02/08/2010 | Yazar: Ahmet Tulgar

Siz uyurken onlar ayaktaydı. Yaşlılar namaz kıldı. Sabah namazı. Anneler çocuklarını yanlarından ayırmadı. Sıkıca sarıldı.

Siz uyurken onlar ayaktaydı. Yaşlılar namaz kıldı. Sabah namazı. Anneler çocuklarını yanlarından ayırmadı. Sıkıca sarıldı. Genç kızlar çay demledi, yeniyetmeler aşağı indirdi.
Sokağın girişinde kaldırıma ne düğün ne taziye ama iskemleler konulmuştu. Dizilmişti. Sabaha kadar uyumamış, orada öylece beklemişti erkekler.
Nöbet tutmuştu.

Nöbet: Hem yalnızlık hem aidiyet. Ardındadır, arkandadır elbet seninkiler. Ama sen yalnızsındır.
Yanındakilerlesindir elbet ama yine de yapayalnızsındır.
Fotoğrafı 29 Temmuz tarihli Evrensel’in birinci sayfasında gördüm. Bir grup Kürt yurttaş Hatay, Dörtyol’da sabaha karşı nöbette. Evlerini, dükkanlarını ve elbette bütün bunlardan önce ailelerini, sevdiklerini, dostlarını koruyorlar faşistlerden. Gazetenin manşeti vicdanlara ve tarih bilincine sesleniyor: “Kendi vatanında gece nöbeti.”
Fotoğrafa bir kez daha bakıyorum. Uykunun gözlerinden aktığı bu alacakaranlık fotoğraftan bile anlaşılıyor. Onları düşünüyorum. Nasıl bir kırgınlık hissidir acaba, nasıl bir dargınlık içlerindeki. Ve nasıl bir yalnızlık hissi. Kendi vatanında.

Siz ise uyuyun o saatlerde. İstediğiniz saatte uyuyun. İstediğiniz kadar. Anlam veremediğiniz bir tatminsizliğe uyanın sabahları. Sizi duyarsızlık, ilgisizlik böyle yaptı oysa. Her şey sizin dışınızda gelişti. Sizin dışınızda gelişiyor yani. Yatın, biraz daha uyuyun o zaman.

Onlar uyumuyor işte ama. Siz bu sabah da işbölümündeki daracık yerinizi, aylık gelirinizi, satın alma gücünüzü vatan sanarak, ülke sanarak sokağa çıkacakken, onlar bütün gece sokakta buranın vatan olmasını konuşmuş olacak.
Çünkü böyle vatan olmaz, vatan böyle olmaz, başlarındayken bile çocuklar için kaygılanılmaz, aile için kaygılanılmaz başındayken bile. Kendi sokağında gece nöbeti tutulmaz.
“Vatan bölünmez” diye diye vatanı bu hale getirenler bakıp da utansınlar şimdi. Nerede.

Nöbet: Hem yalnızlık hem aidiyet.
Ama bu fotoğraftaki yalnızlık da başka nöbetlerdeki gibi değil işte. Göç, tehcir, katliam belgelerinden tanıdık bir yalnızlık bu.
Halkların yalnızlığı, halkların yalnız kalması bu.
Medyası, siyaseti, güvenliği bir halkı yalnız bırakıyor, kendi vatanında yalnızlaştırıyor bir halkı işte. Yine.

Evlerinin önünde, kaldırımda nöbet tutan, sabahlayan yurttaşlardan Mehmet Yavuz, “Büyük oyunlar oynanıyor. Binlerce polis, asker olmasına rağmen bize saldırı düzenlendi ve bu olaylar onların kontrolünde oldu” diyor Evrensel’in haberinde.
Bedri Akdemir, gece boyunca 200 kişinin nöbet tuttuğunu, olaylar yatışana kadar bunun böyle devam edeceğini söylüyor.
Olaylar yatışır, yatışacak elbette.

Yatışmalı.
Ama sorun şu: Bu yalnızlık duygusu, kendisini yalnız hissetmesi halkların nasıl halledilecek bundan sonra bu coğrafyada?



Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam