12/03/2007 | Yazar: Kaos GL

Kendine seçtiği isim gibi kaderine meydan okuyor, gündüz yaşayan bir transeksüel olarak mücadele veriyor. Eylem'in bazen insanları ikna etmesi gerekiyor ama o transeksüel bir sosyolog.

Kendine seçtiği isim gibi kaderine meydan okuyor, gündüz yaşayan bir transeksüel olarak mücadele veriyor. Eylem'in bazen insanları ikna etmesi gerekiyor ama o transeksüel bir sosyolog. Pınar Öğünç, Gacı’dan Eylem’le konuştu.

KAOS GL

Pınar Öğünç

*'Ufalanıp gitmemizi istiyorlar'

Eylem, önce konuşmak istemedi. Hikâyesini anlatmayı kabul ettiğinde, fotoğraf çektirmekten ürktü. Hiç seks işçiliği yapmamış, sosyoloji okumuş, şu anda da bir sivil toplum kuruluşunun travesti ve transeksüeller için yürüttüğü projede sosyal danışmanlık yapıyor. Arkadaşlarını bilinçlendiriyor, otobanlarda çalışanlara haftada üç gün minibüsle dolaşarak prezervatif dağıtıyor, onları örgütlemeye çalışıyor. Başka? 'Gacı' isimli fanzine yazı yazıyor, boş vakitlerinde yemek kursuna gidiyor, kitap okuyor, eğleniyor. 25 yaşındaki Eylem, hayatını politik bir eyleme dönüştürdüyse de, hayatta tek çekincesi, çevreden ailesine gelecek tepki. Zor da olsa ailesiyle bir noktada uzlaşmış, arkasında memnuniyetle hissettiği moral desteği yitirmek istemiyor.

Eye-liner ve fondötenden oluşan hafif bir makyaj ve hafif bir heyecanla geldi. Hayatta nasıl dik durduğunu anlattıkça, sonunda fotoğraf çektirmemeyi o da kendine yediremedi.

Herhangi birini sosyolog olduğunuza ikna etmek zorunda kaldınız mı hiç?

'Bırak canım bu ayakları, hadi canım sen de, biliyoruz yolundasın' diyen çıkıyor tabii. Tam böyle denmese de imalar oluyor. Çok kolay değil, ama tavrınızla ilgili.

Sizin seçtiğiniz nasıl bir tavır?

'Sana mı dert anlatacağım, sosyoloğum işte, var mı!' diyorum. O rahatlığı görünce bir biçimde ikna oluyorlar. Kendinden emin bir duruş yeterli. Bildiğin gibi çoğumuz seks işçisi olarak çalışıyor.

Yüzde kaç diyebiliriz?

Yüzde 99. Seks işçiliği yapmayan benim bildiğim 10, en fazla 20 kişidir. Benim gibi sosyal danışmanlık yapan var, şarkıcı olan var, bir tane nörolog var, bir tane grafiker var... 5 bin kişilik bir camiada, en fazla 20 kişidir.

*'Travesti olmak gündüz daha zor'

Sizin de içinde olduğunuz o 10-20 kişinin nelere direnmesi gerekiyor?

Sancılı oluyor. İşsizlik riski sürekli hayatımızda. Bir yandan gündüz yaşamanın kendine özgü zorlukları var. Travesti olmak gündüz başka türlü zor. Saldırı, kaba şiddet belki daha az, ama sosyal taciz, inceltilmiş psikolojik şiddet daha fazla. Sokaklarda dolaşıyorsunuz, bakkala, bazen iş gereği kenar semtlere gidiyorsunuz. O semtler merkez kadar demokratik olamayabiliyor. Kendine taktikler geliştiriyorsun. Mesela arkadaşım ya da işim dolayısıyla Emniyet'e işim düşerse prosedürü çok iyi biliyorum. Hastanelerde yine öyle... Bu tür yerlerde zaten bir bürokrasi var, bir de üzerine bize ayrımcılık binince, yolu bilmezseniz, kalıyorsunuz. Bunun dışında tabii sürekli kendini içinden desteklemek zorundasın.

Nasıl?

Sürekli telkin... İşine çok sarılıyorsun, kendini geliştirmeye çalışıyorsun. Sevdiğin arkadaşlarınla paylaşıyorsun...

Seks işçisi olarak çalışan o yüzde 99'luk kısmın ne kadarı buna mahkûm? 'Bu işin normali bu' diyerek direnmemeyi tercih edenler var mı?

Bu sadece kişisel özelliklere indirgenecek bir şey değil. Kolaycılık olarak da görmüyorum, çok zor bir meslek. Üstelik artık para da yok bu işte. Fırsat olsa zaten ücretli bir işte çalışacak insanlar. Toplumda seks işçiliğini bilinçli olarak tercih eden kaç kişi varsa, translar için de o kadardır. Tabii ki bütün kapılar kapandığından, başka ufuk da yok.

Siz hiç seks işçiliği yaptınız mı?

Hayır.

Nasıl direndiniz?

Bir şeylerden kısıyorsun. Daha mütevazı bir hayat yaşıyorsun, ekonomi yapıyorsun. Bir yıllık bir işsizlik dönemim oldu benim de. Tercüme yaptım, dizgi yaptım, pazarlama yaptım. Hatta hizmetçilik bile yaptım. Böyle günlük işlerle geçiştirdim.

Tek başınıza mı yaşıyorsunuz?

Ev arkadaşım vardı, ama ayrıldık, şu anda tekim.

Şu an sosyal danışman olarak çalıştığınız nasıl bir proje?

İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı'nın seks işçilerine yönelik bir cinsel sağlık projesi. Temmuzda bitiyor. Hem cinsel yollarla bulaşan hastalıklarla ilgili bilgi veriyoruz, hem de insan hakları boyutunda hukuki danışmanlık yapıyoruz. Cinsiyet değişimi ve hormon kullanımı konusunda travesti ve transeksüel arkadaşları bilgilendiriyoruz.

*'Eylem ismi bana güç veriyor'

Kimlerin hayatı değişti bu projeyle?

Mesela bizim 'Gözaltında Haklar' diye bir broşürümüz vardı. Bir ev baskını sırasında polis bu broşürü görüyor ve baskın anında kesiliyor. Bir olay bile olsa sevindirici çünkü işkenceci polisi durdurabilecek hiçbir şey yok. Kaderci bakan daha fazla insanın hukuki mücadeleye inanmaya başlaması güzel bir şey. Cinsel sağlık anlamında prezervatifi, kayganlaştırıcıyı ücretsiz almak, tabii ki işlerine geliyor, kullanımı artırıyor. Biz de olabildiğince dağıtım yapıyoruz. Zaten cinsel hastalıklarla bir arada anılmaktan rahatsız oldukları için, pek çoğu kullanıyor. Bir yandan bir sosyal erozyon yaşıyoruz. Seks işçilerinin sayısı genel olarak artıyor, özellikle krizden bu yana. Bu, pastayı böldüğünden insanların pazarlık gücü düşebiliyor. Ciddi bir göç var, iş piyasasına nasıl girecek bu insanlar, kente nasıl uyumlanacaklar? Çalıştığım merkezin televizyon odası, yatakhane gibi...

Bahsettiğiniz İstanbul'daki 5 bin 'trans'tan ne kadarı göçle gelmiş?

Yüzde 90'ı diyebilirim. Doğu Karadeniz'den, Doğu Anadolu'dan, Güneydoğu'dan... Adana göçte birinci basamak olduğu için oradan gelen çok. Zorunlu göç de buna dahil. İşin ironik tarafı, bunların en feodal ve ataerkil bölgeler olması.

Zaten genel göç nedenlerinden ekonomik arayışlardan ziyade, 'trans'ların ilk hedefi o feodal yapıdan kaçmak değil mi?

Tabii ki. Doğu'da, doğduğu yerde de var olamıyor, ama İstanbul'da, diyelim Göztepe'de de var olamıyor.

Siz nerelisiniz?

Burada doğdum.

Görüşüyor musunuz ailenizle?

Görüşüyorum, asıl sorun çevre zaten. Herkes istediği gibi anlıyor, ailem onlara karşı savunmasız kalıyor. Ben iki yıldır onlardan ayrı yaşıyorum. Görüşüyoruz, ama tam kabullenmiş de değiller. Üstü kapatılan bir konu bu. Algılamak istedikleri gibi, ezberlerini bozmadan gitmek istiyorlar. Ben de sessizliklerine saygı duyuyorum. Kabul etmek zorunda değiller. Çok incelterek hayatımı anlatıyorum. İletişimsizlik sadece bizim yaşadığımız bir şey değil. Aileler her zaman çocuklarını olduğu gibi değil, görmek istediği gibi görür. Senin de başına gelmiştir.

Nasıl hitap ediyorlar size?

Nüfus kâğıdımda yazan erkek ismimle. Bunun için diretmiyorum, onun bir sırası var. Şu an önceliğim, çalıştığım işin devamını getirmek, sağlığım, eğitimim...

Neden kendinize Eylem ismini seçtiniz?

Siyasi bir yanım da vardır, ama genel anlamda eylem, hayatı değiştirme çabasını, kadere isyanı ifade ediyor. Anlamını seviyorum. Bana güç vermesi için belki...

*'Örgütlü mücadele bilincimiz yok'

Ailenize nasıl açıldınız ilk?

Dört yıl önce. "Doğduğum cinsiyetten memnun değilim, hayatımı bir kadın olarak şekillendirmek istiyorum" dedim. Yıkım oldu onlara. Babam "Gönlümüzü yıktın" dedi. Yıllarca bir imgeye yatırım yapmışlar, o imge yıkılınca bu laf normal aslında. Üzüldüm, ama çok fazla etkilenmemeye çalışıyorum. Abimle aram iyi, yazışıyoruz, görüşüyoruz. Annemle babamın da her şeye rağmen moral desteği sürüyor. Önce olumsuz yanları anlattım ama...

Giderken makyaj yapmıyorsunuz, daha erkeksi giyiniyorsunuz, siz de hiçbir şey yokmuş gibi mi davranıyorsunuz?

Üniseks giyiniyorum, özellikle bir şeye dikkat etmiyorum.

Genel olarak bir travestinin en yakın arkadaşı travesti midir?

Benim şahsen değil. Ama yaşam alanlarımız yakın, çok travesti tanıdığım var.

Maruz kaldığınız ayrımcılığa, şiddete, sistematikleşen ev baskınlarına bakınca ne düşünüyorsunuz? Kendilerini normal sayanlar sizleri yok mu etmek istiyor, kendilerine mi benzetmek istiyor?

Kriz dönemlerinde baskı artıyor. Zaten iş alanlarını kapatmak yok etmekle eşdeğer. Dönen ailesine dönsün, dönemeyen sürünsün... Aslında tam anlamıyla ufalanıp gitmemizi istiyorlar. O yüzden uyuşturucuya göz yumuluyor. Zaten tutunacak dalı olmayan bir jenerasyonuz, uyuşturucu ucuzlamış... Emniyet güçleri çok yanlı. Zaten kendi şiddeti varken, sokaktaki kriminal tiplere, linçlere göz yumuyor. Bizi onlara kırdırmak istiyor. Bir de işyerlerinde engellilere, iç savaş mağdurlarına uygulanan gibi, transeksüeller için bir kota konmasını istiyorum.

Kendi camianızı eleştirdiğiniz yönler var mı?

Örgütlü mücadele bilinci, dayanışma zayıf. Bir birliktelik var ama dayanışmadan söz edemeyiz. Bıçak kemiğe dayandığında arkadaşımızı kurtarıyoruz ama onun dışında bir araya geldiğimizde sorunlarımızı, derdimizi paylaşamıyoruz.

En fazla ne hakkında konuşursunuz aranızda?

Seks maceraları, çalışırken yaşanan maceralar, hafif konular. Herkesin kaçışa ihtiyacı var, ama bizde sohbetin yüzde 90'ını kaplıyor. Tek başımıza savunmasızız, arkadaşlarımın da mücadeleye inanmasını istiyorum.

*Aşkın verdiği yaşam gücü

Temmuzda bu proje bittiğinde travesti ve transeksüellerle bağlantısız bir konuda çalışmak var mı kafanızda?

Klinik psikoloji üzerine master yapmak istiyorum. İş arayacağım. Aslında cinsiyet konusundan da sıkıldım bir yandan. Göç alanında çalışabilirim ya da Türkiye'deki iç savaş üzerine... Her yerde burnum var, ama mesleğimi icra edebileceğim alan şimdilik bu. İngilizceden, Fransızcadan tercüme yapabilirim. Belki de iş kurarım. Kitapçı, kasetçi gibi bir dükkân açıp, küçük esnaflığın konforunu yaşamak istiyorum. Müziği de açarım sonuna kadar, oh...

Şu sıra neler okuyorsunuz?

Master'a yardımcı olması için psikoloji okumalarına ağırlık verdim. Bir de din sosyolojisi çalışmam var, onun üzerine okuyorum: Türkiye'de sosyal çöküntü ve din bağlantısı.

Milletvekili olmak ister misiniz?

İsterim. Teklif gelse düşünürüm ama sağ ya da milliyetçi bir partiden aday olmam.

Mutlu bir insan mısınız?

Mutluluk? Hayatımın en huzurlu dönemi diyebilirim.

Huzuru temelde iş mi sağlar, sağlık mı, aşk mı?

Önce iş ve sağlık. Ama âşık olmam da lazım. Aşkın verdiği yaşam gücünü seviyorum, karşılık beklemiyorum. Olursa ne âlâ... Karşılık bulduğum da oluyor ama daha nadir. Ben her yere bir put koyuyorum. Oturduğum sokakta bir tane, atıyorum işyeri çevresinde bir tane... O tatlı heyecanı seviyorum. 'Onu göreceğim' diye yataktan zinde kalkmak güzel. Aşkın bir ilüzyon olduğunu biliyorum.

En son ne zaman başı sonu olan bir ilişkiniz olmuştu?

Şu an sadece hoşlanmalar var. İlişkilerim de hep bir ay falan sürdü. Benimle birlikte olmanın sosyal bir bedeli var, onu kaldıramayabiliyorlar. Ben de hafta sonu kaçamağı, macera türü şeyler aramıyorum, daha istikrarlı bir şey istiyorum.

Kendinizi güzel buluyor musunuz?

Güzellik teknik bir şey. Havanla, edanla da ilgili. Ben çok uğraşmıyorum, makyajım beş dakikadır. Gece çıktığımda biraz abartırım, ama günlük bu. Bilmiyorum, güzel miyim? Ben memnunum. Saçımı hiç boyamadım, çok beyazım da yok. Kaşlarımı alıyorum, hiçbir şey de yapmazsan bakkalda 'Buyur abi' diyorlar. Bana kalsa daha sade, üniseks olacağım, ama sosyal cinsiyet izin vermiyor. Yaptığım şeyler öne çıksın, bunlarla değerlendirileyim istiyorum. O yüzden kadınlığımla ilgili konuları hemen sadede getirmek istiyorum.

Kaynak: Radikal Cumartesi, 10 Mart 2007


Etiketler: insan hakları
nefret