16/02/2010 | Yazar: Serdar Acar

Ayrılırken geriye bıraktığımız ayak izleriydi ve şimdi o ayak izleri ayrıldığımız yerin simgesi gibi...  

Ayrılırken geriye bıraktığımız ayak izleriydi ve şimdi o ayak izleri ayrıldığımız yerin simgesi gibi...
 

Bugün evdeyim. Pencerenin tam karşısındaki koltukta oturuyorum. İçeriye giren sadece yapayalnız bir ışık... Ruh halime bir isim koyamıyorum. Dün yoldan geldim. Yorgunum. Ama bu yorgunluk senin bildiğin yorgunluk gibi değil. Kalbim, sevgim, gözlerim yorgun olan. Kendini her şeyden soyutlamaya çalışan bir beden taşıyorum şimdilerde. Herkesi şaşırtıyorum. Bu kadar suskun olmam kırgınlıklarımdan. Artık eskisi gibi roman okumuyor ve o en çok sevdiğim aşk filmlerini izlemiyorum.
Yapabildiğim tek şey bütün bu köşelere kendimi saklamak oluyor.
Allanmış ve pullanmış bir elbise geçirirler üzerime! Benden hayatım boyunca bu elbiseyle oynamamı beklerler.
Artık oynuyorum. En ucuz barlarda masaların üzerine çıkıp ağızlarından salya akan ve ete aç insanların gözlerini doyuruyorum. Eser diye övündükleri beni en düşük fiyata satıyorum. Kurabildiğim en uzun cümleyi kurmak istiyorum. Ne bir fazla ne bir eksik...
Beni bıraktığın adreslerden farklı adreslere yerleşiyorum. Sokak isimlerini hafızama kazıyıp, girdiğim çıkmaz sokakta tıkanıp kalıyorum.
Bana söylemediğin ya da söyleyemediğin bütün o kelimeleri bende sana söylemiyor ya da söyleyemiyorum.
O gün hala hafızamdaki yerini koruyor. Bilmiyorsun neler yaşıyorum. Yapabildiğin tek şeyin bırakıp gitmek olduğunu öğrendim.
Bırakıp ve gitmek.
Seni seviyorum demeni bekledim. Benimle kal demeni...
Geri dönerken öptüğün dudaklarımın kupkuru kaldığını fark edip ağladım. Sonra ellerime baktım. Uzun uzun izledim ellerimi ve yanımda oturan o yaşlı adamın bana baktığını fark edip ona hafifçe gülümsedim.
Hep sustum sevgilim hep sustum.
Kime neyi nasıl ve neden anlatsaydım ki? Sen benim içimi dolduran o büyük mutlulukken, şimdi geriye bıraktığın o büyük mutluluktaki küçük âşıksın.
Başka başka büyük mutluluklar arıyorum artık. Ta ki onlar da senin gibi küçülene dek.
Onları da senin gibi sadece bir dört duvar içinde anımsayana dek.
 

Etiketler:
nefret