11/06/2012 | Yazar: Ramazan Başar

Fakültenin kantininde gireceğim sınava hazırlık yaparken bir anda dışarıyı seyre daldım. Mahkûmları taşıyan ring aracı ‘başka’ öğrencileri sınav yerlerine ‘emniyetli’ bir şekilde ulaştırıyordu.

Fakültenin kantininde gireceğim sınava hazırlık yaparken bir anda dışarıyı seyre daldım.  Mahkûmları taşıyan ring aracı ‘başka’ öğrencileri sınav yerlerine ‘emniyetli’ bir şekilde ulaştırıyordu.
 
O ara aklıma kısa süre önce okuduğum Selçuk Üniversitesi’nde tutuklanan Servet, Ali ve Burak geldi. 1 hafta öncesinde basket maçında sohbet etiğim Servet’in o an ki mutluluğunu ve yüzündeki gülümsemeyi acı bir şekilde anımsadım.
 
Üzerime bir ağırlık çöktü. Kantinde gülüşen öğrenciler bir yanda diğer yanda pankart asan ya da parasız eğitim isteyen öğrencilerin bedenlerini esir alan aracın kampus içerisinde dolaşmasının iki yüzlülüğü bulantı oluşturdu içimde. Kendi varlığını daha içten ve özgür gülüşmelere feda eden arkadaşların sistem tarafından alıkonulması dışarıda sahte ve yapmacık gülüşmeleri bastırıyordu. Yaşananların dayanılmaz ağırlığı kuruyan vicdanları tepki almaya yetmiyor. O an açık cezaevi olduğuna inandığım üniversitenin gençliği nasıl esir aldığına,  eğitimin denetim ve gözetimden başka bir şey olmadığına kanaat getirdim.
 
İlim irfan yuvası olarak anılan ve toplumun öncülerini yetiştiren üniversiteler yıllardır bu görevi hapishanelere devretmiş. Acaba dünyada öğrencisini bu kadar tutuklayan ve bu vasfı yükleyen başka bir ülke var mıdır? Gün itibariyle yaklaşık 700 öğrenci cezaevinde bulunuyor. Kimisi yumurta attığı için, kimisi ise anayasa da yazan ‘parasız eğitim’ istediği ya da anadilinde okumak istediğinden içeriye alındı. Bu durumda öğrenci ve tutukluluk kelimelerinin yan yana gelmesi bile insanı utandırmaya yetiyor. 
 
Asılsız suçlamalar, emniyete iliştirilen iddianameler,  hantal yargılama süreçleri ile ülkedeki tutuklu sayısı hükümlü sayısını ikiye katlamış bir durumda… Bu ülkede hakkını arayan, dik duran muhalifleri tasfiye ve terbiye etmede kullanılan en kadim yollardan biri olan uzun tutukluluk, özellikle toplumun en dinamik kesimi olan genç yaşları sebebiyle henüz mücadelenin başında olan öğrencileri hedef alıyor.  Memleketi yönetenler ‘ülkenin büyüklüğünü’ içeriye alınan genç beyinlerle nasıl bir imaja sahip olduğunu dünyaya gösteriyor. Kendi yetiştirdiği gençlerden korkan bir yapı histeriye dönüşen varlığını paranoyakça devam ettiriyor. 
Kendilerini ‘Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi’ olarak tanımlayan ve içinde akademisyenleri, hukukçuları, öğrencileri ve insan hakları savunucularını barındıran bir grup, ‘içeriye alınmış’ olan öğrencilerle dayanışmak adına ‘dışarıda olanların’ bir araya gelmesi için çalışmalar yürütüyor. Amaçları arasında, sessiz ve yalnız bırakılmış tutuklu öğrencilerin gerçek sayısını ortaya çıkartmak, duruşmalarına müdahil olmak, hukuki destek vermek, eylemler ve basın açıklamaları ile kamuoyunda duyarlılık sağlamak, cezaevi görüşlerine gitmek ve öğrencilerin dışarıyla iletişimlerini sağlamak var.
 
Tutuklu öğrencilerle dayanışma İnisiyatifi de olmazsa kimse bize Ali’nin, Servet’in, Burak’ın ve yüzlerce tutuklu öğrenci gencin sesini ulaştıramayacak.
 
 Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi web sitesi: http://www.mechulogrenci.com

Etiketler: insan hakları
nefret