11/02/2020 | Yazar: Madi B

Biz lubunyalar ancak ve ancak bir araştırma konusu olarak mı varız bu akademide? Öyle sanılıyorsa kötü bir haberim var da.

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Bölümü’nde Bir Lubunya - 2 Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

*İçerikte tetikleyici ifadeler

Muhtelif kırtasiyelerde kendimi kaybederek gezip, bir kısmına âşık olduğum güzel güzel kalemler ve renkli renkli not kağıtları aldım. Tam, ‘okula başlıyorum’ heyecanı var içimde. Hafta başladığında, bir bir aldığım derslerin tanışma saatlerine gittim.

Sırayla kendimizden, nerelerden geldiğimizden, ilgilendiğimiz konulardan ve neler yaptığımızdan bahsederken hiçbir hoca kullandığımız zamiri sormadı. Atanan çoktan atanmıştı. Ne gerek vardı! Tanışmalar sırasında ve sonrasında bunun beni rahatsız etmesi üzerine çok düşündüm. Kendimi beklentim üzerinden suçladığım ve kötü hissettiğim, bana çok uzun gelen bir sürecin sonunda “aaaay, yok artık! şaşırdın iyice kendini, tanıyamadın mı, yabancı değil, bu yıllardır bildiğin heteroseksizim ve cisseksizim” diye silkindim neyse ki. Beklentim makul, yerinde ve geçerliydi. Dersteki tartışmaların İngilizce yapılacağı bir bölümde, herkes gender perspektifine ve feminist bakış açısına sahip olmanın ne kadar önemli olduğundan bahsedip dururken, bu tür bir beklenti ne beyhude olmalıydı ne de çok fazlaydı.

O an beklentimin fazla olduğu üzerinden kendimi örseleyedurayım, asıl garabet ders izlencelerindeymiş meğer. Ders içeriği 1998 yılında hazırlanmış ve bir daha da dönüp neler oluyor bu hayatta, bu tartışmalar dünyada nerede, biz neredeyiz diye bakılmamış sanki. İşte hazırlanmış yıllar önce bir ders içeriği… Kervan yürüyor nasılsa…

Dönüp bakıldığında yeterli görülen izlencenin hem feminist hareketinin hem de LGBTİ+ hareketinin güncel sorularından ve sorunlarından ne kadar uzak olduğu ve ne kadar beyaz bir izlence olduğu görülemiyor mu, görülmek mi istenmiyor artık emin değilim. Belki izlenceler böyledir ama tartışmalar başka türlü olur diye ümitvar olmaya çalıştım ama dersler beni daha yalnız hissettirmekten ve tetiklemekten başka bir şey yapmadı.

Haftalar geçiyor, biz hep iki yüzyıl öncesinin –şanslı haftamızdaysak geçen yüzyılın– gündemine dair okumalar yapıyor, kadın-erkek ikiliğini verili kabul eden tartışmaların içinde debeleniyor, gender’ı sadece kadın/erkek ikiliği üzerinden okumaktan başka bir şey yapmıyorduk. Feministlerin değiştirip dönüştürmek, ortadan kaldırmak için yıllardır mücadelesini verdiği, patriyarkanın kadınlara ve erkeklere atfettiği nitelikler, tartışmalarda sık sık yeniden üretiliyordu. Olur da içimizden biri bu ikiliği eğip bükmeye, kırmaya çalışan bir noktadan bir şey tartışmak istediğinde de “çok karışık konular bunlar”, “vaktimiz az” diyerek geçiştiriliyorduk. Zordu.

Ucundan kıyısından günümüz tartışmalarına girdiğimizde de zordu.  Tam cinsel kimlik ve yönelimler tartışılacakken, biri çıkar ‘farklı’ cinsel kimlik ve yönelimler der, biri “interseksler ve hermafroditler…” der, biri “zaten hermafroditler milyonda bir görülüyor. Aşırı uç örnekler tabii bunlar” der. Başkası çıkar, trans bir kadından “him” diye bahseder. Öteki durur mu! Trans bir erkekten bahsederken “her” der. Bu birileri, başkası ve öteki bazen bir öğrenciydi bazen de bir akademisyen. Artık fobik ifadeler duymadığım, tepki göstermek zorunda kalmadığım bir ders saati geçirdiğimde “ay kesin başımıza gelecek var” diye başka telaşlara sürükleniyordum. Sürekli ortamı bozan, çatlak bir ses olarak görülmek ve o bakışlar yaralayıcıydı ve yorucuydu. O büyük büyük teoriler, o metinler, o tartışmaların dili… Her şey dışlayıcıydı; heterosekssistti ve cisseksistti.

“Kim ya o ‘farklı’ cinsel kimlik ve yönelimler, kim o ‘aşırı uç’ örnekler, kim ki onlar?” sorusuna bir yanıt alamadım hiç. Kimsenin durup da “ya, biz burada şimdi heteroseksüelliği norm olarak kabul etmiş olmadık mı, e n’apıyoruz biz ki, kendimize gelelim lütfen” dediği de yok zaten. Trans erkekler, erkeklik tartışmasında ‘konumuzla ilgili’ydi sadece. Ama öyle hormona erişebilirlik ve hukuki zorlukları tartışacak kadar da ‘konumuz’ değil. Lezbiyenler sadece radikal feminizm tartışmalarında adları geçen birileriydi. Geyler de erkeklik konusunda tebessümle anılan birileri… Biseksüeller kafası biraz karışıklar, trans kadınlar marjinal olanlar, aseksüeller ‘konumuz’ değil, non-binary’ler zaten yoklar. O artı niye orda, işte o tam bir muamma. İnterseksler, sadece ikili cinsiyet sistemini sorunsallaştıran bir ‘şey’di dersler boyunca.  O yüzden anılıyorlardı tartışmalarda. Sadece iki cümleyle: “İntersekslerin yaşadıkları müdahaleler zor tabii. Ama biyolojik cinsiyeti problematikleştirip, biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet ayrımını gösterirler”. Hadi ya! Bundan intersekslerin haberi var mı peki?

Derslerde cis ve heteroseksüel olmayan cinsel kimliklerden ve yönelimlerden bahsederken bu cinsel kimliklerin ve yönelimlerin, özneliği ve deneyimleri olmayan boş bir kategori gibi, bir araştırma nesnesi gibi görülmediği ya da fobik söylemler duymadığım çok az an vardı. Biz lubunyalar ancak ve ancak bir araştırma konusu olarak mı varız bu akademide? Öyle sanılıyorsa kötü bir haberim var da.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.



Etiketler: yaşam, eğitim
İstihdam