02/07/2009 | Yazar: Bawer Çakır

17.

17. LGBTT Onur Haftası'nda konuşmak için İstanbul'a gelen ABD'nin ilk açık eşcinsel siyasetçisi Harvey Milk'in yeğeni Stuart Milk: "İki Oscar'lı "Milk" filminin LGBT cemaatinin tek ses ve birlik olma isteklerini fark etmelerini sağladı."

"Daha Çok, Daha Cesur ve Açık LGBT Siyasetçilere İhtiyacımız Var"

San Francisco'nun seçilmiş ilk açık eşcinsel meclis üyesi Harvey Milk'in 15 yaşındayken "Sen bu dünyanın ihtiyacı olan ilaçsın. Genelden farklı olan herkes öyle, dünya bunu fark etmese de" dediği yeğeni Stuart Milk Türkiye'deydi. 17. LGBTT Onur Haftası etkinliklerine katılmak için İstanbul'a gelen ve amcası Harvey Milk'in anısına düzenlenen "LGBTT'ler politikaya açılıyor" panelinde konuşan Stuart Milk, ABD'deki LGBT hareketini, Kaliforniya'da yapılan eşcinsel evliliği karşıtı referandumu, iki Oscar kazanan "Milk" filmini ve Türkiye izlenimlerini anlattı.
 
Kaliforniya'da eşcinsel evliliği karşıtı referandum ABD'deki LGBT hareketine etkisi ne oldu?

Kaliforniya yenilgisi ABD'deki Lezbiyen Gey Biseksüel Trans (LGBT) cemaatine enerji verdi ve bir hareket getirdi. Ve hareket son 10 yılda hiç olmadığı kadar canlandı.
 
Ülke çağında en çok para harcanan kampanya son başkanlık seçimleri kampanyaları oldu. Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti ortalama 200 ile 300 milyon dolar arasında paralar harcadılar. Normalde bu seçiminin ardından en çok para harcanan kampanyalar vali ya da senatör seçimleri olur. Ancak geçen yılki en pahalı ikinci kampanya eşcinsel evliliklerini destekleyenlerin yürüttükleri kampanyaydı.
 
Bu kampanya ülke genelindeki diğer kampanyaların tersine eyaletle sınırlıydı. Ama destek kampanyasına da karşıt kampanyaya da ülkenin her yerinden maddi destek geldi.
LGBTT'ler sivil haklar konusunda her eyaletten bir adım önde olan Kaliforniya'da yapılan referanduma karşı güçlerini birleştirdi.
 
Mormon kilisesinin başlattığı ve aşırı muhafazakârların desteklediği karşıt kampanyaya da 55 milyon dolar harcandı.
 
Referanduma itirazı yükselten neydi?

Bu aynı zamanda azınlık haklarının alınmak istendiği ilk referandumdu. Nasıl ki siyahların eşit oldukları hakları beyazların bir gün geri almasını düşünemiyorsak, bu bize mantıksız geliyorsa. Ya da bununla ilgili bir referandum yapılması düşünülemiyorsa, eşcinsel evliliğine karşı yapılan bu referandum da kabul edilemez.
 
Çünkü yasalarımız azınlık konusunda çok duyarlı. Biz anayasanın ideolojilerin yasayı değiştirememesini güvence altına alması. Ama ne yazık ki Kaliforniya'daki durum eyalet anayasasıyla ilgiliydi ve bu karar alındı.
 
LGBT cemaati bu nedenle son olarak 1980'lerde AIDS karşıtı kampanyadan bu yana böylesine örgütlendi ve harekete geçti.
 
Peki ABD'deki hareket neden son 10 yıldır aktif değildi?

Aslında LGBT bürokrasisi yaratma konusunda çok aktiftiler. (gülüyor)

Son 10-15 yılda eyalet düzeyinde haklar konusunda kazanımlar elde edildi. Önemli işler yaptık. Federal düzeyde ise son sekiz yılda George Bush başkandı ve LGBT ve diğer ilerici yasalar konusunda hiçbir şeyi imzalamayacağını söylüyordu ve imzalamadı da. Bu yüzden de odağımız bölgesel düzeyde kaldı.
 
Harvey Milk'in hayatını anlatan, Sean Penn'in başrolünü oynadığı "Milk" filmini beğendiniz mi?

Evet, beğendim. Tam olarak Harvey'in yakınındaki kişi ve grupları temsil etmese de niyetinin samimi olduğunu düşünüyorum. Örneğin filmde hispanikler yok, siyahlar yok, tek bir kadın var. Oysa Harvey'in destekçileri arasında bu gruplardan çok sayıda kişi vardı. Ve hepsi onun arkadaşıydı da.
 
Ama buna kızamıyorum. Çünkü yapımcılarla yaptığım görüşmelerden biliyorum ki filmin Holywood'a göre oldukça düşük bir bütçesi vardı. 20 milyon dolar oradaki standartlara göre hayli küçük bir para. Milk'le aynı zamanda gösterime giren film Nicole Kidman ve Hugh Jackman'in oynadığı "Avustralya"nın bütçesi 120 milyon dolardı. Sanırım bu durumu değerlendirirken bir kıstas olmalı.
 
Öte yandan Sant'in aslında birçok kişiyle görüşmeler yaptığını ama kurguda bu çekimleri kullanamadığını da biliyorum.
 
Filmle ilgili tek eleştiri olabilecek şey Harvey ile sevgilisinin New York'ta metroda tanışması ve Harvey'in o tanışmadan sonra politikleşmesi. Filmin açılış sahnesi kurgu. Ama özellikle amcamın hayatının son sekiz yılını samimi ve doğru bir şekilde aktardığını düşünüyorum filmin.
 
Yönetmen daha önce de Oscar almış "The Times of Harvey Milk" isimli belgeselden birçok gerçek görüntüyü kullandı ve bir çok kişi de "Milk"te kendini oynadı aslında.
 
Filmin popüler olması, iki Oscar kazanması, Sean Penn'in ve senarist Dustin Lance Black konuşmaları ABD'deki harekete nasıl bir etki yaptı?

İki önemli etkisi oldu. İlki Harvey Milk'den bu yana seçilmiş açık LGBT insanların olduğunu fark eden LGBT cemaati Harvey'in yaptıklarına baktılar ve "benim seçilmiş LGBT valim ya da siyasetçim onun yaptıklarının hiç birini yapmıyor ve LGBT'ler için böyle riskler almıyor" dediler.
 
İkinci etkisi ise basit. Herkesin Harvey gibi birinin olması arzusuydu. Yani Harvey Milk'ten bu yana tek ses bir ses medeni haklar konusunda onun gibi bir figür çıkmadı. Çünkü ABD'deki medeni haklar hareketlerinde, örneğin Hispaniklerde Cesar Chavez, siyah hareketinde Martin Luther King tek bir sesti. Bütün bu hareketlerde hitabeti iyi olan, iyi iletişim becerileri bulunan liderler oldu ve hepsi öldürüldü. Tıpkı Harvey gibi... Esası her harekette hep tek bir ses vardı. Ve bu isimler sayesinde başlayan mücadeleler başarıya ulaştı.
 
Ama ulaşmayanlar da oldu. Misal Kızılderili hareketinde liderleri Oturan Boğa öldürülmesine rağmen hak konusunda başarıya ulaşılamadı.
 
"Türkiye'deki LGBT Mücadelesi Dünya İçin Çok Önemli"

"Dünyadaki hareketin Türkiye'deki LGBT mücadelesine yüzünü çevirmesi gerek" diyen Stuart Milk, "Amcası Harvey Milk'in hayatta olsaydı New York ya da San Francisco yerine İstanbul'daki Onur Haftası'na geleceğini" söylüyor.
 
Açık eşcinsel siyasetçi ABD'li Harvey Milk'in yeğeni Lezbiyen Gey Biseksüel ve Trans (LGBT) hakları aktivisti Stuart Milk'le yaptığımız söyleşinin bu bölümünde Türkiye'deki gözlemleri, Onur Haftası ve yürüyüşü hakkında konuştuk.

Türkiye'deki LGBTT Onur Haftası'na davet edildiğinizde neler düşündünüz?

Çok heyecanlandım. ABD'de düzenlenen bazı etkinlikler yerine İstanbul'a gelme nedenim Türkiye'nin küresel LGBT mücadelesinde anahtar bir ülke olduğunu düşünmemdi. Ve daveti seve seve kabul ettim.
 
Ben ülkeniz dışında herhangi bir ülkenin doğu ile batı arasında köprü olabileceğine inanmıyorum. Türkiye insan hakları konusunda çok önemli bir işleve sahip. Burada olmaktan dolayı çok mutluyum.
 
Geldikten sonra fikriniz değişti mi?

Gelmeden önce iyimserdim. Geldikten ve buradaki LGBT mücadelesini gördükten ve aktivistlerle tanıştıktan sonra daha da iyimser oldum.
 
Neler gözlemlediniz peki?

Türkiye'deki mücadele hem iç hem de dış olmak üzere iki koldan sürüyor. LGBT cemaatlerinde şu çok zor; insanlar hakları yokken ama halk onların varlıklarına karışmıyorken hareketi büyütmek zorlaşıyor. "Bana karışan yok, barıma gidebiliyorum" diyen insanları aktive etmek çok zor. Ortada olmak doğrudan taraf olmanın önündeki en büyük engel.
 
Örneğin ABD'de Kuzey'deki siyahların bazı hakları varken Güney'dekilerin hiçbir hakkı yoktu. Güneydekiler hak talebiyle mücadeleye başladı ve Kuzey'dekilerin bir kısmı bu mücadeleye dâhil olmadı. Mücadelenin sonunda Güneydekiler eşit haklara sahip oldular ama Kuzey'dekilerin bazı hakları tanınmadı.
 
Panellere ortalama 100 kişi geldi. Bu organizasyonla, bunu düzenleyenlerle ilgili bir şey değil. İnsanlar neden panele gelip, tartışayım dediği için oluyor. Mesela partilere yüzlerce insan geldi. Gey barlara da yüzlerce insan gidiyor. Sanırım bu durumu iyi özetliyor.
 
28 Haziran Pazar günü düzenlenen yürüyüş nasıl geçti sizin açınızdan?

Yürüyüş benim iyimserliğimi ve umutlarımı daha da arttırdı. Sadece yürüyüş de değil, yürüyüş esnasında caddeden geçen insanların tavrı da. İnsanlara karışılmaması, kimsenin kimseyi taciz etmemesi çok önemliydi. Bugün "gelişmiş" dediğimiz ABD'de bile her yürüyüşe müdahale ediliyor.
Öte yandan biraz da üzüldüm.
 
Neden?

Çünkü dünyanın gözlerinin buradaki mücadeleye odaklandığını göremedim. Almanya'dan milletvekilleri vardı ama LGBT cemaatinin burayı yeterince fark etmemesi ve izlememesi beni üzdü.
 
Bana inanın Harvey Milk hayatta olsaydı ve burada olanları görür, New York ya da San Francisco yerine İstanbul'daki Onur Haftası etkinliklerine gelirdi.
 
Türkiyeli LGBTT aktivistlerine ve cemaatine neler söylemek istersiniz?

İki şey. Onlara sahip olduklarından daha fazlasına sahip olduklarını görmelerini, onlara bunu daha çok anlatmak isterdim. Bence ülkenizdeki aktivistler bunun tam olarak farkında değiller. Hem Türkiye'de hem de dünyada ne kadar önemli bir etkiye sahip olabileceklerini fark etmiyorlar.
Bence küresel hareket burayı fark etmeli ve kaynaklar sağlamalı. Ama bunu "kurtarma" planı olarak yapmamalılar.
 
Nelson Mandela'nın yaşadığı çok güzel bir olay var. O hapisteyken uluslararası gruplar ziyaretine geliyorlar ve "size yardım etmek için geldik" diyorlar. O da "Benim için geldiyseniz sizin yardımınızı istemiyorum. Ama eğer buraya bana yardım ederken kendinize yardım edeceğinizi düşünerek geldiyseniz başımın üstünde yeriniz var" diyor. Bence Türkiye'deki LGBT hareketi dünyadaki mücadelenin Nelson Mandela'sıdır.
 
Bunu sizin aracılığınızla herkese söylemek istiyorum; burada olmak çok büyük bir onur ve ayrıcalık. Beni davet ettikleri için organizasyon ekibine çok teşekkür ediyorum.
 
* LGBT kısaltması Türkiye'de Lezbiyen Gey Biseksüel Travesti ve Transseksüel (LGBTT) olarak kullanılıyor.
* Fotoğraf: Emine Özcan & Yasemin Öz
* Türkçe-İngilizce çeviri desteği: Öner Ceylan


Etiketler: yaşam
İstihdam