30/03/2010 | Yazar: Kaos GL

Ürek, Baştürk ve Kahramanoğlu, eşcinselliğe resmi yaklaşımlar

Ürek, Baştürk ve Kahramanoğlu, eşcinselliğe resmi yaklaşımları tartıştı.
 
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf'ın "Eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum." açıklamasına gerek diğer bakanlardan gerekse toplumdaki önyargıları, homofobiyi ve ayrımcılığı engellemek için çalışan derneklerden gelen tepkiler tartışmayı Türkiye'nin gündemine soktu. Şarkıcı Fatih Ürek, Hürriyet Gazetesi yazarı Onur Baştürk ve Birgün Gazetesi yazarı Kürşad Kahramanoğlu, Newsweek Türkiye'den Can Özelgün'ün sorularını yanıtladı.
- Can Özelgün: APA (Amerikan Psikiyatri Derneği) ve WHO'nun (Dünya Sağlık Örgütü) kararlarına rağmen Türkiye'de bazı kesimlerce eşcinsellik neden bir hastalık olarak değerlendiriliyor?
Ürek: Hastalık olarak görenlerin konuyu sabit fikirli bir şekilde ele aldığını düşünüyorum. Kendilerini kısıtladıkları kanaatindeyim. Günümüzde her şeyi incelemek ve öğrenmek mümkün. Daha objektif bakmaları gerek.
Baştürk: Ya dünyayı takip etmiyorlar ya da ediyorlarsa bile bu bilimsel gerçeği bilinçli bir şekilde reddediyorlar. Reddetmelerinin nedeni de tamamen homofobiden kaynaklanıyor. Çünkü bir homofobiğin yaptığı en kolay şey eşcinselliği bir hastalık olarak niteleyip işin içinden sıyrılmak. Bu kişilere sorulması gereken en basit soru şu. "Sizin çocuğunuz eşcinsel olsaydı ne yapardınız? Geçmiş olsun evladım mı derdiniz?" Yıllar önce mevzu oraya geldiğinden bu soruyu bir televizyon programına birlikte katıldığım işadamı Kaya Çilingiroğlu'na yöneltmiştim. Hiç düşünmeden "Evlatlıktan reddederim" demişti.
Kahramanoğlu: Cinsellik söz konusu olduğunda insanların aklına pornografi ve seks geldiğinden bu türden konularda çok ciddi önyargılar mevcut. Türkiye'deki saygın bilim kuruluşlarının WHO'nun kararıyla paralellik gösteren açıklamalarına rağmen, Türkiye'deki güçlü önyargılar ve cehalet yüzünden, bazılarınca hala hastalık olarak görülüyor. Ama hasta olmayan birine sen hastasın demek hem kanunen suç hem de etik değil. Maalesef insan haklarının evrensel olarak kabul görmediği ülkelerde hastalık yoluyla ayrımcılık yapmak oldukça yaygın.

- Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf'ın açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kahramanoğlu: Hükümetin insan hakları konusunda ne kadar tutarsız olduğunun bir göstergesi. Türkiye'de bir açılım furyası yaşamaktayız. Okuduklarımıza ve televizyonda seyrettiklerimize bakarsak hükümet insan hakları konusunda önemli adımlar atıyor. Ama bakanın açıklamaları bunların bir göz boyama olduğunu düşündürebilir. Çünkü bir insan hakkının diğerine tercih edildiği bir ülkede insan haklarından bahsedilemez.
Ürek: Biri bir konuyu bir amaç doğrultusunda araştırıyorsa sadece onun kapsamıyla yetinmemeli. Daha fazla kaynağa başvurmalı. Hele söz konusu kişi bir bakansa konuyu araştırıp konuşmalı. Gerek APD, gerekse profesör ve doktorlar eşcinselliğin bir hastalık olmadığını ifade etti. Kavaf bir hastalık olduğunu söylüyorsa insanlar açıklamasına güler.
Baştürk: Çağdışı ve bilimsel değil. O konumdaki birinin böyle sözler sarf etmesi ürkütücü ve kaygı verici. Yine de iyi niyetli düşünürsek, Kavaf ve benzeri kişilerin aslında eşcinsel bir aşka tanıklık etmeleri veya daha çok eşcinsel tanımaları gerekiyor!

- Hükümetteki bakanların eşcinselliğe dair farklı görüşler dile getirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kahramanoğlu:
Buna şaşmamak lazım. AKP seçmenlerin yarısına yakınının oyunu almış büyük bir parti olduğundan içinden farklı seslerin çıkması anlaşılır. Sorun, kadın ve aileden sorumlu bir bakanın tıp âleminin açıklamalarını hiçe sayan sözleri. Yoksa toplumda Kavaf gibi düşünen çok sayıda insan vardır. Bakan, toplumdaki önyargıdan faydalanıyor. Ülke içinden ve dışından gelen tepkiler nedeniyle, Türkiye'de parti içi demokrasinin de olmadığını hatırlarsak, hükümetin başı olarak başbakanın bu konuya el atması gerek.
Ürek: Kişisel bir şey. Bireylerin görüş farklılığı olduğunu düşünüyorum. Dediğim gibi bazıları at gözlülüğüyle bazıları da geniş bir çerçeveden bakıyor. Hükümetteki durumda da bundan ibaret.
Baştürk: Çok farklı bir görüş duymadım. Sadece bir başkası çıkıp diğerinin kırdığı bardağı divanın altına süpürmeye çalıştı.

- Kavaf'ın "Bakanlığımızda onlarla ilgili bir çalışma yok" yönündeki sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ürek: İstediği kadar konuşsun AB uyum yasaları denen bir şey var. Bir çalışma yapmıyoruz deseler bile eninde sonunda bazı düzenlemeleri yasalaştırmaları gerek. Çünkü Türkiye'nin aday olduğu AB'de eşcinsellerin haklarına saygı duyuluyor.
Baştürk: Bildiğim kadarıyla eşcinsel derneklerinin anayasada yapılmasını istediği bazı değişiklikler için ciddi talepleri var. Ama doğal olarak bu talep kadın ve aileden sorumlu bakana gitmemiştir. Yeri orası değil.
Kahramanoğlu: Türkiye'deki durum bana Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin lideri Mahatma Gandhi'nin insan hakları mücadelelerinde geçerli dört basamağını hatırlatıyor. "Önce sizi görmezden gelirler, sonra size gülerler, sonra sizinle mücadele ederler, sonra siz kazanırsınız." Hükümet bu dört basamağı birden yaşıyor. Kavaf birinci, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da üçüncü veya dördüncü basamakta.

- Tanınmış eşcinsel sanatçıların eşcinsellere yeterince destek verdiğini düşünüyor musunuz?
Ürek: Zannetmiyorum. Ama şöyle bir şey var. Eşcinsel olduğunu açıklayanların hayatı kayıyor. Topun ağzına konuyorlar. Hükümetin insanları bilinçlendirmesi gerekiyor. Eşcinsellere yönelik bir açılım yapması gerek.
Baştürk: Destek vermiyorlar. Gey kesimin hayranlığını kaybetmemek adına sadece göz kırpıyorlar. Çünkü geyler birine hayran olunca o kişi aniden bir numara olabiliyor. Destek vermek zorundalar mı ondan da emin değilim. Ama toplum baskısıyla zorla bir kadınla ilişki sürdürmeleri absürt.
Kahramanoğlu: Düşünmüyorum. Ama burada vurgulanması gereken başka bir nokta var. Dünyadaki bütün sanatçılar ve bilim insanları kendi cinsel yönelimlerinden bağımsız olarak eşcinsel hareketin yanında oldu. Beklentim Türkiye'de de sadece tanınmış eşcinsellerin değil bütün sanatçı ve bilim insanların eşcinsel hareketin en önünde yer alması. Çünkü eşcinsellerin yok sayıldığı, hasta muamelesi gördüğü veya itilip kakıldığı bir ülkede sanatçıların sanatlarını ortaya koyma imkânları kısıtlı olur.


Etiketler: yaşam
İstihdam