06/06/2012 | Yazar: Esmeray

Sayın Başbakan günde ortalama dört beş kadının öldürüldüğü bir ülke daha var mı yeryüzünde! Siz bu söylemlerinizle ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Bu cinayetlerin yolunu açmış oluyorsunuz!

Efendim, hani ateşkes olmuştu bir zamanlar ve herkes rahat bir nefes almıştı. Birden bire ne olduysa bir karar alınmış ve Meclis’ten teskereyi geçirmişlerdi! Kuzey Irak’a müdahale edilecekti! Artık biz kadınların canına tak etmiş cenaze görmek istemiyorduk. Bunu da defalarca haykırdık ve buradan ben yine söylüyorum; savaşların en... büyük mağduru kadınlar! 

O dönem İstanbul’daki kadın örgütleri olarak ayaklanmıştık ve “Biz savaş istemiyoruz” demiştik. Kadın platformu karar aldı; Silopi’de buluşacak ve sınırda çadırlar kuracak, barış nöbeti tutacağız. Anam bacım üç araç tuttuk ve İstanbul’dan yola çıktık. Her otobüste 43 kadın, malumunuz artık tahmin edersiniz bölgeye girince ne kadar çevirmeye denk gelmişizdir. Urfa sınırına girdik. İlk çevirme oldu. Bu arada da hani milletvekili Sevahir Bayındır vardı. O zamanlar Sevahir Bayındır sorumlu bütün arabalardan... Polisle, jandarma ile o muhatap olacaktı. Bir nevi sorumluluk aldı. 

Dediğim gibi Urfa sınırında ilk çevirmeye girdik. Sevahir’ciğim kimliklerimizi topladı. İşte 128 pembe kimlik, bir tek mavi kimlik benim kimliğim. Sevahir bütün kimlikleri üst üste koydu. En üste de benim kimliğimi... Ayol daha jandarma sormadan Sevahir’ciğim, “Arkadaşım, üçüncü cinsiyet bu” demez mi! Ay çağırdım yanıma “Sevahir’ciğim” dedim, “sen ne yapıyorsun? Üçüncü cinsiyet ne?” Gülüyor... “Sevahir kurban olurum yapma etme kadın hareketinden geliyorsun; arada bir de olsa kendine feminist de diyorsun. Sevahir’ciğim üçüncü cinsiyet yok! İnsanları çırılçıplak soyun ya erildir ya dişidir.” Sevahir gülmeye devam ediyor bu arada. “Sevahir canım sen bir dur!” dedim. “Şimdi komutan birinci, sen ikinci, ben de üçüncü cinsiyet mi oluyorum!” 

Asıl cinayet!..
Anam bacım bu hikâyeden sonra gelelim gündeme. Ayol ne oluyor? İnsanın bazen tahammül sınırı cidden zorlanıyor. Bu ülkede şaşırmadığımız gün kalmıyor. Alıştık demeyeyim, alışmak istemiyoruz çünkü bu durumlara. Bir ülkenin başbakanı çıkıyor, tamamen farklı bir gündemden başka bir gündeme nasıl bağlantı kuruyorsa Uludere katliamının herhalde içinden çıkamadığı için birden bire olayı sezaryene ve kürtaja getiriyor. 

Anam bacım bu nasıl bir kıyaslamadır? Anlayamadım. Hiçbir ülke gördünüz mü, başbakanı gündem değiştirmek için direk kadın bedenini kullansın, müdahale etsin? Evet, bu direk kadın bedenine müdahaledir! Kadın bedeni ile ilgili nasıl bir söz hakkı buluyor kendinde! Başbakan olabilirsiniz, ama kadının bedene el atarak karar veremezsiniz. Yahu bütün kamunun yararlandığı kurumları özelleştiriyorsunuz; adeta bir şirketin başındaymışsınız gibi. Bütün kamunun yararlanacağı edinimlerden mahrum ediyorsunuz özelleştirme yaparak. Kadın bedenini erkek ve devletin denetimine nasıl alırsınız? Her şeyi özelleştirdiniz, şimdi de kadın bedenini kamusallaştırmaya çalışıyorsunuz! Bir başka ülkede olsaydı, azıcık demokrasi olan bir ülkede olsaydı bu olanlar, o ülkedeki kadınlar ayaklanır ve o ülkeyi altüst ederlerdi ve o başbakan giderdi. Maalesef kadın üyelerinin milyonları geçtiği AKP’de kadınlardan hiçbir ses çıkmaması insanın canını daha çok acıtıyor. Hiç mi bir kadın bu durumdan rahatsız değil! Hiç mi bu kadınların içinden çığlık atmak gelmiyor! Hiç mi içlerinden “Yeter çek elini bedenimden!” demek gelmiyor. Bu nasıl iştir anlamadım? 

Bir de Sayın Başbakan kürtaj ve sezaryen yapan hekimlere cani diyor. Sayın Başbakan günde ortalama dört beş kadının öldürüldüğü bir ülke daha var mı yeryüzünde! Siz bu söylemlerinizle ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Bu cinayetlerin yolunu açmış oluyorsunuz! Eğer kürtajı yasaklarsanız ne olur söyleyeyim size, asıl cinayet o zaman işlenir. Neden diyeceksiniz? Mesela bir kadın tecavüze uğradı; kimseye açılamıyor, çünkü öldürüleceğinden korkuyor. Bu çocuğu bu sebepten aldırması gerekiyor. Sizin getirmeyi düşündüğünüz yasakla bunu yapamayacak. Siz hiç düşündünüz mü bunun sonu ne olur? Ya intihardır, ya da kendi bedenine müdahale ederek kurtulmaya çalışmaktır ve bunun sonucu da sizin o çok kaçındığınız ölümdür! Şunu da belirtmek isterim. Binlerce milyonlarca kadın bu riskle karşı karşıya... (Sadece tecavüz için değil, milyonlarca kadın milyonlarca sebepten gebeliklerine son vermek durumunda kalabiliyor!) Gerçekten samimiyetine inandığım, kadın cinayetlerini durdurmak için elinden geleni yapan ama maalesef yine son kararı erkeklerin verdiği ve bence kendini çaresiz hisseden (öyle hissediyorum) sosyal politikalar ve aileden sorumlu Sayın Fatma Şahin’in ben bu yazıyı yazarken daha bir açıklaması yoktu. Çok merak ediyorum Sayın Şahin’in tepkisi ne olacak! Ben ve milyonlarca kadın merakla bekliyoruz.


Etiketler:
İstihdam