23/07/2008 | Yazar: Kaos GL



‘Kendini eşcinsel olarak tanımlayan insanların sosyal baskıyla evlilik yapmamaları ve kendi kimliklerini geliştirmelerini öneriyorum. Benim zamanımda daha baskıcı bir toplum vardı. O zaman eşcinsel iletişim araçları bile yoktu. Eskiden sadece ibne ve oğlancı vardı. Şimdi ise kendini gey ve lezbiyen olarak tanımlayanlar var.’ ‘Türkiye’de Eşcinsel Olmak’ söyleşi dizisi devam ediyor.

NOT: ‘Çarşamba Söyleşileri’ başlığı altında her hafta kaosgl.org’da yayınlayacağımız bu bölüme deneyimlerinizi bekliyoruz. Yazılarınızı editor@kaosgl.org adresine gönderebilirsiniz.

Bize kendini tanıtır mısın?

Yozgat’ın bir köyünde, Ekim ayında, 1965’te, evimizin ikinci hasatı olarak dünyaya geldim. 3 yaşımdayken, babamın işi nedeniyle Ankara’ya taşındık. Çocukluğumu, ilkokulu, liseyi Ankara’da yaşadım. Halen Ankara’da yaşıyorum.

Evlisin ve kendini eşcinsel olarak tanımlıyorsun. Bu konulara girmeden, çocukluğundan biraz daha söz edebilir misin?

İlkokulu Ankara’da okudum. Yaz tatillerinde memlekete giderdik. Memlekette o zamanlar çok sevdiğim ve sevgilim sandığım kız arkadaşımla oynardık. Yine bir gün damın başında oynarken, kız arkadaşım bana, evin duvarına çişini yapan bir adamı gösterdi. Ben hemen geri çekildim ama kız arkadaşım sürekli oraya baktı. O olaydan sonrada bende röntgencilik gelişti. Erkeklerin uzvunu seyretmek bana müthiş haz veriyordu. Köye gelen, şehirli olgun erkekler ilgimi çok çekiyor ve onlara ilgimi göstermek için daha hareketli davranışlara giriyordum. Bunun cinsellik olduğunun farkında değildim. Zaten cinsellik anlamında, köyde herhangi bir şey yaşamadım. Ama duvara işeyen adam benim cinsel yaşantımda en büyük etkisi olan kişi. Hiçbir şey yaşamadan ilkokul dönemim kapandı.

Ortaokulu, hem çalışıp hem okumak için gece okuyordum. Ortaokul yaşı geçmiş olanlar ancak gece ortaokulunda okuyabiliyordu. Ben gündüz çalıştığım için gece ortaokuluna kayıt olabildim. Ben 13-14 yaşlarındayken, bana en yakın yaş 20’ydi. En büyük yaş ise 65 idi. Yaşımın küçüklüğü nedeniyle, okulda beni çok severlerdi. Okulun maskotu gibiydim. Tabii bu aralarda röntgenciliğim devam ediyordu. Bir gün pisuvara işerken, ayağımı kaldırıp adamın birinin uzantısına bakıyordum. Adam bunu fark etti, uzvu sertleşti ve bana göstermeye başladı. Ben ondan çekindim ve hemen sınıfa döndüm. Tabi gözümün önünden de bu görüntü gitmiyordu. (Adam, esmer, 30 yaşında biriydi.) Gündüzleri çalışırken arkadaşlar aralarında, erkekler arasında cinsel ilişkinin olduğunu konuşuyorlardı. Bu benim dikkatimi çekti. Onları gizlice dinleyerek tüyoları kapmaya başladım. Sinemaların, hamamların, parkların olduğunu anlatıyorlardı. Ama cesaret edip, bunların hiçbirine de gidemedim.

Bir gün arkadaşın birisi, bana açık olarak, erkeklerin birbirleriyle sevişebildiklerini anlattı. Ben o zamanlar 16’ya yaklaşıyordum. Ben, ona, yok lan, öyle şeyler olur mu, dedim. Ama içimden böyle bir şeyin varlığını sezinliyordum. Sonra arkadan, inanmıyorsan, g.tünü s.ktiren bir adamla seni tanıştırayım, dedi. Ben, yok dedim.

Artık çocukluğun geride kalmış, genç biri olmuşsun…

Evet. Bir gün yine mahalleden bir arkadaşla porno film oynatan ‘Yeni Sinema’sına gittik. O sinema şimdi kapalı. Sinema çok kalabalıktı, oturacak yer kalmamıştı. Çok kişi filmi ayakta izliyordu. Bir ara arkadaştan yer arar gibi uzaklaştım. Sinemanın en arkasına geçtim. Ayakta beklerken arkama biri geçti. Adam arkama dayanıyordu. Ben aldırmadım. Biraz uzaklaştım. Yanımda başka biri de uzvunu çıkarmış oynuyordu. Ben, onu görünce heyecanlanıp onunkini tuttum. Oynamıyordum, kazık tutar gibi tutuyordum. Film ara verince arkadaşımla buluştum. İkimiz de porno filme gelmekten pişmandık. Bir daha gelmeyeceğiz dedik. Fakat haftaya yine aynı sinemaya birlikte gittik. Ben yine arkadaşımı ektim ve arkalara gittim. Yine pişmanlık yaşadık. Gerçekten pişman oluyorduk ama duygularımıza hâkim olamayıp tekrar yine porno filme gidiyorduk. Bir gün yine gitmeme kararımıza rağmen arkadaşı mahallede atlatarak sinemaya gittim. Yine arkada ve filmi ayakta izliyordum. Adamın birisi önüme geçti. Ben adama dayandım. Adam benimkini tuttu. Çok hoşuma gitti. Dışarı çıkmamızı istedi. Ben çekinerek de olsa, evet, dedim. Çiftlik tarafında, sazlıklarda bir yerde ben adamı s.ktim. Cinselliğimde ilk deneyimim bu oldu.

Ortaokul dönemin bitti herhalde? Liseye devam ettin mi?

İki yıl sonra liseye gündüz olarak başladım. Bu kez hafta sonları Siteler’de mobilya oymacısı olarak çalışıyordum. Lise son sınıfa geldiğimde, psikoloji öğretmenime açıkladım.

Peki, neden o öğretmen?

Tam bilmiyorum. Konusu insan olduğu için de olabilir, ona ilgi duyduğum için de…

Peki, öğretmen nasıl karşıladı?

Öğretmenim, aynı zamanda benim rehber öğretmenimdi. Odasına gittim. Ürkek, titrek bir şekilde kendimi açıkladım. O da biraz durdu, düşündü. Ne yapmamı istersin, dedi. Ben de ona, hipnozla, kendi cinsimle ilişkiye girmemem için telkinde bulunabilirsiniz, dedim. Hipnozun ne olduğunu derslerden biliyordum. O dönemde ilişki yaşadığım halde hep suçluluk duyuyordum. O da bana, hipnozun ters etki yapabileceğini söyleyerek hipnozdan kaçındı. Ancak, doktora gidip tedavi olabileceğimi söyledi. Homoseksüelliği hastalık olarak düşünüyordu. Ama durumumu açıklamamdan dolayı beni tebrik etti. Açıklamamdan sonra, bana daha yardımcı davranışlara girdi. Ama dersinde herhangi bir öğrencisiydim.

Öğretmeninin önerisine uydun mu? Doktora gittin mi?

Hastane ücretinin pahalı olacağını düşünerek, öğretmenim, okul idaresine başvurdu. Okul idaresi öğretmenin açıklamasını doğru bularak resmi ama okuldan hiç kimseye söylemeden hastane işlemlerine başlandı.

Ailene haber verdiler mi?

Öğretmenim, ailemle konuşmak istediğinde, bunu kabul etmedim. Öğretmenim beni ikna etmeye çalıştı. Annenden, babandan korkma, onlar da sana yardımcı olur, dedi. Hastanede yatman gerekebilir, onun için baştan bilsinler dedi. Ama ben kabul etmedim.

Hastane sürecine gelelim istersen…

Okulum, Ankara Üniversitesi Psikiyatri bölümü ile resmiyeti sağladı. Öğretmenimle birlikte hastaneye gittik. O zaman 20 yaşındaydım. Hastanede iki tane profesörle tanıştık. Bunlar benim terapistim oldu. Beni hastaneye yatırmadılar ama haftanın belirli günlerinde gider, terapistlerimle görüşürdüm. Terapistlerimin yaklaşımlarını çok basit bulurdum.

Ne gibi yani?

Her şeyi basite indirgiyorlardı. Ben, içimden gelen bir davranış olduğunu, kendimi engelleyemediğimi söylüyordum. Onlar da bana örnek olarak, ortada bir para var, bunu alman yasak, almayacaksın diyorlardı. Yani hırsızlığa benzetiyorlardı. Bir de bana inanmıyorlardı. Sesimin inceliğinden dolayı beni edilgen bir homoseksüel olarak tanımlıyorlardı. Ben o dönemde ilişkilerimde hep aktif olduğum halde bana inanmayıp İbni Sina hastanesine gönderdiler. Özellikle anal muayene istediler.

İbni Sina’ya gittin mi?

Bazı tahlillerle birlikte, söylediğim gibi anal muayene istedikleri için İbni Sina’ya gittim. Doktor, ben evrakları kendisine verince suratıma baktı, pantolonumu çıkarmamı istedi, ben çıkardım. Arkamı dönmemi ve eğilmemi istedi, eline bir eldiven giydi, işaret parmağını kremleyerek makatıma soktu. Makatımı karıştırdı. Tabii ben acı çektim. Ben doktora, normal mi, diye sordum. O da, tamam, normal, bir şey yok, dedi. Bazı evrakları hazırlayıp başka bölüme gönderdi. Orada erkeklik uzvumu kontrol ettiler, normal çıktı. Ben sonuçları, psikiyatriye götürdüm. Kızdığım için, ‘söylediğim gibi değil mi?’ diyerek kızgınlığımı dile getirdim.

Terapiye devam ettim. Bana, mürekkep dökülmüş resimler göstererek, sana neyi çağrıştırıyorlar, diye sordular. Ben bu tür uygulamaları olumlu görmedim. Öğretmenimle konuştum. Tedavinin, bana faydalı olacağına inanmıyorum, dedim. Öğretmenim de bana, devam etmemi söyledi. Bu arada okul da bittiği için, tedaviyi de bitirdim. İnanmadığım bir şeye devam etmek istememiştim.

Okuldayken, arkadaşlarının sana karşı davranışları nasıldı?

Bu tür konuları okulda hiç bir arkadaşla konuşmadım. Davranışlarımla onlardan birisiydim. Kendim de itiraf etmediğim için herhangi bir söz işitmedim. Ama en yakın olan bir arkadaşıma, sesimin inceliğinden dolayı, ‘bu top mu?’ diye sormuşlar. O da, sesimin kendiliğinden böyle olduğunu, kasıtlı yapmadığımı söylemiş.

Okurken aynı zamanda çalışıyordun. Çalışma hayatında olumlu olumsuz bir şey yaşadın mı?

Başta söylediğim gibi homoseksüelliği anlatan arkadaşla yakınlık kurduk. O arkadaş bir gün beni Gençlik Parkı’na götürdü. Orda 60 yaşlarında bir adamla karşılaştık. Arkadaş, daha önceden onu tanıyormuş, beni de tanıştırdı. Ulus’ta bir tuvalete gittik. O tuvalette ikimiz de adamı s.ktik. Arkadaşın çenesi düşük olduğu için, işyerinde anlatırdı. Kendi aramızda bir grup oluşturmuştuk. Hatta bir seferinde 7 kişi yine aynı adamı, aynı tuvalette sırayla s.ktik. Adam bize teşekkürler etti. Şimdi 82 yaşında yine ilişkiye devam ediyormuş.

İş yaşantın nasıl devam etti?

Lise bittikten sonra hem çalışıp, hem okumam gerekiyordu. Bu yüzden üniversite için Açık Öğretimi seçtim. Üniversiteye başladıktan sonra, Siteler’deki işimden ayrılıp özel bir şirkette sekreterliğe başladım. İşe girdiğim şirket çok dindar bir yerdi. İşyerimde eşcinselliğimi gizliyordum. Ama gelen insanlarla ben ilgilendiğim için işim hoşuma da gidiyordu. Şirkete gelip gidenlerin yaklaşık tamamı orta ve üstü yaşta erkeklerdi. Onlara gösterdiğim yakın alaka hem onların hem de yöneticilerin hoşuna gidiyor ve beni seviyorlardı.

88-89 yıllarında, dinci yaklaşımlara karşı baskı yaşanıyordu memlekette. Bu nedenle şirketin sekreterliğinden alındım, irtibat bürosuna gönderildim. Benim yerime de bayan sekreter aldılar. Şirketin müşterileri tarafından, bayan personel alınmasına büyük tepki oldu. Zamanla müşteriler de buna alıştı. Ben irtibat bürosunda bir arkadaşla beraberdim. O benim amirim düzeyindeydi ve 35 yaşındaydı. İşimiz pek olmuyordu. Şirketin telsizi ile oynuyorduk. Ben güya gullüm olsun diye kadın rolünde telsizde konuşuyordum. Orda erkekleri ayartırdım. Amirim de benim şaka yaptığımı sanarak eğlenirdi. Hatta bir gün beni kadın sanan iki erkek geldi. Hep birlikte gülüştük, gittiler.

Şakaların dışında bir şeyler yaşamadın mı?

Bende de anahtar olduğu için, dışarıda tanıştığım erkeklerle bazı akşamlar büroya giderek sevişirdik. Bu ilişkilerde yine hep ben aktif oluyordum.

Bir gün Güvenpark’ta tanıştığım bir adamla yine büroya gittik, seviştik. Kendisini TIR şoförü olarak tanıttı. Bu adamla aramızda bir yakınlık doğduğu için arkadaşlığımız gelişti. Bundan önce, bir iş adamıyla ilişkim vardı. İş adamına, yeni tanıştığım ve gerçekten beğendiğim adamdan söz ettim. İş adamı da, iyi bir gün üçümüz birlikte sevişelim, dedi. Ben de ‘evet’ dedim. Ama tuhaftır kıskançlık hissetmeye başlamıştım. Uzun süre geçmesine rağmen tanıştırmadım.

Sonra tanıştırdın mı?

Hangisiyle görüşsem diğerine onu anlatıyordum. İkisi de bundan memnun olduğu için tanışmak istiyorlardı. Ben de bir gün koşulları sağlayıp, tanıştırdım. Cinsel olarak uyum sağlayamadılar. Bu onların son görüşmeleri de oldu. Fakat konuşmalarımızda, anlatmaya devam ettim. Onlar da benim ilgimden dolayı birbirlerini soruyorlardı.

İlişkin nasıl devam etti?

Şoförle arkadaşlığım duygusal alanda daha çok gelişti. Ve şoför olmadığını itiraf etti. Bir işçi sendikasında eğitim sekreteriymiş. Beni sendikaya götürdü ve iş arkadaşlarıyla tanıştırdı.

Ne olarak tanıştırdı?

Benim adam daha önce hacca gitmiş ve bu durumu iş arkadaşları biliyordu. Beni de diyanette çalışan ve kendisine hac için yardım etmiş bir arkadaş olarak tanıttı. Onun için iş arkadaşları, cinselliğimizden şüphelenmediler. Onlarla da sosyal arkadaşlığım gelişti. Bazı günler gidip iş yerinde arkadaşlarıyla konuşup, okey oynamak için hep birlikte kahveye giderdik.

Sözünü ettiğin kişi, yani A. seni çok etkilemiş olmalı. Başka arkadaşların olmadı mı?

A. benim hayatımda çok önemli bir yer kapladı. Onunla yaşadığım ve anlatmak istediğim çok şey var. Ayrıca çok ilişki yaşadım. Bunlardan önemsediğim iki ilişkiyi anlatmak isterim.
[ pagebreak ]
Peki, anlat o zaman.

Galiba lise dönemini, problemlerden dolayı çok yüzeysel geçtik. O dönemde yaşadığım, Avusturya’nın Birleşmiş Milletler temsilcisi olan B. ile ‘Yeni Sinema’da tanıştım. Türkiye’ye her gelişinde Kent Otel’de birlikte olurduk.

Sen, sözünü ettiğin dönemlerde henüz evlenmemiştin ama anne babanla iletişimin nasıl sürüyordu? Hiç problem yaşamıyor muydun?

Tabii ki yaşıyordum. Eve geç gidiyordum, her birinde de değişik yalanlar söylüyordum. Örneğin daktilo kursuna gidiyorum, diyordum. Duruma göre değişik yalanlar söylüyordum. Bu arada daktilo kursuna gerçekten gidiyordum ama tüm gecemi almadığı halde bahane ediyordum.

Ben yine yaşadıklarıma döneyim. Avusturyalıyla otelde görüşmek için gittiğimde beni resepsiyonda bekliyordu. Ben gecekonduda yaşıyordum. Kıyafetlerim de bunu gösteriyordu. Üstelik otele ilk girdiğimde, hayatımda ilk kez halının üzerine ayakkabıyla basıyordum. Üstüme başıma rağmen, sırf o adamdan dolayı, hiç kimse bana tepki göstermiyordu. Rahatlıkla birlikte otele girip çıkıyorduk. Oda tek kişilik olduğu halde iki kişilik oda servisi yemeği geliyordu. Biz birlikte yiyorduk. Hatta bir seferinde tam gün odada birlikte kaldık.

B. ile iletişimi nasıl kuruyordunuz?

Ben, B.ye görüşmek için adresimi ve telefonumu, o da bana kendi adresini ve telefonunu vermişti. Gelmek istediğinde Avusturya’dan beni arıyordu. Bir Türk arkadaşı aracılığı ile arardı.

Sözünü ettiğin ikinci ilişkiye geçelim mi?

Onunla Cep Sineması’nda tanıştım. Kendini İstanbullu iş adamı olarak tanıttı. Fakat arkadaşlığımın ilerlediği dönemde İstanbullu olmadığını, Ankara’ya bağlı bir ilçede iş adamı olduğunu öğrendim. Daha doğrusu samimiyeti ilerlettiğinde kendisi açıkladı. Açıklamalarından sonra arkadaşlığımız daha bir gelişti. Onun farklı istekleri vardı. O birini s.kerken aynı anda başkasının da kendisini s.kmesini isterdi. Ben hâlâ aktif rolünde olduğum için ona travesti ayarlardım. Ben onu yaparken o da travestiyi yapardı.

Pek çok insan üçlü ilişkiden hoşlanabilir. Yani ortada ilginç bir şey yok. O zaman bu kişinin senin hayatındaki yeri neydi?

Ben gecekonduda yetişmiş birisi olarak ekonomik alanda düşük konumdaydım. Onun statüsü ve ekonomik durumu benden çok yüksek olduğu için ilişkim devam etti. Tipi dolayısıyla da ondan hoşlandığımı yadsıyamam. Fantezileri de daha bir ilgimi çekiyordu.

Fantezileri nelerdi?

Ekonomik koşulları çok iyi olduğu halde inşaatlarda ve gecekondu sokaklarında sevişmekten müthiş haz alırdı. İnşaatta falan biri gelirken sevişme heyecanı daha artardı ve iyice yaklaşana kadar toparlanmazdı. Ayrıca sevişirken kadın iç çamaşırları giymekten çok hoşlanırdı.

A. ve son iki kişi dışında anlatacağın başka tipler var mı?

Evet var! Bir gün Gençlik Parkı’nda açılan kitap sarayında kitaplara bakarken gözümün kestiği birinin yanında durdum. Kitaplara bakar gibi o heriften mesaj bekledim. Uzun sürmeden mesaj geldi.

Nasıl yani?

Herif bana iyice yaklaştı, kitaplara bakar gibi yapıp, benim önümdeki uzvumdan tuttu. Ben de olumlu cevap verdim. Evine gittik. Samimiyet oluştuktan sonra kendini anlattı. Çalışma Bakanlığı’nda Hukuk Müşaviriymiş. İşin garibi Çalışma Bakanlığı’ndan bir müdürle de birlikte olmuştum. Dürüstlüğümden dolayı ikisinin aynı yerde çalıştığını düşünemediğimden ikisini birbirine anlatmıştım. İkisi arasında çatışma çıkmış; bu bana yansıdı. Yalanlamaya uğraştım ama ikisi de daha önceden birbirinden şüpheleniyormuş. Ben açık delil oldum.

Sonra ne oldu?

Bilmiyordum diye ikisini de yatıştırdım. Kendi aralarında bir çatışma olsa da bana olan ilgileri azalmadı. İlişkilerimiz sürdü.
Anlattığım arkadaşlarla, evlendikten sonra da görüşmelerimiz sürdü.

Bütün bunları yaşarken, evlilik nasıl gündeme geldi?

Yaşım 24 olmuştu. Eve çok zaman geç geliyordum. Boynumda ve yüzümde olan sevişmeden kalan diş izleri ailemin dikkatini çekiyordu. İlişkilerden sonra, Müslüman olduğum için, duş alırdım ve ailem bunu haklı olarak cinsel ilişkiye yorardı. Artık dışarıdan kurtulup, düzenli bir cinsel hayatım olmasını istedikleri için beni evlenmeye zorladılar.

Sen nasıl karşıladın bu durumu?

Ben kendimi aileme açıklayamadığım için hayır diyemedim. Zaten onların benden beklediği erkek rolünü oynarken bazen kadın isteğimi de dile getirirdim. Tahmin edebileceğiniz gibi bu benim gerçek isteğim değildi.

Bu noktada süreç nasıl gelişti?

Ailemin benden zaten bir beklentisi vardı. Benim, sahte de olsa durumu dile getirmem ailemi harekete geçirdi. Cinsel yönden kadınlar beni çekmediği halde böyle bir sürece girildi. Çünkü evlilik benim açımdan hayatın kaçınılmaz bir evresiydi. Komşuların önerdiği bir kaç kıza gidildi. Bir tanesi estetik açıdan iyiydi. Ama onu ailem, sosyal açıdan tutmadı. Çünkü geleneklerimize uymuyordu. Geçimsizlik olacağını düşündüklerinden kabul etmediler. Hâlbuki benim gerçeklerim daha farklıydı. Sonuçta köyde yaşayan, görmediğim bir akraba kızını bana önerdiler. Bana yakın olan kız kardeşim ve amcam, kabul etme, sen yüksek okul öğrencisisin, o ilkokul mezunu. Senin hayatına ayak uyduramaz, dediler. Reddetmemi istediler. Ben de istekli olmadığım için, hayır, dedim. Ama annem ve babamın baskısıyla köye gidip nişanlandım.

Nişanlanma nasıl oldu?

Altı hanelik bir köye gittik, daha sonra akrabamız olduğunu öğrendiğim bir eve misafir olduk. Misafirlikteyken annem oradaki bir kızı bana gösterdi. Birçok insanla anlaşabildiğimi ve yaşadığımı düşündüm, bu kızla da rahatlıkla anlaşabileceğim kanısına vardım. Ama cinsel olarak bir hayatı paylaşmanın farklı olduğunu daha sonra fark ettim.

Nasıl?

Daha önce 24 yaşıma kadar hiç bir kadınla birlikte olmamıştım. İçimde sosyal bir korku vardı. Nişanlımı ilk görmeye gittiğimde kaçamak flörtlerimiz oldu. Bu esnada bende hareketlenme oldu. Beni asıl harekete geçiren ‘dur, yapma’ naz edalarıydı. Bu olay beni çok sevindirdi. Korkularımı yenmiştim. Ve sevinerek ayrılmıştım. Bir kahraman edasıyla… Bir kaç görüşmeden sonra kendi gerçeklerime yeniden dönmeye başladım. Bu evlilik olayının benim için hiç de iyi olmayacağını düşündüm. Hatta aileme bu evlilikten vazgeçmemizi söyledim. Bizimkiler böyle bir şeyin söz konusu bile olamayacağını söylediler. Evlilik böylece gerçekleşti.

İlk geceyi nasıl yaşadın?

İlk geceyi hiç de iyi yaşayamadım. Onun korkusu vardı, benim zaten korkum vardı. Nişanlılıkta gösterdiği canlılığı o gece korkularından dolayı gösteremedi. İlk gece hiç bir şey olmadı. Sabah ailem bunu öğrendiğinde (çarşaf gösteremedik) ‘niye olmadı’ biçiminde sorular soruldu. Ben de net bir cevap veremedim. Ailem de, toplumda yaşanılan genel bir sorun olduğu için ilk gece heyecanına yordular, üstünde durmadılar. İkinci gece yine çok sıkıntılı geçti. Üçüncü gece yine olmadı.

Eşin, korku ve heyecanından dolayı yanaşmıyor muydu, yoksa senden mi kaynaklanıyordu?

Eşim, böyle bir şeyin olması için çok uğraştı. Ben de çok uğraştım. Ama oynadığımda sertleşen penisim, eşime yanaştığımda hemen iniyordu. Hatta kalkmadığı halde boşalıyordum ve çok kötü günler geçirdim.

Herkesin beklediği olay ne zaman gerçekleşti?

Bir kaç gün gerçekleşmeyince ailem bu duruma müdahale etti. Düşmanlarım tarafından bağlandığımı, o yüzden bu olayı gerçekleştiremediğim kanısına vararak beni bir kaç hocaya götürdüler. Hocalar çeşitli reçeteler sundular. Bunlardan ilginç olanı, bir bardağın içine belli sureler yazılmış kâğıdı koyarak o mürekkepli suyu içmem, belli surelerin yazıldığı sularda duş almam gibi… Ama bunların hiçbiri de sonuç vermedi. Ben de çare aramak üzere en yakın transeksüel arkadaşıma durumu anlattım. Bu tür şeylerin olağan olduğunu, eczaneye gidip bir güç ilacı alıp bu işi çözümleyebileceğimi söyledi. İlaç da çözüm vermedi. Boşanma durumuna geldik. Ben bunu dile getirdiğimde eşim çok ağladı. Yüreğim yufka olduğu için ben de vazgeçtim. Bir gün, hayal gücümü daha çok zorlayarak, yanında çalıştığım patronumu hayal ederek bu olayı gerçekleştirdim.

Daha sonra cinselliğinizde ne gibi gelişmeler oldu?

Evlenmeden önce görüştüğüm A., B., C. ile vedalaşmıştık. Talep benden gelene kadar bir daha görüşmeyecektik! En az altı ay aramayacaktım, ama başkalarıyla kaçamaklarım oldu. Başarısız olduğum dönemde, kendime güvenimi sağlamak için erkeklerle ilişkim oluyordu. Aslında asıl istediğim buydu, başarısızlığı buna bahane yapıyordum. Kaderim artık beni fiili olarak biseksüelliğe itmişti. Ailem ve eşim açısından her şey normale döndü.

Peki, ‘altı ay’ evlendikten ne zaman sonra doldu?

‘Altı ay’, üç ay sonra doldu! C.’yi hemen aradım. O da gerçekten görüşmek isteyip istemediğinden emin misin, diye sordu. Ben çok istediğimi, çok özlediğimi söyledim. Hemen o gün, akşam iş yerimde buluştuk. Sanki yıllardır görüşmeyen iki sevgili gibi seviştik.

Ondan sonra da önce dışarıda bir erkekle sevişiyordum. Evde de eşimle sevişip yıkanma gerekçemi meşrulaştırıyordum.

Birkaç gün sonra da çok sevdiğim A. ile görüşmeye başladım. A. Anadolu geleneklerine daha çok bağlı olduğu için başlangıçta görüşmek istemedi ama daha sonra o da dayanamadı. Onunla da birlikteliğimiz devam etti.

Yabancı olan B. ile 4 ay sonra görüştük. Onunla o gece çok iyi geçti. Bana birçok hediyeler verdi. Ben de eve götürmek zorunda kaldım. Evdekiler bunları nerden aldığımı sordular. Ben de Almanya’dan gelen bir arkadaşım hediye getirmiş dedim. B. Türkiye’ye gelemediği için ilişkimiz bitti. Yanına çağırdı ama gitmem mümkün değildi. A. ve C. ile arkadaşlığımız daha bir gelişerek sürdü. A. ile ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.

O güne kadar çok istememe rağmen pasif ilişkiye girememiştim. Pasif ilişkiyi arzuluyordum. Bunu yapabileceğim tek kişi A. idi. Zaten evlendikten sonra birlikte olduğum kişilere karşı daha rahat davranıyordum. Daha önce başkalarına olduğum gibi A.yla da hep ben aktif olurdum. Bir gün A.dan bana karşı aktif olmasını istedim. O da sana kıyamam diye reddetti. Israr ettim ve zorladım. O da ısrarıma dayanamıyordu ve beni s.kti. Sonra o gece ben de onu s.ktim. Onunla ilk defa karşılıkla yaşadık. Bir kaç kişi ile daha pasif ilişkim oldu ama onlar benim açımdan önemli değildi. Daha sonra A. ile ilişkim daha bir gelişti ama ikametgâhı değiştiği için çok istediğim halde görüşemiyoruz.

Bu arada evlilik nasıl gelişti?

Asıl cinselliğimi kaçamak olarak yaşadım. Eşimle ise formalite icabı ilişkilerimiz oluyor. O istiyor ve ben de evet diyordum.

2 yıl sonra çocuğumuz oldu. Hayatın malum koşullarından dolayı erkeklerle olan ilişkim ticarileşti. İşyerinden kazandığım tüm parayı eve bırakıyordum. Zevk için harcadığım paraları da birlikte olduğum adamlardan alıyordum. Bu arada askere gittim.

Askerlikten söz edelim mi?

Ben sadece yaşlılardan hoşlandığım için asker ocağında hiç ilişkim olmadı. Ama çarşıya çıktığımda pek çok ilişki yaşadım. Hatta ilginç bir anım oldu. Bir gün Açık Öğretim sınavları için Ankara’ya gelirken havaalanında beklerken Çalışma Bakanlığı’nda görevli olan o müdür ile karşılaştım. Emekli olmuş, Diyarbakır’a yerleşmişti. Adresini bildiğim halde niye aramadın diyerek bana çıkıştı. Ankara’ya kadar birlikte geldik. O gün beni otele davet etti ama ben gitmedim. Diğer eşcinsel arkadaşlarla görüşmeyi yeğledim. Tekrar askere gittiğimde haftanın belirli günleri Diyarbakır’ı arıyor ve bürosunda birlikte oluyorduk. Değişiklikten de hoşlandığım için Diyarbakır’da bir sinemadan tanıştığım bir kaç kişiyle de görüşüyordum. Bir gün birisiyle gezerken bir diğeri gördü. Lan sen nasıl bununla gezersin diyerek birbirlerine girdiler, hatta bıçak çıkarttılar, ben engel oldum. O olaydan sonra da onlarla çıkmadım. Ama yine sinemaya gidip başkalarıyla birlikte oluyordum. Bazen, harçlık da alıyordum. Bu arada Diyarbakırlı da çekindiğinden askeriyeye gelip beni almadığı için bir süre sonra beni aramaz oldu.

Askerlikten sonra ne yaptın?

Geldim, kendime ait bir işyeri açtım, yürümeyince eski iş yerime girdim. Eski iş yerimde şu an muhasebe müdürüyüm. Eşimin baskısına rağmen ikinci bir çocuk yapmamak için direniyorum. Ailemle ve eşimle bir sorunum yok. Çoğu zaman riyakârlığımdan dolayı vicdani rahatsızlık duyuyorum. Bunun dışında herhangi bir bunalımım falan yok.

Şu an kendini nasıl tanımlıyorsun?

Bana kalsaydı elbette ki evlenmezdim. Çünkü ben bir eşcinselim. Bu durumumdan çok memnunum. Ama sosyal koşulları herkes biliyor. Fiili olarak biseksüel olmak benim tercih edeceğim bir şey değildi. Asıl tercihim kendi eşcinselliğim ama bunu hayatım boyunca gizli olarak yaşayacağım.

Sanırım bu noktada söylenebilecek bir şey yok.

Aslında çok şey var. Kendini eşcinsel olarak tanımlayan insanların sosyal baskıyla evlilik yapmamaları ve kendi kimliklerini geliştirmelerini öneriyorum. Benim zamanımda daha baskıcı bir toplum vardı. O zaman eşcinsel iletişim araçları bile yoktu. Eskiden sadece ibne ve oğlancı vardı. Şimdi ise kendini gey ve lezbiyen olarak tanımlayanlar var.

Ekleyeceğin bir şey var mı?

Valla ne olsun? Her şey hayatın içinde…

*Konuyla ilgili haberler:

[[TEO 7: Sivil Anayasa’da Eşcinsel Olmak]]

[[TEO 6: Eşcinsellik ve Yoksunluk Hali]]

[[TEO 5: Eşcinsel ve Gazeteci Olmak]]

[[TEO 4: Eşcinsel ve İşçi Olmak!]]

[[TEO 3: Eşcinsel ve Öğrenci Olmak!]]

[[TEO 2: Türkiye’de Eşcinsel ve Sanatçı Olmak!]]

[[TEO 1: Türkiye’de Kadın ve Eşcinsel Olmak]]

[[22 Mart’ta ‘Türkiye’de Eşcinsel ve Sanatçı Olmak’]]

[[9 Mart’ta ‘Türkiye’de Kadın ve Eşcinsel Olmak’]]

[[Türkiye'de Eşcinsel Olmak!]]


Etiketler: insan hakları, aile
İstihdam