22/11/2010 | Yazar: Berk İnan

Dünya Kupası’nın vücutlarımızda yarattığı tansiyon henüz durulmaya başlamıştı ki ilk resmi maçlar ve transfer dönemiyle haberler yeniden futbolla doldu.

Dünya Kupası’nın vücutlarımızda yarattığı tansiyon henüz durulmaya başlamıştı ki ilk resmi maçlar ve transfer dönemiyle haberler yeniden futbolla doldu. Futbol hayatımızı neden veya nasıl böyle dolduruyor?
 
Bir oyun olarak futbol, her oyun gibi aslında kendine özgü anlam, duygu, gizem ve mit yüklü karmaşık bir kültürel fenomendir. Futbolun bir oyun olarak çok yönlü ve karmaşık bir fenomen oluşu, farklı kültürel yapıların ve yapılanmaların söz konusu olduğu farklı zamanlarda farklı işler ve işlevler görmesine yol açmıştır. İlk başlarda futbol, toplumsal dayanışmanın ve olumlu anlamda mücadelenin üretilebildiği bir toplumsal kültür ürünü, “boş zaman etkinliği” olarak çalışma zamanı dışında toplumsal biraradalık ve dayanışma duygusu yarattığı için olumlu bir kültürlenme süreci de yaratan bir spor oyunuyken; özellikle televizyonun devreye girmesi ve kapitalizmin yükselmesiyle; her kültürel fenomen ve araç gibi, hâkim kültürel vasatlara eklemlenmekten, hâkim kültürel vasatlar tarafından rehin ve teslim alınarak mevcut iktidar aygıtlarının belirlediği alanlarda ve şekillerde iş ve işlev görmeye başlamaktan kurtulamamıştır.
 
Futbol bugün, kapitalizm içerisinde endüstriyel bir biçim alarak bir oyun olmaktan çıkmış, hem “show business” olarak bir tüketim nesnesi hem de yeniden üretimin aracı olmuştur. Kulper’in de dediği gibi, bugün “futbol asla sadece futbol değildir.” Kitleleri etkileyen gücüyle futbol egemen ideolojiyi, tüketim kültürünü yeniden üreten ideolojik bir aygıta dönüşmüştür. Bunun dışında futbol kurduğu aidiyet bağları sebebiyle öyle bir güce dönüşmüştür ki referanduma hazırlanan ülkemizde siyasi partiler taraftar gruplarıyla anlaşmaya varmanın peşine düşmüştür.
 
Futbol, iktidar mücadelesi bağlamında egemen ideolojinin yeniden üretimi için kullanılabileceği gibi, muhalif anlamda toplumsal özgürleşme sürecinin bir öğesi haline de getirilebilir. Muhalifler, futbolu örgütlenme ve kitleselleşme amacıyla bir iletişim biçimi olarak kullanabilirler.
 
LGBT politikalar açısından bakıldığında, futbolun heteroseksist ortamı yine futbolla kırılabilir demek istiyorum. Bunun gerçekleşmesi için ise, milyonların izlediği, örneğin İngiliz Premier Ligi’nin yeşil çimlerinde farklı cinsel yönelimlerden erkeklerin de görünmesi veya Beşiktaş’ın bir erkekle öpüşürken fotoğraflanmış bir erkek futbolcuyla anlaşma imzalaması tek yol değildir. Elbette endüstriyel futbolun önemli markaları olan takımlardaki bu tip gelişmeler kitlelere topluca ulaşılmasını sağlar; fakat tek başına bunların dönüştürücülüğüne bel bağlamak doğru olmayacaktır. Diğer birçok şey gibi endüstrileştikçe yabancılaştığımız oyun/ spor veya bu yazı özelinde futbol, pekâlâ yerel mücadelenin ve dayanışma ağının kurulduğu zemine temel olabilir. Bu düşüncemi daha önceden bildiğim iki futbol etkinliği üzerinden güçlendirmek istiyorum:
 
Ekinliklerin ilki, iki yıldır bazı kesintiler olmuş olsa da istikrarla devam eden haftalık halı saha maçları. Bir grup lezbiyen, biseksüel kadın, her hafta, tıpkı heteroseksüel erkekler gibi spor çantalarını omuzlarına alıp evden, işten çıkıyor. Çoğu “açık” olmayan bu kadınlar, halı sahada da kimliklerini saklıyor olsalar da, kulaktan kulağa yayılan bu maçlar gün geçtikçe daha fazla kadın tarafından biliniyor. Futbol oynayanlar maçları haftada ikiye çıkarmayı veya başka bir günü başka bir spor dalına ayırmayı konuşuyor… Oynayanları kadar da izleyeni olan bu maçlar, sportif bir etkinlik olmanın ötesinde yeni veya daha kuvvetli bağlar sağlıyor; bu yönüyle futbol, toplumsal dayanışmanın ve mücadelenin üretilebildiği, “boş zaman etkinliği” olarak toplumsal biraradalık ve dayanışma duygusu yaratan niteliğine yeniden hayat veriyor.
 
Diğer bir etkinlik ise Onur Haftası kapsamında ilk kez düzenlenen halı saha maçı: Queer United & Rainbow Rangers:) yani Queer Birliği ve Gökkuşağı Gücü (Ankaragücü ve Gençlerbirliği gibi değil mi?) Hakemliğini, eşcinsel olduğu için görevini yapması engellenen Halil İbrahim Dinçdağ’ın yaptığı bu özel maç; hem Halil İbrahim Dinçdağ ile yeniden dayanışmak hem homofobik/ transfobik/ erkek egemen olmayan tezahüratlar üretmek için alan yaratmasının ve ilk örnekte sayılan avantajları da sağlamasının yanında, o halı saha çalışanlarında da birer soru işareti yarattı kanaatindeyim. Oynayanları ve izleyenleri eğlendirmesi de caba!
 
Oyunun geleneksel anlamda hayatı zenginleştiren bir unsur olmaktan uzaklaştığı, sokaklarımızdan silindiği, dört başı mamur bir endüstri dalı haline geldiği çağımızda, bir oyun olarak sporu, mücadeleci yapısının muhalif hareketler için bir örgütlenme seçeneği olarak değerlendirmek, hem endüstrileştikçe yabancılaştığımız sporun endüstirileşmesinin önünü kesebilecek hem de eşcinsel getto kültürünün stereotipleştiriciliğinin önünü kesebilecek bir örgütlenme seçeneğini değerlendirmektir. Unutmamak gerekir ki, top yuvarlaktır, oyun bir yaratım süreci olarak her sürprize açıktır.

Berk İnan Berkant

Etiketler: yaşam, spor
İstihdam