06/05/2013 | Yazar: Buğra Tokmakoğlu

Her gün gözyaşı, her gün kanın aktığı, savaşların bitmediği İslam dünyası dine bağlı uygulamaların ceremesini çekerken, İslam ülkelerinde yaşanan İslam’ın gerçek İslam olmadığını ifade etmek ne kadar doğru?

Zaman kışla yaz arası. Hani gündüz kavrulup, gece üşüdüğümüz günler var ya tam öyle bir zaman...
 
Denizli’de Pamukkale’ye 5 dakikalık uzaklıkta bir butik oteldeyiz. Akşam üşümelerine karşı aldığımız önlemle sohbetin dibine vuruyoruz. L şeklindeki otelin tam ortasında, odaların sarıp sarmaladığı genişçe boşlukta konuşuyoruz. Tüm günün yorgunluğu ayaklarımızı sızlatırken, birbirini bir diğerinin ağzından çıkan kelimelerle tanımaya çalışan grupta herkes sözlere odaklanmış durumda.
 
İç titreten hafif esintilere eşlik eden kelimeler otel koridorlarında yankı oluşturuyor. Daha mevsimi gelmeyen turizmin yarattığı boşluk, oteli bizimmiş duygularıyla sahiplendiriyor kendine...
 
Ateşli her sohbette olduğu gibi milliyetçilik ve din tartışılıyor sırası geldiğinde. Herkes bir diğerine çok dokundurmadan bildiklerini, düşündüklerini, hissettiklerini sıralıyor, karşısında yer alanların anlattıklarını dinleyerek ortak bir noktaya doğru yol alma çabasına girişiyor.
***
Dine karşı mesafeli duranların İslam’la ilgili söylediği birkaç cümleden en alışılagelmişi, "Asıl İslam’a göre yaşanmıyor dinimiz. Kuran’da yazanlara göre yaşansaydı tüm dünya güllük gülistanlık olurdu. Kendilerini dindar olarak nitelendirenler aslında herkesi İslam’dan soğutuyor" kıvamında bir şeyler sanki...
 
Bu teoriyle yaşanan kötü olayları dinle bağdaştırmak yanlışına girişmeyin sakın mesajı veriliyor.
Kendisini katıldığımız fuar sayesinde tanıma fırsatı bulduğum Cevat Akpınar atılıyor bir anda. Ezber cümlelerden bıktığını, İslam ülkelerinin hiçbirinde mutluluk ve huzur olmadığını söylüyor. İslam adına kuralların konduğu, sistemin dine göre işlediği ülkelerde her gün savaş, her gün başka bir kıyımın yaşandığını vurgulayarak Afganistan, Irak, İran, Yemen gibi ülkelerden çağdışı insanlık manzaralarını canlandırıyor gözlerimizde.
 
O an ışıklar yanıyor, ampuller beliriyor zihnimde. Acaba tüm İslam ülkelerinde yaşanan bu karmaşa birilerinin aslına göre yaşanmadığını iddia ettiği din yüzünden mi gerçekleşiyor? Bir başka deyişle birçoğumuzun aldanmayın onlara, İslam dini hoşgörü ve saygı dinidir diyerek kötü örneklerden uzak durmamız için çabaladığı dinin ta kendisi, tüm İslam ülkelerinde yaşananlarla bire bir örtüşüyor olmasın?
 
İşte eğer sorduğumuz bu sorunun cevabını içtenlikle yanıtlayabilirsek yıllardır kendimize söylediğimiz sözlerle çelişme ve dünyaya yeniden bakma ihtimaline yaklaşabiliriz...
 
Her gün gözyaşı, her gün kanın aktığı, savaşların bitmediği İslam dünyası dine bağlı uygulamaların ceremesini çekerken, İslam ülkelerinde yaşanan İslam’ın gerçek İslam olmadığını ifade etmek ne kadar doğru?
 
Mutlu değiller
Gazze’de, Mısır’da, Libya’da, Fas’ta, Libya’da, Yemen’de, Irak’ta, İran’da, Afganistan’da, Pakistan’da, Suriye’de, Lübnan’da, Umman’da Müslümanlar mutlu değiller...
 
Avustralya’da, İsveç’te, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Norveç’te, Almanya’da, İtalya’da, Fransa’da mutlu Müslümanlar...
Müslümanların Müslüman olmayan ülkelerde mutlu olmalarının açıklamasını, sorgulamasını yapabilmek lazım. Hâlâ İslam dini, İslam diniyle yönetilen ülkeler ve Müslümanlar kendilerini sorgulayamıyor. Müslümanlar mutlu olarak yaşadıkları o ülkeleri çeşitli gerekçelerle suçlamaya devam ediyor.
 
İnsan aklı kadar kutsal bir şeyin olmadığı yeryüzünde düşünmek, sorgulamak, eleştirmek hepimize iyi gelecek. 

Etiketler:
nefret