30/04/2012 | Yazar: Zeynep Akkuş

Maltepe Üniversitesi, Kültür ve Bahar Şenliği kapsamında "Miss Maltepe 2012" adıyla güzellik yarışması düzenleyeceğini duyurmuş.

Bir özel üniversite, öğrencileri arasında güzellik yarışması düzenlemeye karar vermiş (Yarışma, Radikal gazetesinin ilk sayfasında “Bu Nasıl Kariyer” başlığıyla haber yapıldığı  günün akşamında gelen tepkiler üzerine ve bu tür durumlarda hep olduğu gibi “yanlış anlaşıldığı” ileri sürülerek iptal edildi). Amaç “Kendi aramızda eğleneceğiz kardeşim, kime ne” biçiminde açıklansa haydi yine bir derece ama Türk insanını ve özellikle çağdaş Türk kadınını en güzel şekilde temsil ederek emsallerine örnek oluşturacak kanaat önderi olabilecek, nitelikli genç kızların belirlenmesi” gibi feylesofça laflar edilince insan bir an doğru okuduğundan, okuduğunu doğru anladığından emin olamıyor.
 
Maltepe Üniversitesi, Kültür ve Bahar Şenliği kapsamında "Miss Maltepe 2012" adıyla güzellik yarışması düzenleyeceğini duyurmuş. 16-26 yaş arasındaki kız öğrencilerin katılabileceği bu yarışmanın finalinin 11 Mayıs’ta yapılması, başvuranların 3 günlük kampa sokularak, dans, diksiyon, yürüyüş ve koreografi dersi almaları kararlaştırılmış. Haberi okuduğumdan beri, uyduruk Amerikan gençlik filmlerinden sahneler geliyor gözümün önüne. Stiletto ayakkabılar giyen, pembenin envai tonunda kıyafetlerle gezen (hele ağızda koca bir sakız, kucakta da sakızla ters orantılı minnacık bir fino varsa tadından yenmez), asla güzel, popüler, “cool” vesaire olamayacak “ezik”lerden(!) oluşan bir güruhun kâh kıskançlıkla kâh hayranlıkla takip ettiği aklı beş karış havada şımarık kızlar vardır ya elimde değil, onları hatırlıyorum. Hatırlıyorum, gülüyorum, sinirleniyorum.
 
Amaç, gerçekten samimi bir biçimde kanaat önderleri seçmekse (yalnız, çok kötü taktım ben bu “kanaat önderi” lafına) o öğrenciler diğerlerinin arasından bir biçimde sivrilip kendini belli eder zaten. Potansiyel kanaat önderlerinin aranacağı en son yerdir güzellik yarışmaları. Podyumda nasıl yürüdükleriyle değil ama derslerde sordukları sorularla, yapmaya cesaret edebildikleri yorumlarla, ders dışındaki zamanlarını ayırdıkları toplumsal sorumluluk çalışmalarıyla diğerlerinin arasından hemen sivrilirler zaten. Ama bu yarışmadan anlıyoruz ki, “Türk insanını ve özellikle çağdaş Türk kadınını” temsil etme hakkı, kanaat önderi olabilme ayrıcalığı, “nitelikli” olabilmek, ancak ve sadece güzellikleri tescillenmiş kişilerin erişebileceği bir onur. Fiziksel özellikleri esas alınarak seçilen ve dans, diksiyon, yürüyüş ve koreografi dersleri alacak olan bu genç kadınlardan toplumda ne tür kanaatlere önderlik edeceklerini sormaya korkuyorum. Bazılarının güzelliğinin genel beğeninin altında kalması “niteliksiz” damgası yemelerine mi yol açacak? Daha mezun olmadan, öğrenim gördükleri kurumda “elenmiş” olmaları onları nasıl bir ruh haline sokacak? “Güzel” olanlara dönecek olursak, alacakları derecenin, üniversite öğrenimi sırasında edinmeleri gereken asıl şeye; bilgiye, donanıma ne katkısı olacak? Güzelliklerinin tescillenmesinin ardından, bunu nerelerde ve nasıl kullanacaklarının, bu sayede iş arkadaşlarını ekarte edip kariyer basamaklarını nasıl daha hızlı çıkacaklarının öğretileceği ek bir programa mı dahil edilecekler? Sorular, sorular…
 
Radikal’deki köşesinde bu yarışmadan söz eden* Pınar Öğünç şunları da eklemiş: “Korkmayın, mühim olan ruh güzelliği, mühim olan zekâ; yarışma kriterleri şu biçimde sıralanmış. Önce eğitim başarısı, genel kültür. Sonra yavaştan fiziğe geçebiliriz: Diksiyon, duruş, yürüyüş, zarafet. Artık meziyette sıra: Sempati, özel yetenek, yabancı dil, kariyer hedefi. Artık hepsinden sonra da fiziksel özellikler... Finale kalanlar için üç günlük kamp var. Burada dans, yürüyüş dersi falan alacaklar.” Eğitim başarısı, genel kültür, ruh güzelliği gibi sözler okumak bir parça yürek ferahlatsa da insanın, “Madem öyle, yarışmacıların niçin beden ölçülerini belirtmeleri isteniyor” diye sorası geliyor. 46 beden giysiler giyen, 90-60-90 standardından sapmış bir genç kız tembel, genel kültür fukarası ve “bedenen olduğu gibi ruhen de çirkin” mi sayılıyor? Ayrıca ne olur güzellik yarışmalarındaki şu ikiyüzlülüğü de bırakalım artık. Evet kesinlikle doğru, güzellik yarışmaları düzenlemek kadınlara düpedüz bir hakarettir. Ama bu saçmalığı “Biz kadınların sadece fiziğine değil, zekasına da bakıyoruz” kılıfıyla örtmek; dereceye giren genç bir kadının bilgi ve kültür seviyesinin düşüklüğüyle alay etmek de bana insanî bir davranış gibi gelmiyor. Yarışmalarda adaylara türlü sorular sorulması ve bu sorulara Amerika’nın yeni baştan keşfedilmesine denk bir heyecan dalgası yaratacak cevaplar beklenmesi tiksindiriyor beni. Nasıl bilgi yarışmalarına katılan kadınların birer afet-i devran olmaları gerekmiyor ve beklenmiyorsa, konsepti güzellik olan bir yarışmada da adayların -misal- kuantum fiziğini açıklayamamalarına gülmek de, ellerinde sihirli bir değnek olsa dünyadaki bütün savaşları durdurmak gibi hayallerini dile getirmelerine alkış tutmak da vicdan mastürbasyonundan öteye gidemiyor.
 
Birileri “Güzel bir kariyer için ilk adım” gibi bir tuhaf sloganla duyurulan bu yarışmayı düzenlemeye kalkışan üniversiteye, yabancı ülkelerde artık CV’lere fotoğraf eklenmediğini hatırlatıverse ne iyi olur. Sonuçta iş dünyasında öyle sorunlarla karşılaşılır ki ne fotoğraflardan ışıl ışıl yansıyan güzellik, ne “prezentabl” olmak kurtarır durumu. O tür durumlarda kullanmak zorunda olduğu bir tek organı vardır; beyni.
 
*http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1086155&CategoryID=97&fb_source=message

Etiketler:
İstihdam