05/06/2014 | Yazar: Rahmi Öğdül

İktidar trafiğin sadece ana yollarda gerçekleşmediğini ve ara yollarda ve olmadık bağlantılarla başka türlü bir trafiğin, toplumsal ilişkiler ve direniş ağının icat edilebileceğini unutuyor. Çünkü ‘Trafik biziz.’

İktidar taşıt trafiğini yeniden düzenleyerek, bireylerin, grupların bir araya gelişlerini önleyerek işletiyor sistemini.  Oysa trafiğin sadece ana yollarda gerçekleşmediğini ve ara yollarda ve olmadık bağlantılarla başka türlü bir trafiğin, toplumsal ilişkiler ve direniş ağının icat edilebileceğini unutuyor. Çünkü “Trafik biziz.”
 
Tarih: 29 Mayıs 2013, Çarşamba akşamı; yer: Gezi Parkı. Gezi Parkı’nın Divan Oteli’ne bakan yamaçlarında toplanan eylemciler, aşağıdaki otoyoldan geçen otomobillere “Yeşili Çalma, Korna Çal!” sloganıyla seslenirlerken, bir eylemci de aynı sloganın yazılı olduğu bir dövizle taşıtların arasında dolaşarak sürücüleri korna çalmaya, Gezi eylemine destek vermeye çağırıyordu. Kapitalistin zaman ve mekânını bozarak, kapitalizmin trafik akışını keserek başka bir yaşam biçiminin imkânlı olduğunu gösteren eylemdir Gezi. Sloganları ve eylemleriyle, otomobillerinin kalın kaportalarının içinde kendilerine ayrılan otoyolda ve dayatılan bir doğrultuda hareket eden, kapitalist ilişkiler trafiğine hapsolmuş başka sürücüleri de yoldan çıkarmaya çabalıyorlardı. Gezi: Kapitalizmin bize dayattığı yörünge ve doğrultulardan saptığımızda, bambaşka bir mekân ve zaman yaratabileceğimizi deneyimleyerek öğrendiğimiz ve birbirimizi keşfettiğimiz ilişkiler ağı. Ütopyalarımızın çok uzaklarda olmadığını, aksine elimizin altında, şimdi ve burada, hemen gerçekleştirebileceğimiz toplumsal ilişkiler ağı olduğunu öğrendik Gezi’de. Kapitalizmin trafik akışlarından kendini kurtaran bireyler, otoyolun hemen yanı başında kendi ütopyalarını kurabiliyorlar. Kalın kaportalarından dışarı çıkarak birbirine dokunan bedenler, zamanın akışında bir kırılma icat ederek bambaşka bir mekân yaratabiliyor ve kapitalist trafikte kaportalarının içine hapsolmuş bireyleri de yoldan ve baştan çıkarabiliyorlar.
 
Viyana’da bisiklet turu
Bir başka tarih: 19 Mayıs 2007, Cumartesi; yer: Viyana. Critical Mass grubu, adı her ne kadar “Ladyride” (kadın bisiklet gezisi) olsa da tüm toplumsal cinsiyetlerin katıldığı bir bisiklet turu düzenler Viyana’da. (bkz Gerald  Raunig, Bin Makine, çev. Münevver Çelik, Otonom Yayıncılık). Bisikletleriyle, kentin politik mekânlarına uğrayarak, kapitalist trafikle görünmez kılınmış bir belleği bir ağ gibi örerek kentin radikal tarihini yeniden kurarlar. Bu uğrak noktalarında kimler yoktur ki? Nazilerin kıyımına uğramış LGBT bireyleri, seks işçileri, göçmenler, işçiler; çalınmış, yağmalanmış ve susturulmuş hayatların tarihi. İktidarın hakikatinden dışlanmışları bisiklet turuyla birbirine bağlayarak, bastırılan çokluğu yüzeye çıkarırlar. Sadece bisiklet turu yapılmakla kalınmaz, aynı zamanda yol kesme eylemleri ve trafik akışını durdurma eylemleri de yapılır. Gezi Direnişi’nde yükselen “Yeşili Çalma, Korna Çal!” sloganının bir benzeri “Bizi Seviyorsan, Korna Çal!” sloganıyla kalın kabukları içinde kendini trafik akışına kaptırmış sürücüleri kabuklarını kırmaya da teşvik ederler. Ayrıca “Wer ist Verkehr? Wir sin der Verkehr!” yani “Trafik Kimdir? Trafik Biziz!” sloganlarıyla “trafik” sözcüğünün çok anlamlı yapısını yeniden düşünmeye zorlarlar, kabuklarının içindeki sürücüleri.
 
Trafik kimdir?
Almanca’da “verkehr”, yani “trafik” üç anlamın iç içe geçtiği bir sözcük: (1) Kentlerde taşıtlar ve yayalardan oluşan trafiği, (2) toplumsal cinsiyetleri ve cinsel ilişkiyi ve (3) Marx ve Stirner’in kullandığı anlamıyla toplumsal ilişkiyi ve mübadeleyi anlatabiliyor bu sözcük (bkz Raunig, agy). Kapitalist iktidarın budayarak sadece otoyolda gerçekleşen kapitalist ilişkileri anlatmak üzere biçimlendirdiği bu sözcüğün anlamını yeniden çoğaltarak, trafiğin aslında toplumsal ve cinsel içerimleriyle tüm ilişkileri de içerebileceğini, dolayısıyla trafiğin başka türlü de kurulabileceğini haykırıyordu eylemciler.  “Trafik kimdir?” sorusuna, hemen “Trafik biziz” yanıtını vermeleri bundandı. İktidarın taşıt trafiği olarak otoyolda dayattığı kalın kabuklarının içindeki bireyler arası ilişkisizliği, bir ilişkiler ağı olarak yeniden örgütleyebileceğimizi ima ediyorlar.
 
Faşist iktidar taşıt trafiğini yeniden düzenleyerek, bireylerin, grupların bir araya gelişlerini önleyerek işletiyor sistemini ve kutuların, kalın kabukların içinde, kapitalist akışlarla tecrit etmeye çabalıyor bizleri. 1 Mayıs ve 31 Mayıs’ta Taksim’e çıkan tüm otoyolları kapatarak, gemi, metro ve metrobüs seferlerini iptal ederek ya da Twitter’ı, Youtube’u yasaklayarak bir araya gelişlerimizi önleyebileceğine dair bir saplantısı var. Oysa trafiğin sadece ana yollarda gerçekleşmediğini ve ara yollarda ve olmadık bağlantılarla başka türlü bir trafiğin, toplumsal ilişkiler ve direniş ağının icat edilebileceğini unutuyor. Çünkü “trafik biziz.” 

Etiketler:
nefret