol!
 
Neyse, dolu dizgin bir gezintinin ardından kahve içecek bir yer arıyorduk. Olayımıza konu alan mekan sahibinin el işaretiyle başımıza geleceklerden habersiz bir şekilde mekana yaklaştık.
 
-Abla biz nöbetçi kahveciyiz. Buyrun gelin, oturun bir kahvemizi için.
 
Bu cümledeki ablanın ben olmadığımı baştan belirteyim. İçinde bir abla, dışında ise bir tuhaf cisim besleyen bendenizin ablalığını keşfetmek maharet ister. O da ilk bakışta zor tabi.
 
Oturduk, kahvelerimizi söyledik. Şekersiz, az şekerli ve orta… Dünyanın en uyuz kahve içicileri olduğumuzu da bir güzel ispatladık böylece. Nerelerden nerelere geldik bilmiyorum ama içimizden biri Ankaralı olduğundan mütevelit konu Mansur Yavaş’a geldi. “Mansur Yavaş, kurtuluşa kadar savaş” sloganıyla eğlendik. Garipsedik. Oradan Murat Boz’un HDP’ye oy vermesinin derin anlamları üzerine konuştuk. Daha doğrusu “Murat Boz beni de boz” diye slogan atan genç kadınların bahsini açtık. Tabi benim iç sesim o zaman: “Ay ne güzel sloganmış şu beni de boz. Ben bunu bir yerde kullanayım.”
Murat Boz’u anıp da Tarkan demeden olmaz. Nihayetinde Tarkan benim çocukluk ve ilk gençlik; arkadaşlarımın ise gençlik yıllarının ismi. (Evet en genç ve körpe benim, hahayyt) Ankaralı arkadaş Tarkan’ın Berkin Elvan’ı kaybetmemizden sonra attığı tweet’i hatırlattı. Bilmeyenlerinize not: Tarkan Berkin’in yaşamını yitirmesinin ardından Gezi direnişinde sonsuzluğa uğurladığımız dost, arkadaş, yoldaşlarımızın isimlerinin yazılı olduğu bir sonsuzluk işareti paylaştı sosyal medyada.
 
Anlık Tarkan aşkımızı bozma ihtiyacı içinde bütün lubunyalığımı kuşanıp atladım söze:
 
-Öyle diyorsunuz ama Tarkan yıllar önce o malum fotoğraflar çıktığında, “Ben eşcinseldim ama New York’a gittim tedavi oldum” dedi.
 
Bir lubunya asla unutmaz, asla affetmez! Başladım anlatmaya. Tabi ses tonum da ziyadesiyle yüksek. Durdurabilene aşk olsun. Derken, garson yaklaştı ve o konuya atladı:
 
-Ama mahalle baskısı diye bir şey var. Türkiye’de eşcinsel olmak çok zor. Çoğu zaman ailelerinden bile saklamak zorunda kalıyorlar. Anlamak lazım onu da. O kadar şiddet, baskı, ayrımcılık.
 
Laflarım boğazıma kaçtı ve lubunyalığımın ışıltısını içime attım: Tabi öyle nefret cinayetleri… Derken ismini henüz öğrenemediğimiz genç garson lafı ağzımdan ustalıkla aldı:
 
-Tabi tabi. Buralarda mesela çok baskı var eşcinsellere karşı. Eşcinseller de yoğun burada aslında ama herkes aşağılar bakıyor. Laf atıyorlar, bir sürü mesele yani. Neler oluyor buralarda neler. Benim bir lezbiyen arkadaşım var mesela, ondan biliyorum. Neler yaşamadı ki. Aileyle bir sürü mevzu çıktı. Çok zor. Ama bir yandan mesela Gezi’de çok iyiydiler. Siyasi görüşünüzü bilmiyorum sakın yanlış anlamayın ama Gezi çok güzeldi. Ben hep uğradım gökkuşağı çadırına. Sonra da yürüyüşlerine katıldım. Çok güzel bir yürüyüştü. Muhteşemdi. Bence siz de katılın. Kimsenin cinsel yaşantısını kimseyi ilgilendirmemeli aslında. Konuşmak bile gereksiz ama çok baskı var çok. Görüyorum ben çevremde.
 
Ard arda gelen “Tabi”lerle karşıladık bu konuşmayı.
 
Ve sonrası orgazmik bir mutluluk. Ay yaşasın, ne güzel şeyler bunlar. Oh yaşasın…
 
Çocuğun da lubunya olabileceğini düşündüm tabi. Ama ben onun heteroseksüel olma ihtimalini sevdim en çok. Birilerine LGBTİ’ler çok zorluklar yaşıyorlar demek zorunda kalmamayı; aksine bu konuda düzeltilmeyi, ders almayı sevdim.
Günün gecesi ve öncesi de ayrı bir olaydı bu arada. Gündüz vakti Okmeydanı’nda el ele gezen iki lubunya gördüm. O ne güzel salınmadır öyle Rabbim! Ay resmen devrim, kafalarındayken biri laf attı. Ay şimdi üzülecekler, derken lubunyalar dönüp, “Sana ne be! Kendi işine baksana” diyip lafı yapıştırdı. Devamında şuh kahkahalarla yola revan oldular.
 
Gece yine Okmeydanı’na, evceğizime dönerken bir yazılama arkadaşımın dikkatini çekti: “Berkin’in öcü alınacak! Hêvî LGBTİ.” Cenaze zamanında kalma değildi sanırım. İlk kez gördük. Arzular şelale…
 
Şimdi niye anlattın bu hikayeyi derseniz, kıssadan hisse olsun: Bırakalım şu oyları, siyasi partileri, temsil edilmeliyim feryatlarını. Temsil temsil dediğin nedir ki gülüm? İsmin önüne eklenecek iki ya da üç yeni sıfat. Temsil sokakta. Temsil hayatta… 

Etiketler:
İstihdam