08/07/2009 | Yazar: Kaos GL

Sözlerimiz - Seslerimiz...  ‘… Ben sizinle sarmaş dolaş olmuşum dalgalar,&

Sözlerimiz - Seslerimiz...
 
 “… Ben sizinle sarmaş dolaş olmuşum dalgalar, 
 Pamuk yüzlü gemilerin ardında gezemem; 
Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar; 
Mahkûm gemilerin sularında yüzemem”   
 Rimbaud – Sarhoş Gemi  
 
Kapıların arkasında duvarlar arasında yaşamak zorunda kalmak, sokaklarda herkes kadar herkes gibi özgürce rahatça el ele yürüyememek, görünürler içinde görünmez olmak, türlü yakıştırma, yaftalama altında kalmak, Türkiye’de hem kadın hem de eşcinsel olmayı yeterince ifade eder mi? Hani çocukken tüm sokaklar benimdi?  
Beklenmedik yerlerde, umulmadık anlarda, öteki olduğunu hissettiren bakışlarda, benliğini yitirme duygusunda yaşanır engellemeler… Ara sokaktaki üç bacaklı bir kedide vücut bulur eşcinselliğim… Ol-a-mıyorum, olmayı yürekten istiyorum…
Mahkûm gemilerden olmak istemiyorum…
Özge Süreya
 
Bu topraklarda lezbiyen olmak: 
Kimi zaman yüzsüz, adsız, hatta dilsiz olmak, “diğerleri” gibi davranırken “ben bu değilim” diye içsel çığlıklar atmak demek. Yok sayılmak, aşağılanmak, çoğu erkeğin yüzünde yarı şehvetli-yamuk bir gülüş olmak, iğrenilen biri olduğunu bilmek demek. “Farklılıklarımız zenginliğimizdir” diyenlerin dilinde bile örtülü nefrete dönüşmek ya da koskoca bir hayatın “tercih”e indirgenmesi aymazlığına tanık olmak demek…  
Bazen seni hiçbir zaman fark etmeyecek kadınlara âşık olmak, kafaları karıştırmak, biraz tutuk, biraz ürkek olmak, çemberler kırılamadığında yitip giden hayatlarda sürüklenmek demek; sanrılar, sancılar, yalnızlıklar ve gözyaşları ile…  
Lezbiyen olduğunu söyleyebilmek, kararlılık ve başkaldırı demek; tabuları yıkmak, kuralları silkelemek, kimi zaman da kazanılmış her şeyi kaybedebilmek. 
Bütün bunların ötesinde, bir tutam sevgi, bir tutam dokunuş, bir tutam tebessüm demek. Yani hayatın ta kendisi, katıksız anlamı.
 Lale Düşnar
 
 
Bence, Türkiye’de (bu Türkiye’ye özgü anlamında değil) lezbiyen olmak;
 
Doğuştan feminist olmak,
Yaygın öğretimin İslam’ının Allah’ına çok derinden bir isyan (feminist olmak da etken burada),
Kadınlar hoşlandıkları erkeklerden bahsederken sana yöneltilen “Sen hiç âşık olmadın mı?” sorusuna “Yok” diye cevap vermek, 
Bir kadına yana yana âşık olmak, hatta bu aşkın narında “hamdım, piştim, yandım” demek; ama bunu ne ona ne de başkalarına asla söyleyememek,
Social Research dersinde “lezbiyen”liği de hesaba katmanın şaşkınlık yaratması ve senin şaşkınlık yaratmasına şaşırman,
Birinin cinsellik konusundan bahsederken, seninle göz göze olduğu halde sanki eşcinseller hiç yokmuş gibi konuşması; ama senin buna ses çıkaramaman, onu muhayyilesinde bir değişken olarak bile var olmamak,
Sadece varlığının bile nefret uyandırması,
Heteroseksüel bir erkeğin lezbiyenlerle ilgili fantezilerini dinleyip, “Bu sikini ne sanıyor ya?” deyip kusmak üzere tuvalete koşmak. Yegane zevk verici “The Big Fallus” nefreti,
Homofobik olmadığını söyleyen bir arkadaşının, eşcinsellerle ilgili (politik düzeyde güya) sorduğu sorulardan bunalman, üstünü başını yırtasının gelmesi,
Eşcinsellerden nefret edenlerden nefret etmeye başlamak,
Genelin geçer olmadığına yönelik ta içinden kopup gelen itirazın boğazında düğümlenmesi ve bu yüzden cinsel yönelimin politikleşmesi gerektiğine duyulan inanç.
Sevgin Duru
 
 
Türkiye de biseksüel /eşcinsel kadın olmak:
Görünür olmak, görünür olamamak, zor olmak, güçlü olmak, kalabalık olmak, yalnız olmak, getto olmak, bireysel olmak, özgür olmak, bağlı olmak, dayanışmacı olmak, samimi olmak, kendin olmak, var olmak, güç olmak, farkında-lığının farkında olmak, öngörülü olmak, karşı olmak, öteki olmak, KADIN olmak, feminist olmak, öteki anne olmak, âşık olmak, hak olmak, haklı olmak, hakkını savunan olmak, öykü olmak, haber olmak, adaletli olmak, dilek olmak, ebru olmak, aile olmak, ataerkilliğe karşı olmak, karşı durmak, karşı bakmak, cinsiyetçi olmamak, Türkiye’de eşcinsel/ biseksüel kadın olmak..
Seçin Varol
 
 
İlk başlarda kendinizin en büyük sırdaşı olmak demektir. Zamanla artık içinizde tutamazsınız hislerinizi, haykırmak isterseniz herkesin yüzüne. Ne yazık ki hiçbir zaman bunu başaramazsınız tam olarak, ama yavaş yavaş paylaşmaya başlarsınız duygularınızı birkaç kişiyle. Paylaştıkça da duygularınızdan daha çok emin olup kendinize güveniniz artar. Fakat hep ikili bir hayat yaşamak zorunda kalırsınız, çünkü anlatamayacağınız birileri hiç eksik olmaz hayatınızdan. İş ve aile çoğumuz için sınırların en belirgin olduğu yerlerdir. “Anne ben âşık oldum” diyememek içte kalan en büyük ukdelerdendir çoğu zaman. Ama yine de gözlerdeki parıltıya hiçbir şey, hiç kimse engel olamaz. Onlar yeter herşeyi anlatmaya. Dışa inat masanın altından da olsa tutarız sevgilimizin elini. Türkiye’de lezbiyen olmak ve biseksüel kadın olmak yetinmeyi bilmek zorunda olmaktır hiç istemesek de...
Leyla Rendekar
 
 
Türkiye'de eşcinsel veya biseksüel kadın olmak ne demektir? Son sözü başta söyleyeyim tek kelime ile "ötekinin ötekisi" olmaktır.
Kişisel tarihime baktığımda çoğu "öteki" kimliklerimi üzerimde taşıdığımı bilinçli olarak farketmem farklı yaş dilimlerine denk gelir. Erkeğin ötekisi bir "kadın" olduğumu sezdim ilk önce. Sonra ilkokulda Sünni  mezhebinin ötekisi "Alevi" olduğumu, Türk'ün ötekisi "Kürt" olduğumu, en sonunda ise heteroseksüelin ötekisi "eşcinsel" olduğumu... Ben büyüdükçe, bu kimliklerime sahip çıkmamın anlamı değişti, politikleşti biraz da…
Yıllar geçtikçe tüm öteki kimliklerimin aslında özünde çok da farklı olmadığını fark ettim. Türkiye'de nasıl bir "öteki" olursan ol, erk olanın asimilasyonunun da, görmezden gelme davranışının da aynı olduğunu anladım. Önce seni görmezden gelir, kendine yabancılaştırır, eritmeye çalışır, türdeşlerine düşman etmek için binbir yol arar, baktı ki olmuyor "iyi çocuk" olmanı, "yerini bilme"ni ister. Kendini göstermedikçe, ortaya koymadıkça, bir şeyler istemedikçe, evinde, cemaatinde, yatak odanda, barında ne yaparsan yap...
Çoğu zaman saklayabilirsin bu kimliklerini (istersen tabi); ama tek  saklayamadığın kadın olmak halindir. Onun için düşününce “Türkiye’de daha fazla nerde eziliyorum?” diye, ilk gelen kadınlığımdır, üstüne eşcinselliğim gelir, getirirler.
Ayrımcılığa erken uğrayan kız çocukları bu yüzden erken öğrenir mücadele etmeyi de. Kendini, eşcinselliğini kabul ettiğinde zaten bilir kurtuluşunun ayrımcılıkla mücadele etmekten geçtiğini. Ancak yaralıdır bir yanı, görür "öteki" diye görülen diğer kimliklerine mensup  insanların çoğunun heteroseksizm batağında olduğunu ve erkin değirmenine su taşıdığını...
Yine de "ötekinin ötekisi" olduğunu bilse de Türkiye'de eşcinsel veya biseksüel kadın olan bu kız çocukları, dillendirir yine de tüm kimliklerini… Ve şiirler anlatır onların demek istediklerini: “BÜTÜN ÖTEKİLER BENİM”
 
“Alevi Eşcinsel bir Zenciyim
Ateist Travesti bir Mohikanım
Dersimli bir Laz,
Lazistanlı bir Kürdüm
Berlinli bir Pigme,
Kangolu bir Germenim”   
                           Serkan Engin                                                                                                   
                                                                                                                                     GüneşKara     
 
'Sen': Lezbiyen misin? 
'Ben': Değil miyim?
'Sen': Güzelsin, oysa lezbiyen çirkin olur... Kadınsısın, oysa lezbiyen erkeksidir… Erkeklerden nefret etmiyorsun, oysa lezbiyen erkeklerden nefret edendir… Erkeklerle sevişmek istemiyorsun, oysa lezbiyen kadın kadına “da” sevişendir.. Sürekli seks yapmıyorsun, oysa lezbiyen seks düşkünüdür… Lezbiyen pornografik filmlerdeki kadın nesnesidir.. Lezbiyen sadece "lezbiyen"dir.. Oysa-
'Ben': Karşımda "sen"i görüyorum…
Ayna ayna söyle bana, var mı 'Sen'den, 'Ben'den başka bu dünyada?
Burcu Ersoy
 
 

Etiketler: kadın
nefret