10/12/2018 | Yazar: Esmeray

Esmeray, siyasette temsil üzerine yazdı.

“Nefrete inat yaşasın hayat” diyerek yeni bir yazı dizisine başladık. Sene sonuna kadar nefret suçlarından, sanata; şiddete karşı mücadele yöntemlerinden adalete erişime çeşitli başlıklarda yazılarla LGBTİ+ etkinlik yasaklarına, medyada nefret söylemine ve LGBTİ+’lara dönük hak ihlallerine dikkat çekeceğiz. Yeni yazımızda Esmeray, siyasette temsil üzerine yazdı.

Anam bacım yerel seçimlerin arifesindeyiz. Seçimler yaklaşırken iktidar partisi ve düzen partilerinin haldır huldur çalışmalarına ara ara tanıklık ediyoruz. Haldır huldur deme sebebim, bu çalışmalar malumunuz kelli felli heriflerin öncülüğünde olmasındandır. Söz konusu bu partilerin kısaca nasıl oluştuğunu hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum.

Parti mekanizmalarını genelde bir insan vücuduna benzetiyorum. Beyin erkeklerden, genel vücut yapısı üyelerden, kolların biri kadınlardan öteki gençlerden, anam belden aşağısı da oy verenlerden oluşur. Durum böyle olunca vücudun ne yöne gitmesi gerektiğine tabi ki beyin (erkekler) karar verir. Dolayısıyla kollar ilk önce üye toplar sonrasında üyelerle birlikte ayaklardan oy toplar. Yani anlayacağınız sistem budur.

Geçtiğimiz hafta kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilişinin yıldönümüydü. Dikkat ederseniz bu karar yine beyinler yani erkekler tarafından verilmiş. Ana muhalefet partisinin televizyon kanallarından birindeki konuşmasına tanıklık ettim. Kadın kollarına sesleniyordu konuşan zat. Kadın kollarından daha çok kadını üye yapmaya çağırıyordu. Hiçbir partiden duydunuz mu karar mekanizmalarında kadın temsiliyet olsun diye?  Yapmazlar anam yapmazlar. İşlerine gelmez. Israrla kadınların kol kalmasını isterler. Gelelim kadınların bu partilerdeki durumuna. Genel olarak kol kalmaya devam ederler. Allah rızası için biri de çıkıp demiyor ki; “Arkadaşım ben kol değilim. Sen de bir beyin değilsin.”

Ah bir cesaret ederek bunu dile getirip bir de pratiğe dökerse iş daha kolaylaşır. Bütün karar mekanizmalarında kadın-erkek fırsat eşitliğinin önü açılmış olur. Gelelim yerel seçimlere…

Yerel seçimler adı üstünde çok yerelden bir siyaset. Doğal olarak herkesin, her kesimin temsiliyeti şart belediyeler ve belediye meclislerinde. Bu bilinçle hareket etmek gerekiyor diye düşünüyorum. Bu temsiliyetlerde aday olan bütün herkese aynı zamanda benim naçizane önerimdir. Çünkü yukarda da belirttiğim gibi karar mekanizmalarını bu erk beyine bırakırsak hayatımız hiç kolaylaşmayacak. Daha da zora girecek. Birilerinin kolu olmaya devam edeceğiz. LGBTİ+ ve özellikle trans deneyimi olan kadın ve erkeklerin karar mekanizmalarına katılımını çoğaltmalıyız. Kendini heteroseksüel olarak tanımlayan hiç kimse bizim temsiliyetimizi sağlayamaz. Bunun yolu yordamı nasıl olur hemen buradan acil plan olarak size önereceğim bir şey gelmiyor aklıma şu an. Belki LGBTİ+ politikası üreten dernek, sivil toplum girişimi ve bireysel çalışma yürüten herkesin katılımını sağlayacak toplantılar organize etmeliyiz.

Reel politikada durum bu. Böyle devam ederse yani karar vericiler erkekler ve heterolar olduğu müddetçe hiç kimsenin özgürlüğünden bahsedemeyiz. Erkek ve insan merkezli iktidarların sonucunda ırkçılık ve türcülük dünyayı mahvetmeye devam edecek. Bunlar binlerce yıldır bizlere söylediği yalanlara halen devam ediyorlar. Çünkü görünür olma alanları için çok önemli olan yerlerde halen yok sayılıyoruz. Nedir bu önemli alanlar diye sorarsanız; sinema, tiyatro, diziler… Bu önemli alanlarda onların yalanlarını teşhir etmek için katılımımızı çoğaltmalıyız. Kendi özümüzle var olmalıyız. Misal trans bir kadını heteroseksüel bir adam oynamamalı. Buna itiraz etmeliyiz. Zaten eşitsizliği ve yok saymayı bize reva gören birisi ya da birileri bizi ne kadar ifade edebilir?

Yazı dizisindeki diğer içerikler:

Ne işimize yarıyor bu performanslar?

“Japon Arzu öldü” dediler…

İnterseksin patolojikleştirilmesinin tarihi ve bugünü

Trans intiharlarında dışlanma ve nefretin izleri

25 Kasım: Biseksüelim, lezbiyenim şiddete karşı buradayım!

Bir dava dosyasının kısmi analizi ve nafaka tartışmalarına “ihtiyaç” molası

Monoseksizme de karşı bir 25 Kasım!

Akran zorbalığı mı? Evet tanırım, o benim kötü çocukluk arkadaşım

E-danışmanlık sosyal hizmet müdahalesinin neresinde?

HIV/AIDS’e karşı farkındalık değil, HIV ile yaşayanlar için farkındalık!

Korkudan sevgiye 1 Aralık: Bir gün insanlara hikayemi anlatacağım hiç aklıma gelmezdi!

Dostluk politikalarının imkânı üzerine bir taslak

*Bu makale Avrupa Birliği'nin desteklediği LGBTİ'lerin İnsan Hakları için Farkındalık ve Savunuculuk Projesi kapsamında yayımlanmıştır. Bu, yayının içeriğinin AB'nin resmi görüşünü yansıttığı anlamına gelmez.


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam