21/11/2019 | Yazar: Tarık Şimşek
Levan Akin “Ve Sonra Dans Ettik” filminde, başrol oyuncusunun kırık bacağıyla İvanişvili’nin topallayan iktidarını hatırlatıyor ve dansla muhafazakârlığa karşı zırıl zırıl ter döktürüyor.
Not: Film
sürpriz bozan gelişmeleri ele vermektedir, okumadan önce izlenmesi önerilir.
Gürcistan’da Bidzina İvanişvili 2012’de iktidara
gelen, kendisinden önceki Mihail Saakaşvili iktidarının “sert” uygulamalarına
muhalif olduğunu, Rusya ile ilişkilerinin düzeltileceğini ve NATO, Avrupa
Birliği üyelikleri için mücadele edeceğini belirterek neoliberal politikalara
yeşil ışık yaktığını gösterdi.
İvanişvili’nin partisi GHP’nin (Gürcü Hayali Parti)
adayı Salome Zurabişvili cumhurbaşkanı seçilerek, “arka plandaki” iktidarı
perçilenmiş oldu. Zurabişvili’nin “ilk hedefimiz Avrupa Birliği üyeliği”
diyerek, partisinin neoliberal, krize açık politikalarını pekiştirdi. Ancak Haziran’da
yaşanan muhalif eylemlerde ve öğrenci direnişlerinde kendisinden önceki
iktidarı aratmayacak derecede sert uygulamalar gerçekleştirerek girmeye
çalışıldığı Avrupa Birliği’nin demokrasi, insan hakları kavramlarından bihaber
olunduğu kanıtlanmış oldu.
İvanişvili artık yeni iktidardı, Salome’u da arkasına
alarak, halkın memnuniyetsizliğine rağmen, gelen gideni aratacak, halkı
yoksulluğa ve suça bulayacak krizlere boğacaktı.
Siyasi krizlerle çalkalanan Gürcistan’da böyle bir dönemde, 2009 yapımı Zaza Urushadze’nin “Gagma Nari / Karşı Yaka”sı ve 2013 yapımlı Giorgi Ovashvili’nin “Tangerines /Mandalinalar”ı gibi savaş dramaların aksine kuir temasları olan İsveç – Gürcü yapımı Levan Akin filmi, “And Then We Danced/Ve Sonra Dans Ettik” karşımıza çıkıyor.
İki erkeğin homofobinin gölgesinde başlayan “ilişki”si
Filmde, hem Gürcistan Ulusal Halk Oyunları
Topluluğu’nun üyesi iki erkeğin geleneksel yapılarla bezenmiş Gürcü danslarını
izleyebiliyoruz hem de İvanişvili iktidarının sağ politikalarının yükselttiği
muhafazakâr, milliyetçilikle beslenmiş homofobinin gölgesinde başlayan
“ilişki”sine tanıklık ediyoruz.
Merab, annesi, büyükannesi ve abisi ile yaşayan,
garson olarak çalıştığı işten arta kalan zamanlarda dans topluluğunda,
kavalyesi Mary ile geleneksel danslar yapması istenen, bir gençtir.
Film, bu dans topluluğuna Irakli isminde bir gencin
dâhil olması ve Milli Dans Gösterisi seçmelerinin başlaması ile kırılıyor; -ilk
bakışta- Merab, Irakli’ye tutku ile karışık nefret hissetmeye başlar.
Bu bir dans filmidir. (Eğer bir türden bahsetmek gerekirse) Carlos Saura’nın –birçoklarına göre, Call Me By Your Name’i hatırlatsa da – “Tango” filmi ne kadar tutkulu bir dans öyküsü ise, “And Then We Danced” filmi de öyledir. Gürcü dansının gelenekselliğini, maskülenlik gerektiren bir dans olduğunu vurgulayan hocasına uyum çekmekte zorlanır Merab. Filmin başında siyah beyaz olarak gösterilen Gürcü Dansı aksini işaret eder, Merab’ın hocası bir yerde, “Gürcü dansında eskiden feminen figürler olduğu doğrudur” demesi Gürcistan’da değişen siyasal iklim, dansa da yansımasını kanıtlamaktadır belki de.
Merab’ın dönüşü
Eskiden “feminen” olan dansların zaman içinde
“maskulenliğe” geçişi elbette Merab’ın kendine açılmasına yansıyacaktır.
Irakli’yla beslenen tutku aynı zamanda kendine dönecek, abisinin elektrik faturasının nasıl
yatırdığını umursamayacak, kavalyesi Mary’e yüz vermeyecek, gizli köşelerde
Irakli ile sevişecek ve halk otobüsünde tanıştığı kuir arkadaşla tenha
barlarda, istediği gibi dans edecektir.
Merab karakterinin dönüşü, kendine özgü “başarısız”
dansı ile paralel gidilecektir. Irakli’nin ortadan kaybolduğu bir zamanda,
artık iyiden iyiye ortaya çıktığı “ibneliğini” ,dans topluluğundaki
arkadaşlarının kendisi ile alay etmesini takmayacak ve yan hikâyede -bu yan
hikâye anlatı örneği filme Merab’ın kaderinin neyi seçeceğine dair bir işaret
vermesi açısından biçim olarak kıymetli bir yerde– anlatılan Zaza’nın sirklerde
kendini satıyor oluşuna ithafen kendisinin de “aynı yola” düşeceğinden korkan
Mary’e, “Ben Zaza olmayacağım” diyecek kadar büyüyecek.
Finale doğru adım adım seyredilen film, bir şekilde
biten ilişkiye -bu bitme halinin yine özgürleşemeyen eşcinsellere biçilen
zorunlu heteroseksüellik olduğunu pekala söyleyebiliriz- dair Irakli’den
çaldığı küpeyi vererek, abisinin “burada geleceğin yok,” gibi her yerde
söylenen klişesini yerle bir ederek, en kuirinden “açılın buradayım” diyerek,
filmin ortalarında kırılan bacağı ile yaptığı dansla büyüleyecek. Merab’ın
kırık bacağı sanki İvanişvili topallayan iktidarıymışçasına, bir çıkış
bulamayan halka, Gürcistan’ı neoliberalizme mahkûm etmesi ve yoksullaştırıp suç
oranlarını yükseltilmesine, muhafazakarlığa, milliyetçiliğe, geleneksel
Gürcistan dansına inat, zırıl zırıl ter dökecek.
İsveç’in Oscar adayı filmi tebrik ediyor ve
Gürcistan’daki gösteriler sırasında homofobik saldırıları kınıyor, yönetmenin Filmloverss
sitesinin Screen Daily’den kaynak gösterdiği söyleşisinde belirttiği üzere
“keşke saldırganlar filmi izleseler” temennisi bizim istediğimizi de özetliyor.
*KaosGL.org Gökkuşağı
Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta
yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini
yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: kültür sanat