23/10/2017 | Yazar:

Fotoğraftaki Burçak, sosyal medyada festivalin temsiliyetini sağlarken, Burçak’ın ta kendisinin o gece o mekânda olması transfobiyi açığa çıkardı.

Burçak (27) ile geçen yıl Uluslararası İstanbul Fotoğraf Festivali’nin ödül gecesinde çarpıştık. Daha önceden onu tanıyordum fakat aramızda sıkı bir diyalog yoktu.

Bu festival kapsamında düzenlenen yarışmada, 2015 yılında yasaklanan Pride yürüyüşünde çekilen Burçak’ın yer aldığı fotoğraf birinci olmuştu. Eylem anında çekilmiş olan bu fotoğrafta Burçak, erkek kalabalığının üzerine yürüyordu.

Direniş estetiğine çok iyi bir örnek oluşturan bu fotoğraf seçici kurulun ilgisini çekmiş ve sosyal medyada oylamaya sunulmuştu.

Elbette ödül fotoğrafı çeken kişiye verilmişti, ancak Burçak bir anlamda ödülün gerçek sahibiydi. O sene görünürlüğümüz yasaklarla elimizden alınmaya çalışılmıştı. Ödül hepimiz için bir temsiliyet taşıyordu.

Burçak, haklı bir gurur ve coşkuyla dans etmeye başlamıştı. Bunun üzerine ben ve diğer konuklar onun coşkusuna ortak olup hep beraber dans etmeye başladık.

Ne var ki bu mutluluğumuz, eril sistemin her yerde bulunan bekçilerini rahatsız etmiş olmalı ki, festival sorumlusu üzerine vazife edinip inisiyatif kullanarak Burçak’ı dışarıya çıkarmaya kalktı. Eril ve hüküm kuran tavır festivalin genelinde de kendini hissettirmişti. Fotoğraftaki Burçak, sosyal medyada festivalin bir anlamda temsiliyetini sağlarken, Burçak’ın ta kendisinin o gece o mekânda olması içselleştirilmiş transfobiyi açığa çıkardı. O gece bir direniş daha gerçekleşti; Burçak tüm yaşananlara tepkisini göstermek için masanın üzerine çıktı ve dans etmeye devam etti. Tepkimizi dans ederek gösterip orayı terk ettik.

Yaşanan bu olay Burçakla bir araya gelmemize vesile oldu.

O geceden sonra Burçak ve ben diyalog kurmaya başladık. Karşılıklı rızayla kendiliğinden oldu bu. Tanışıklık yerini arkadaş olmaya bırakırken biz birbirimizi anlamaya, tüketmek dışında üretmeye, kendi yolumuzda kaybolup birbirimizin hikâyesinde benzer yanlarımızı keşfe çıktık. Çocukluğumuzdan, aşklarımızdan, hayallerimizden ve onlar için ödediğimiz bedellerden bahsettik.

Türkiye’de trans kadın imgesi ya şiddet, ya da seks işçiliği üzerinden kuruluyor. İnsan hakları ihlalleri, cinayetler, nefret söylemleri, ötekileştirme ve daha bir sürü şey! 2014 yılında hazırladığım Transevi serisinde hem bu konuyu dert edinmiş hem de bu algıya karşılık imgeler üretmeye çalışmıştım. Aslında mesele, görünmez kılınanları görünür hale getirme çabasıydı. Burçak’la başladığımız hikâyede, onun da benim de şiddet tasvirini tekrarlamaya niyetimiz yoktu. Hikâyelerimiz bundan çok daha fazla ve çok daha güzeldi.

Bu sene 27.si düzenlenen Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı Artist2017'de 'Ütopya' başlığı altında küratör M. Wenda Koyuncu'nun organize ettiği 'Şimdi Burada' alanında ''Who's That Girl?''/ ''Kim Bu Kız?'' isimli eser izleyiciyle buluşacak.

Şimdi ve Burada hakkında:

“Söylenebilir ki, bu sömürü, şiddet, ekolojik, kültürel ve fiziki soykırım, ayrımcılık, temsiliyetteki ve paylaşımdaki adaletsizlik; ütopyanın eşitlik, özgürlük ve adalet halkasına bugünden ve buradan bağlanması elzem bir siyaset gibi görünüyor. Şimdi'de var olan, yaşayan, etkisini bütün bedenimizde hissettiren çözülmeye karşı Şimdi ve Burada ne söylenebilir?”

4-12 Kasım tarihinde TÜYAP'ta görüşmek üzere.

“Mezarımızı Ütopyalılar gömsün”


Etiketler: kültür sanat
İstihdam