06/12/2010 | Yazar: KAOS GL

ABD, eşcinsel askerleri tartışırken Türkiye, bu konuda aşırı derecede rahatsız edici bir örnek sunuyor.

ABD, eşcinsel askerleri tartışırken Türkiye, bu konuda aşırı derecede rahatsız edici bir örnek sunuyor. AKP de bu ayrımcılıkla ilgilenmiyor.
 
ABD eşcinsellere orduda hizmet yasağını kaldırıp kaldırmamak üzerinde kafa yorarken, Afganistan ve Irak’ta birlikte çalıştığı NATO müttefiklerine danışabilir. İttifakın 28 üyesinin büyük çoğunluğu eşcinsellerin kimliklerini açık ederek hizmet etmesine izin veriyor. Fakat Türkiye öğretici ve aşırı uçta bir tezat. 

ABD’nin ‘sorma, söyleme’ politikası 20 yıl önce yürürlüğe konulduğundan beri ateşli siyasi tartışmaların konusu olurken, Türkiye’deki yasak pek az meydan okumayla karşılaştı. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf eşcinselliğin ‘tedavi edilmesi gereken bir hastalık’ olduğunu ilan ettiğinde, yaygın inancı beslemekle kalmıyor, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi tutumunu da tekrarlıyordu. Gerçekten de Türkiye’nin eşcinsel askerleri rutin bir biçimde, askeri yetkililerin aşağılamasına katlanmak zorunda bırakılıyor. Bu akıbeti bilhassa korkunç hale getiren şeyse, Türk erkeklerinin askerlikten kaçmasının pratikte imkânsız olması. Hizmete uygun olmadıklarını kanıtlama yükü de onların omuzlarında. Muafiyet sadece iki şartta mümkün: Zihinsel veya fiziksel engel ve eşcinsellik. Türkiye vicdani ret hakkını tanımıyor. 
Akrabaları tarafından reddedilmekten ve işverenlerin ayrımcılığından korkan birçok eşcinsel, cinsel yönelimleri konusunda yalan söylemeyi tercih ediyor. 20’lerinin ortasındaki eşcinsel bir asker olan S., şöyle diyor: “Her iş görüşmesinde askerliğinizi yapıp yapmadığınızın sorulması ve niçin yapmadığınızı açıklamanız istendiği için, askerlikten muaf olma kararı sizi hayatınız boyunca damgalıyor. Bazıları bunun yerine eşcinselliğini reddedip askere gitmeye karar veriyor.” 

Sözümona bilimsel testler... 
Birçok eşcinselin cinsel yönelimlerini saklamasının bir diğer nedeni, kanıtlama zorunluluğunun yol açtığı aşağılamadan kaçınmak. Ordunun sağlık düzenlemesine göre, bir eşcinselin hizmetten muaf tutulması için ‘cinsel davranış bozukluklarının aşikâr olduğunun ve askeri bir bağlamda ortaya çıktığında sorun yaratacağının kanıtlanması gerekiyor’. Askeri sağlık kurullarında deneyimi olan psikiyatrist L.’ye göre, “Bir erkeğin eşçinsel olması, o şekilde davranmadığı sürece sorun değil.” S. şöyle diyor: “Eşcinsel olmanızın asker olmanızı engellediğini, sizi kadınsı hale getirdiğini, güvenliğinizi etkileyebileceğini, sizi hassaslaştırdığını ve ordunun birliğini tehlikeye atabileceğini kanıtlamanız gerekiyor.” 
Dolayısıyla, askerlikten muaf olabilmek için birçok eşcinsel asker, hem eşcinselliklerini hem de bunun onları ne kadar ‘hizmet göremez’ kılacağını belirlemek için tasarlanmış sözümona bilimsel testlere katlanmak zorunda kalıyor. S., “Bazı testlerde ağaç, ev ve insan çizmem gerekti. Sonra niçin öyle çizdiğinize dair soruları yanıtlamanız gerekiyor” diyor. Diğer eşcinseller, çocukken oyuncak bebekle oynamayı sevip sevmediklerinin veya kadın kıyafeti giymekten zevk alıp almadıklarının sorulduğunu anlatıyor. 

Fotoğraf muamması 
Bazıları anal ilişki sırasında çekilmiş fotoğraflarını vermelerinin istendiğini söylüyor. O zaman bile yetkililerin özel bir kriter uyguladığı söyleniyor. Orduya ve Türk toplumunun büyük kısmına göre, bir başka erkekle ilişkiye girmek illaki eşcinsel olduğunuz anlamına gelmiyor; pasif konumda bulunmanız gerekiyor. 20’lerinin ortasındaki K., bu yıl askere çağrıldı. Yaşadıklarını şöyle hatırlıyor: “Sağlık kontrolüne ilk kez gittiğimde psikiyatriste eşcinsel olduğumu söyledim ama numara yaptığımı iddia etti” diyor. K. askeri bir hastanede bir gece geçirmek zorunda bırakılmış ve bir diğer doktor, eşcinselliğini belgeleyen fotoğraflar istemiş. K. bir arkadaşından, erkek arkadaşıyla ilişkiye girdiği sırada fotoğraf çekmesini istemiş. Askeri doktorlarla bir sonraki görüşmesinde fotoğraflarını vermiş. İlk doktorun değerlendirmesi geri çekilmiş: K.’nın eşcinsel olduğu ve böylece askerlik yapamayacağına karar verilmiş. K., “Bu münferit bir vaka değil, fotoğraf istenen başka birçok eşcinsel tanıyorum” diyor. 
Ordu bu iddiaları kesinlikle reddediyor. Kısa süre önce Gazeteport’a yapılan bir açıklamada, Genelkurmay, ordunun ‘eşcinsel olduğunu söyleyenlerden kesinlikle fotoğraf veya video istemediğini, eğer bir kişi fotoğraf veya video getirirse de bunların süreçte göz önünde bulundurulmadığını’ belirtti. 
Şunu kabul etmeli ki, ordunun sağlık düzenlemesi fotografik kanıt gereğine değinmiyor. L.’ye göre sorun, ordu psikiyatristlerinin eşcinsel numarasına yatan erkekler konusunda aşırı derecede tetikte olmasından kaynaklanıyor. (Ordunun vicdani ret hakkını reddetmesi göz önünde bulundurulduğunda, fiziksel engel dışında heteroseksüel erkeklerin askerlik yapmaktan genellikle tek kaçış yolu bu.) L., “Doktorlar, askerlikten kaçınmak isteyen bazı insanların yalan söylemesinden korkuyor. Eğer bir adama psikoseksüel bir rahatsızlığı bulunduğunu belirten bir rapor verirseniz ve o adam sonra gidip evlenirse, başınız belaya girecektir” diyor. 

Bir hastaneden ötekine 
Fakat yetkililer fotoğraf istemese bile süreç asap bozucu olabiliyor. V., askerlikten muaf tutulabilmek için, üç yıl boyunca dört askeri psikiyatri hastanesinde haftalar geçirmek zorunda kalmış. Bana şunları anlatıyor: “İlk hastanede, eşcinsel olduğumu söylemiş olmama rağmen, askerlik yapabileceğimi ilan ettiler. İkincisinde askerlik yapamayacağım söylendi. Üçüncüsünde psikiyatrist eşcinsel olduğumu kabul etti fakat muafiyet raporu alacak kadar ‘efemine olmadığımı’ söyledi. Yine de nevrotik olduğuma dair bir rapor verdi.” 
En kötüsü dördüncü hastaneymiş. V., “Orada neredeyse iki hafta boyunca kaldım” diyor. Bir cerrah V.’yi rektal muayeneye tabi tutmaya karar vermiş. V., “Adam parmağıNı deformasyon kontrolü yapmak için makatıma soktu. ‘Ooo, çok sıkı. Çok iyi bir asker olacaksın’ diye espiri yaptı. Parmağı hâlâ içerideydi.” V. ancak askeri doktorların bir aile üyesinin tanıklığını dinlemesinin ardından hizmet göremez raporunu alabilmiş. 

AB destekli metne imza yok 
AKP bu yasağı kaldırmak yönünde hiçbir adım atmadı. Ordunun siyasi nüfuzunu önemli ölçüde kırsa da, İslamcı bir partinin küllerinden doğan AKP’nin bu konuda orduyla karşı karşıya gelmesi muhtemel değil. Hükümet ilk seçim zaferinden beri cinsel azınlıkları korumak için hiçbir yeni yasa geçirmedi. Ülkenin LGBT toplumunun, anayasanın cinsel yönelime bakılmaksızın eşitlik sağlayacak şekilde değiştirilmesi çağrısına da kulak asmadı. Türkiye’de eşcinsellik yasak olmasa da, ülke 2008’de, eşcinselliğin dünya çapında suç olmaktan çıkarılması yönündeki AB destekli metni imzalamayı reddetti. Halkın yaklaşımı da sorunlu. Yasaların ve siyasetin muazzam bir dönüşüm geçirdiği bir ülkede, bu konudaki tabular yerli yerinde duruyor. 2006 tarihli bir çalışmaya göre, kentli eşcinsel veya biseksüellerin yüzde 23’ü tacize maruz kalmış. 
Ordunun eşcinsellere ayrımcılığı muvazzaf askerleri de kapsıyor. Ne kadar sadık veya cesur olurlarsa olsunlar, L.’ye göre eşcinsel askerler, ‘psikoseksüel bir hastalıklarının bulunduğu gerekçesiyle ordudan atılacakları’ konusunda endişe içinde yaşıyor. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri cesareti onurlandırmak yerine korku salmak yönünde bir politika benimsemiş durumunda. (4 Aralık 2010)


Etiketler: insan hakları, askerlik
İstihdam