21/12/2010 | Yazar: Selçuk Candansayar

Wikileaks kargaşası III / İmparatorluğun kuşkusu

Wikileaks kargaşası III / İmparatorluğun kuşkusu

Wikileaks belgelerinin içeriği çok kısa sürede tartışma dışına itildi. Özellikle Türkiye medyası ve siyasetçileri belgelere ‘yok’ muamelesi yapmayı tercih ettiler. İşlerine de geldi tümünün. Nüfusun % 30’undan fazlası internet kullanıyor ve her gün 3 milyondan fazla gazete satılıyor ama Wikileaks belgelerine nerdeyse kimsenin ilgisi yok. Gazetelerin internet sitelerinde bir linkten öte değeri kalmadı. Bu gidişle unutulup gidecek.

Ama belgelerin ortaya çıkardığı bir gerçek daha var. O da imparatorluğun hakkaten bir “haber alma, haber toplama çılgınlığı”na kapılmış olduğu.

Belgelere bakılırsa Amerikan diplomatları duyup gördükleri ne varsa hiçbir eleme, değerlendirme, ayıklama uğraşına girmeden merkeze bildiriyorlar. Belgeleri okuyanların ‘bunların bir bölümü akıldışı, dedikodu’ diye hayret etmeleri de bundan kaynaklanıyor. Sanki diplomatlara ‘ne duyarsanız bize bildirin’ talimatı verilmiş.

Büyük olasılıkla durum gerçekten böyle. Wikileaks belgelerinin ortaya çıkmasına da diplomatik yazışmalara erişebilen kişi ve kurum sayısının olağanüstü rakamlara ulaşmış olması yol açmış gibi.

11 Eylül 2001 saldırısı imparatorluğun istihbarat sisteminin yeniden düzenlenmesine neden olmuştu. Birbiriyle bilgilerini paylaşmayan istihbarat örgütlerinin İkiz Kuleler saldırısını düzenleyenlere dair çok sayıda ayrı ayrı bilgiye sahip oldukları ama bilgileri bir araya getirecek bir yapı olmadığından saldırının anlaşılıp, önlenemediğine karar verilmişti. 11 Eylül sonrası istihbarat örgütlerinin bilgi havuzlarının birleştirildiği hatta tümünün üstünde bir yapılanma daha oluşturulduğuna dair bilgiler çıkmıştı.

Wikileaks belgeleri imparatorluğun kendisi dışındaki tüm dünyayı kendisinin potansiyel düşmanı olarak gördüğünü ve düşmanda olup biten her şeyi duymak, bilmek istediğini kanıtlıyor. Düşman olmak açısından Afganistan’daki Taliban ile örneğin Fransa arasında sadece derece ve öncelik farkı var. Yoksa ikisi de düşman!

Bu yapıda kimseye hele bir diplomata ya da elçilikte çalışan görevliye herhangi bir bilgi ayıklama yetkisi tanınmamış olduğu anlaşılıyor. Amerikan diplomatları da kendilerine güvenlerini yitirmiş gibiler. Ne duydularsa, bulundukları bölgede ne konuşuluyorsa merkeze ya da ortak istihbarat havuzuna döküyorlar galiba.

Bu istihbarat havuzunun bir karar vericisi büyük olasılıkla yok. Merkezde belki de kimse ‘şu bilgi önemli ama bu değil’ diye bir karar veremiyor. Binlerce yüz binlerce bilgi parçacığı biteviye havuza dökülüyor ve imparatorluk bu bilgi sağanağı içinde düşmanının ne yapacağını kestirmeye çalışıyor.

Hal böyleyse hem imparatorluğun hem de dünyanın işi çok zor demektir. İmparatorluğun şüphenin keskin soğuğunda donduğu dünyanın herhangi bir yerinin ya da yönetiminin ise her an yapılacak yanlış bir yorumla başının belaya girebileceği an meselesidir. Irak ve Afganistan’da defalarca yinelenen yanlış bombalamalar, sivillere dönük saldırılar, düğün toplantılarının eylem sanılarak bombalanması gibi olayları hani şu meşhur “collateral damage’ istenmeyen hasar kavramını hatırlayın. Bu olayları sadece kaba vahşilik ve göz korkutma ile açıklamak doğru olmayabilir.

İnsan zihni de her an yüz binlerce bilgiyle karşılaşır. Bu bilgilerin çok çok büyük bölümü beyindeki bazı yapılar tarafından ayıklanır, filtrelenir. Zihin beyne gelen bilgilerin çok küçük bir bölümünün ayırtına varır. İnsan beynindeki bu filtreleme işlevi bozulduğunda zihin üstesinden gelemeyeceği, tanımlayamayacağı kadar çok uyaran/ bilgiyle boğulmaya başlar.

Zihin kapasitesinin çok üzerinde ve yorumlayamayacağı kadar çok bilgi sağanağı altında kaldığında şiddetli bir şüphe duygusuna kapılır ve kendisi dışındaki çevreyi düşman olarak algılamaya başlar.

Kendinizi dilini bilmediğiniz bir ülkede, tabelaları okuyamadığınız bir caddede çevrenizden bağıra çağıra geçen bir insan selinin içinde hayal edin. Yoğun bir kuşkuya kapılacağınızı fark edeceksiniz.

Wikileaks belgeleri imparatorluğun üstesinden gelemeyeceği bir bilgi sağanağı altında, kuşku içinde düşmanlarının (dünyanın) hamlesini kestirmeye çabaladığını kanıtlıyor.

Herkes büyük komplocunun ABD olduğunu sanıyor ama galiba ABD dünyanın kendisine bir komplo kurduğu şüphesiyle boğulmuş durumda.

 


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam