03/12/2019 | Yazar: Yasemin Öz

25 yıllık aktivizm ve aktivizmle geçen 21 yıllık avukatlık hayatımda bir duruşma salonunda ilk defa kapsamlı olarak LGBTİ+ siyasetin doğrudan kendisini savunuyorum.

Yasaklanamayan Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

27 Kasım 2019 sabahı Onur Yürüyüşünün yasaklanması kararının iptali için açtığımız davanın duruşmasına girdik. Üç erkek hakimli bir heyet. Sanki bir tane kadın olsa heyette kendimi daha rahat hissedeceğim. Gerçi ters de tepebiliyor bu işler.

İddialarımıza LGBTİ+’ların toplum tarafından gasp edilen onur/gururlarına, yaşam, sağlık, eğitim, istihdam haklarına sahip çıkmak için yürüdüklerinden başlayıp; sivil ölüme terk edilen LGBTİ+’ların bu kadar hayati taleplerinin barışçıl bir biçimde ifade edilmesinin engellenmesi amacıyla konulacak yasağın gerekçesinin de bir o kadar orantılı, gerçekçi ve hukuka uygun olması gerektiğini, muhafazakar siyasetin demokratik toplumun gereği olduğunu ancak siyasetin hukuk düzeni çiğnenerek yapılamayacağını, kadın ve LGBTİ+’ların muhafazakar siyasete karşı eylemlerinin son beş yılda sistematik biçimde engellendiğini, güvenlik sağlanamayacağı gibi göstermelik yasak gerekçelerinin inandırıcılığı olmadığını, yalnızca Onur Yürüyüşü yasakları değil 25 Kasım ve 8 Mart yasakları beraber düşünüldüğünde yasaklama konulurken siyasi bir tercih yapıldığının görüldüğünü, “gözden çıkarılan” LGBTİ+’ların hakları garanti altında olmadıkça insan haklarının garanti altında olmayacağını, suç teşkil etmeyen bir toplanmanın yasaklanamayacağını ve güvenlik güçlerinin barışçıl bir gösteriye orantısız şiddet kullanarak müdahale edemeyeceğini anlattık. Dilimiz döndüğünce. Duruşmada iki kadın avukat. Valiliğin avukatı da kadın.

Salon dinleyici avukat dolu. 25 yıllık aktivizm ve aktivizmle geçen 21 yıllık avukatlık hayatımda bir duruşma salonunda ilk defa kapsamlı olarak LGBTİ+ siyasetin doğrudan kendisini savunuyorum. “Bir kadın olarak sesini titretme, gözlerin dolmasın, sen haklısın” diyorum içimden kendime. Oysa ki hepsi insan olmanın bir parçası ve doğal ama hayat “insani” değil. “Haklılığınızı anlat, anlatabilirsin. Kimse burada bir LGBTİ+nın bu kadar ‘gururlu’ olmasını beklemiyor. Burada belki senden en son beklenen şey ‘gurur’. Şimdi belki de onu yapman lazım. O hiç sevmediğin gurur/onur şimdi sana lazım. Kendin için değil. Herkes için”.

Çocukluğumdan beri yaşadığım duygular bir anda birleşip acı oluyor sanki kalbimde. Uğradığım ve gördüğüm tüm haksızlıklar birleşip tek bir haksızlık oluyor. Ve isyan. Tuhaf bir şey, o anda olumlu duyguların değil de olumsuzların birleşmesi. Bunu ben bile beklemiyorum. Soluğumu kesiyor arada. Ama sesimde “hak” oluyor. Hak; benim hakkım, bizim hakkımız. Dışarıdan kimse duymuyor içimdeki titremeyi. Sesim beni saran tüm olumlu duyguların ve “bizim” sesimiz gibi çıkıyor.

Sonra Av. Hatice Demir alıyor sözü. Yasak gerekçelerinin ne kadar gerçek dışı olduğunu, devletin yükümlülüklerini, muhalefete bile verilen miting alanlarının LGBTİ+lara verilmediğini anlatıyor tane tane. İçimde bir rahatlama. Yalnız değilim ki ben. Çok’uz biz.

Dikkatle ve nezaketle dinliyor heyet. Hak ettiğimiz bundan fazlası. Hak ettiğimiz adalet. Salondan çıkıyoruz. “Keşke şunu da söyleseydim” cümleleri uçuşuyor kafamda. Ama cümlelerden mucize beklenmeyeceğini de biliyorum. Hakkını vermenin rahatlığı bir yandan.

Oradan koşa koşa hak savunucularının duruşmasına yetişelim derken yolda savcılığın aktivistlerin bir kısmı hakkında mahkumiyet istediği iddianame ulaşıyor elimize. Oysa ben nasıl olsa herkese beraat istenir diye bekliyordum. Öyle ya; ortada suç yok, delil yok! Hala naif kalabiliyoruz ya şu ülkede, herhalde hayret etmem gereken sistem değil de biziz!

İnsan duruşma anısı biriktirir mi? Biz biriktiriyoruz işte! Halimiz, ahvalimiz. Birbirimize sıcacık sarılıyoruz ya, işte bir de bu değişmiyor. Ne olursa olsun, insan kalmaya direnmek ve el ele olmak. Bunu da ne yapsalar alamıyorlar elimizden, yasaklamak ne mümkün!

Öfkeliyim; bu yargılamalara, bu davalara, bu uygulamalara. Öfke bile sevgiyle kucaklanmanın önüne geçemiyor neyse ki. Ne büyük bir yenilgi karanlığa hapsolalım isteyenler için. LGBTİ+ onurumla ve İlkay Ertem’in tabiriyle “münhasıran bana ait olan her halimle” kucaklanıyorum, kucaklıyoruz birbirimizi. Feray Salman diyor ki “Yaz bunu”. Kucaklaşıyoruz; İlknur Üstün, Seyda Selek, Oya Aydın, Filiz Aydın, Nalan Erkem, Günal Kurşun, Nejat Taştan. Dostların arasındayım, yargılanmadığım yerdeyim. Düşman siyasetinize, korkularınıza, ön yargılarınıza teslim olmayacağız. Hiçbir yasak bunu sağlamayacak.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları
nefret