15/12/2010 | Yazar: Pınar Avcı

Teslimiyet, Türk sinema tarihinde ilk kez 1990’lı yıllarda, filmi süsleyen bir yan motif ya da ‘seks satar’ mantığıyla sömürülen tahrik edici,

Teslimiyet, Türk sinema tarihinde ilk kez 1990’lı yıllarda, filmi süsleyen bir yan motif ya da ‘seks satar’ mantığıyla sömürülen tahrik edici, dikkat çekici görüntüler olma halinin dışına çıkan ve  başlı başına hikayenin kendisi konumuna oturan, farklı cinsel kimliklere sahip insanların yaşamını anlatıyor bize.
 
1990’lı yıllara kadar sinemamızda bu tarz filmlere pek rastlamıyoruz. Türk sineması için cinselliğin ana tema olarak ele alınması ve farklı cinsel kimliklere de perdede yer verilmesi ilk kez bu döneme denk düşüyor. Burada 90’larla birlikte tüm dünyada yaygın söylem haline gelen ‘yeni dünya düzeninin’ ve ‘küreselleşme’nin büyük etkisi olduğu düşünülebilir. Gelişen ve gün geçtikçe özelleşen kitle iletişim araçlarıyla da yeni bir kültürel yapılanma, yaygın bir popüler kültür yaratımı ortaya çıkmış ve bu, toplumun aynası olarak da kabul edilen sinema perdesine yansımıştır.
 
Türlü siyasi ve ekonomik dönemeçlerden geçen Türkiye’de sanat hayatı, gündelik yaşamın gidişatına göre şekil almakta; özellikle sinema alanında, ülkenin genel yapısı ve içinde bulunulan dönemin hassasiyetleri mutlaka perdede kendine yer bulmaktadır. Böylece, 70’lerin seks filmleri furyası ve 80’lerin arabesk filmleri ile sınırlı sayıdaki toplumcu-gerçekçi filmlerinden sonra, 1990’lar keşfedilen yeni bir olguya ev sahipliği yapmıştır. 1990’lı yıllar boyunca Türk Sinemasında ana teması cinsellik, özellikle de ‘farklı’ diye tabir edilen cinsellik, olan filmler  sıklıkla seyirciyle buluşturulmuştur. Burada altı çizilmesi gereken nokta şudur; 70’lerde kadın cinselliğinin sömürüldüğü çok sayıda film vardır. 80’lerde Atıf Yılmaz’ın öncülüğünü yaptığı başka türlü ‘kadın filmleri’ vardır. Bunlar, dünyada yükselen feminist hareketin ve diğer hak taleplerinin etkisiyle kadını ele alır ve sorunlarını masaya yatırır. Bu filmler, Türk sinemasına Müjde Ar’ı kazandırmıştır. Herkesin anımsayacağı gibi, Müjde Ar filmlerinde de cinsellik yoğun olarak kullanılmaktadır ancak bu bir önceki dönemin pornografik yapısından sıyrılmış daha erotik bir hal almıştır; daha ağırbaşlı olsa da yine bir sömürü vardır ve kadın temsili geleneksel kalıplar/sınırlar içindedir. 90’lı yıllara geldiğimizde ise, ilk kez kadın cinselliğinin yanında erkeğin cinselliğinin de işlendiğine ve hatta daha önce ana konuyu süsleyen küçük detaylardan öteye gitmeyen eşcinselliğin de artık perdede temsil edildiğine şahit oluruz. 90’lı yıllar, cinselliğin geleneksel kabuğunu kırarak, konuşulmayan yanlarının da konuşulur/görünür kılındığı ve ana tema olarak filmlere konu olduğu bir dönemdir ve ilk kez ‘farklı’ cinsel yaşantıları ele alması açısından önemlidir. Türkiye’de 90’larla birlikte cinselliğin temsili, özellikle de eşcinseller, fahişeler ve diğer ‘sıradışı’ cinsel yaşamlara sahip kişiler üzerinden, sıkça perdede gösterilir olmuştur.
 
90’lardan önce de aynı figürleri kısmen fahişeler ve lezbiyenler ağırlıkta olarak yine görüyorduk ancak burada önceki dönemlerden farklı olarak ele alabileceğimiz iki nokta var;
 
1)       90’larla ilk kez bu figürler hikayedeki ana tema olarak kurgulanmış, onlara ait bir hikaye anlatılmıştır.
 
2)       Yine ilk kez farklı cinsel kimliklere ya da yaşantılara sahip bireyler daha nötr bir bakışla, öncekilerin aksine yerme ya da cinsel açıdan sömürme amacı görece daha az tutularak, hayatın içinde oldukları haliyle, pek fazla karikatürize edilmeden perdeye yansıtılmıştır. 
 
Bu farkları göz önüne almazsak, Türk sinema tarihinde ilk eşcinsel temalı filmler dediğimizde akla 60’larda çekilen sınırlı sayıda örnek  (Ver Elini İstanbul, İki Gemi Yanyana, Harem’de Dört Kadın vb) de gelir ama aslında bunlar, konuyu ele alış şekillerinden ve hikayenin doğrudan ‘farklı’ cinsel kimlikler üzerine kurulu olmayışından ötürü bir ilk özelliği taşımaz.
 
Bu bağlamda Teslimiyete döndüğümüz zaman, filmin 90’lar ekolünün bir devamı niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz. İşim gereği, Teslimiyet’i gösterime girmeden çok önce izleme olanağım oldu. Büyük bir hevesle ve merakla başına oturmuştum ancak işin açığı koltuktan bir nebze hayal kırıklığıyla kalktım. Teslimiyet benim için, anlatmak istediği çok iyi ama anlatım tarzı çok zayıf kalmış bir film ve maalesef 90’larda ilk olma özelliği taşıyan ama söylemsel açıdan baktığımızda hâlâ ataerkil ideolojinin kalıplarıyla ve diliyle konuşan Dönersen Islık Çal, Gece Melek ve Bizim Çocuklar, Masumiyet, İki Kadın, Cazibe Hanım’ın Gündüz Düşleri, Gemide ya da Düş Gezginleri gibi filmleri aşamamış, aradan geçen onca yıla rağmen onlarla aynı çizgide kalmış bir yapım…
 
Filmin kamera kullanma tekniği vb biçimsel özelliklerini bir kenara bırakıyorum, çünkü bu tarz tematik filmlerde bence içerik ve anlatılmak istenenin nasıl bir dille ifade edildiği çok daha önemli. Bu nedenle filme dair konu ve söylem yönünden yapılacak bir değerlendirmenin daha doğru olacağı kanaatindeyim ancak halen filmi görmeyenler olduğunu hesaba katarak, bunu bir başka yazıya erteliyorum.
 
Hepinize iyi seyirler…
 
Pınar Avcı
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Radyo TV Sinema Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi
 


Etiketler: kültür sanat
İstihdam