26/01/2010 | Yazar: KAOS GL

Öylece karşınıza geçip size baktığında, ruhunuzun bedeninizin çırılçıplak kaldığını hissettiğiniz bir sevgiliniz oldu mu?

Öylece karşınıza geçip size baktığında, ruhunuzun bedeninizin çırılçıplak kaldığını hissettiğiniz bir sevgiliniz oldu mu? Ya da şöyle sorayım size baktığında aklınızdan geçenleri,  kalbinizin şarkısını,  isyanınızı, kederinizi, korkularınızı, siz anlatmadan gören, karşısında saydamlaşmış birisi olarak kala kalacağınız bir sevgiliniz oldu mu? Sizi yansıtan bir aynadan bahsetmiyorum, aynanın arkasını da görebilen bir sevgiliden bahsediyorum. Karşınıza dikilip öylece usul usul bakarken kendinizi akıp giden bir su gibi duru hissedeceğiniz birini sever miydiniz? Yoksa kapıdan çıkıp gittiğinde yüzüne baka baka söylediğiniz yalanlardan arınmak için koşarak kendinizi duşa attığınız sevgilileriniz mi oldu?

Bütün yaralarınızı, sizin kendinizden bile sakladığınız yaralarınızı bir bakışıyla gören birine âşık olur muydunuz? Aşık oldunuz diyelim… Onunla ne kadar süren bir aşk yaşardınız?  Size her baktığında aklınızdan geçeni, yüreğinizin söylediğini, gönlünüzün alçalıp yükselişini gören birini sevebilir miydiniz?
Bence severdiniz…
Yaşanmış gerçek bir hikaye...
 
“YAVRU

23 Mart 2008. Bir Pazar gecesi. Yatmaya hazırlanırken odamda neti açtım öylesine ve
bu siteye girdim. Gelen bir mesaj vardı. Msn adresini göndermişti. Ekledim hemen. Ve konuşmaya başladık. 10 dk sonra camde gördük birbirimizi. Ve hemen ardından telefonla konuşmaya başladık. Saatlerce sürdü bu konuşma. Birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. Her şey bir anda ve çok hızlı gelişti. Oturduğu yer komşu ilçeydi ve orda öğrenciydi. Ertesi gün görmek istiyordum onu. Saatlerce aradım. Akşam görüştüğüm tel kapalıydı. Umudumu kestiğim anda, son defa arıyorum dediğim anda telefon çalmaya başladı. Gelmek istediğimi, yüz yüze görüşmek istediğimi söyledim. Kabul etti ve yanına gittim. Akşam 7 civarıydı. Tarif etti buluşacağımız yeri ve buluştuk. Bir iki tanışma cümlesinden sonra evine gittik. Amaç bekli de sadece sevişmekti o an ikimiz için de. Ve öyle de oldu. Ama değişik olan bir şeyler vardı bu sefer. İçimi farklı duygular kaplamaya başlamıştı ilk anda. Engel olamıyordum buna. Sabah yanından kalkıp işe gittim. Akşam ise tekrar yanındaydım. Sürekli beraberdik. Onu sevmeye başladım, aklımdan çıkaramaz duruma geldim. Her şeyde o vardı artık. İçtiğim su da yediğim yemekte her şeyde, her şeyde o vardı. Artık adını koymak gerekiyordu ama o çekingendi. Daha önceden canı yandığından dolayı korkuyordu bundan. Ve o da karşı gelemedi. Sevgiliydik artık. Artık o benim “yavru”mdu. Yavru sözcüğü onunla bütünleşmişti. O kadar çok seviyorduk ki birbirimizi kelimelerle anlatılmaz bu. Artık her an her dakika beraberdik. Arabanın içinde yağmur yağarken, yağmur camları kapatır ve biz hiç korkmadan kimseden çekinmeden dakikalarca öpüşürdük. 3 ay ayımız bu şekilde dolu dolu geçti. Artık o kadar yer etmişti ki hayatıma, onsuz olmam imkansızdı. Değil bir gün bir an bile onsuz yapamaz oldum. Beraber kurduğumuz hayallerimiz vardı yavru ile benim. Aynı yerde iş bulup beraber yaşayacaktık. Hayatımızın sonuna kadar beraber olup beraber YAŞLANACAKTIK biz. Tüm zorluklara beraber göğüs gericektik. Her ne olursa olsun yanımızda olucaktık birbirimizin. Ve sonunda onun okulu bitti. Ailesinin yanına dönmesi gerekiyordu. Gidecek fakat tekrar dönecekti yanıma. Çünkü biz çok seviyoduk birbirimizi. Bu ana kadar hiç bi sorunumuz yoktu. Ama bundan sonrası...
İş için 10 günlüğüne ayrılmam gerekiyordu bulunduğum yerden. Onun da gelmesini istiyordum benimle, fakat 3 gün sonra mezuniyeti vardı. Son gecemizde de beraberdik ve ertesi sabah valizimi alarak, onu evimde bırakarak ayrıldım içim burkularak. Dönmeme 2 gün kala geldi yanıma ve beraber döndük eve. Bi süre daha yanımda kalıp ailesinin yanına dönmesi gerekiyordu. Okulu bitmişti çünkü. Son gün onu ailesinin yanına bırakmak için yola çıktığımızda okuduğu ilçeye uğradık çok yakın kız arkadaşıyla vedalaşması için. Görüşmenin sonunda kız arkadaşı mezuniyet törenine neden gelmediğini sorunca ben şok olmuş bir şekilde "nasıl yani" dedim. O ise kıpkırmızı olmuş, anlatırım şimdi gidelim demişti. Tavırlarımızdan arkadaşı da pot kırdığını anlamıştı ama geç olmuştu biraz. Arabaya binip uzaklaştık ve sorgulamalar o an başladı. Ailesiyle sorunlardan dolayı mezuniyetine katılamadığını söylemişti ama hiç inandırıcı değildi! Açıklama sadece buydu. Ama içime kurt düşmüştü bir kere, aydınlanmalıydı ama nasıl? Onu bıraktım ve geri döndüm...

Msn şifrelerimizi biliyorduk birbirimizin. Eve döndükten sonra onun msn’sini açtım, sürekli açık msn’si bende. Bir şeyler bekliyordum ordan bu konuyla alakalı ama ne olduğunu ben de bilmiyorum. Bir hafta sonra pazar gecesi en yakın arkadaşımın düğünü için hazırlanmış çıkmak üzereyken msn’den gelen iletiyle öylece kalakaldım. "Unutamadım seni, ne zaman görüşüyoruz?" İlk anda yaşadığım şoktan sonra olayı devam ettirmeye ve tam olarak çözmeye karar verdim ve onun adına konuşarak devam ettirdim. Karşıdaki şüphelenmedi ve herşeyi en ince detayıyla öğrendim. En yakın arkadaşımın düğününe de katılamadım tabii ki.

10 günlüğüne iş için ayrıldığımda onu kendi evimde bırakmıştım ve o ben gittikten sonra diğer bir ilçede bulunan tanıştığı birinin yanına gitmiş, oradan da kendi evine. Beraber olmuşlar defalarca. Dünyam yıkılmıştı. Bu muydu değer verdiğim sevdiğim kişi. Bu kadar basit miydi herşey. Telefona sarıldım, baştan inkar etti sonra kabullendi ve bi hata olduğunu söyledi. Saatlerce avazım çıktığı kadar bağırdım telefonda, nasıl yapabilirsin böyle bi şeyi diye. Hırsımı alamamıştım telefonda. Evet bitmişti herşey ama bu şeklide değil tabii ki. Yarın sabah ilk otobüsle yanıma gelmesini söyledim ve kapattık telefonu. Sabaha kadar uyuyamamıştım, kabullenemiyordum böyle bir şeyi. Sabah yanımdaydı. Amacım, yaptığını yüzüme söylemesi ve sonrasında hayatımdan defolup gitmesiydi. Saatlerce tartıştık ve en son çıkıp gitmesini istedim. Kapıya yöneldi, açtı ve kapıyı kapattı. O an sanki içimden bir şeyler kopup gitti. Düşünmeden yerimden fırladım ve kapıyı açtım. Kapının önündeydi ve içeri girmesini istedim. Herşeye rağmen affetmiştim onu. Sarıldık dakikalarca, konuştuk.

Yaklaşık 1 hafta sonra döndü, gitti yanımdan. İçim acıyodu, ya bir daha gelemezse yanıma, ya bir daha göremezsem onu napardım ben. Hayatımdaki her şey olmuştu o. Geçmişim gelececeğim. Hayatımın tek anlamı. Onunla nefes alıp veriyodum. Onsuz değil saatler saniyeler bile geçmiyodu. Arada geliyodu yine yanıma. Bir hafta kalıp dönüyodu. Giderken yanımdan ölüm kalıyodu geride. Hani olurda onu bir daha göremezsem… Bu düşünce mahvediyodu beni. Çünkü herşeyimdi. Bu nasıl anlatılır bilmiyorum ama yavrumde o benim. Bitanemdi o. Onsuz hayat yoktu benim için. Sonunda yakın bir ilçede iş bulduk, ikimizi de alacaklardı. Hayallerimiz gerçek oluyodu yavaş yavaş. İkimiz de aynı yerde çalışacaktık. Bir ev tutup beraber yaşayacak, beraber yaşlanacaktık biz. Her şey yoluna girmeye başlamıştı. Hemen haberi verdim “yavru”ya. İş bulduk gel dedim. Ama bu sefer de ailesi sorun çıkarmıştı. Tek başına göndermiyorlardı onu. Çünkü yavrum daha küçüktü. 21 yaşındaydı. Ama gelmeliydi. Gelemezse eğer bir daha görüşemeyecektik. Bu düşünce delirtti beni. Mantığımı kaybettim. Ne yapabiliriz diye düşünürken iş bulduğumuz şirketten arıyorlarmış gibi ben aradım ailesini ve ikna etmeye çalıştım. Olmadı olmadı… O da çok kötüydü bu durumdan dolayı ve elinden hiç bir şey gelmiyodu. Ama onun tarafından düşünmedim. Sadece kendi tarafımdan baktım her şeye. Yapacak hiç bişey yoksa bırak her şeyi sen çık gel dedim. Ailen baştan kızar ama sonra düzelir her şey dedim. Bilemedim bunların bitişe beni yaklaştırdığını. Onu anlamak yerine ısrarlarıma devam ettim. Çünkü onu kaybetme korkusu mahvetti beni. Yüzyüze konuşmak için yanına gitmeye karar verdim. Msj attım geliyorum, konuşalım dışarı çık diye. Gelme çıkamam dedi ama ben yine anlamadım. Çıkacaksın dedim ve onu gelmezse ailesine her şeyi anlatmakla tehdit ettim. Yapacak değildim tabiî ki böyle bir şeyi ama hani korkuylada olsa gelir yanıma dedim. Ama olmadı. Yolda ablası aradı. Öğrenmişti bazı şeyleri. Ve yavrumu sıkıştırdıklarında o da her şeyi anlatmış ablasına. Bitmiştik biz. Her şey bitmişti artık. Hayat bitmişti. Kendi isteklerimin için yavrumun hayatını da mahvettim. Bana en son çık git artık hayatımdan dedi telefonda haklı olarak. Bir şey diyemedim. Ölmek istedim o an. Nefes alamadım. Napacam şimdi. Her şeyi mahvettim kendi ellerimle. Ama böyle olmasını istemedim. Onun kötülüğünü asla istemedim. Her şeyi düzeltmeye çalışırken mahvettim. Onun da kendimin de hayatını bitirdim. Şimdi nolucak bilmiyorum. Yavrum napacak bilmiyorum. Ondan nasıl haber alacam bilmiyorum. Onun sesi, nefesi, kokusu olmadan nasıl yaşarım bilmiyorum.

Herşey bundan sonra başlıyomuş meğer. Dayanılmaz acılar, zoraki alınan nefesler.
Tüm bu olanlardan on gün sonra ulaşabildim "yavru"ya. Telefonu açılmıştı. Rahatladım biraz. En azından iyi olduğunu biliryodum artık. Bu sefer ise yokluğu mahvetmeye başladı beni. Bu nasıl bişey bilmiyorum. Onca yaşadığım ilişkiye rağmen bilmediğim bir şey. O andan itibaren yüzlerce aradım, açılmadı telefon. Her gün yüzlerce msj attım, tek cevap gelmedi. Sadece suskunluk. Belki de bana verebileceği en büyük ceza. Ve sonra telefonları kapandı. Acı çektiğini hakikaten çok zor durumda olduğunu düşünüp kahrolurken ben öğrendiğim şeyler canımı daha sıktı. Herşeye rağmen o kaldığı yerden devam ediyordu her şeye. Neredeyse her gün birileri berbaber olabiliyordu kısacası. Bunlar çektiğim acının, kohroluşlarımın bir anda nefrete, kine dönüşmesine neden oldu. Onun için canımdan bile vazgeçmiştim olaylar sonucunda. Vicdan azabından canıma kıymıştım, bildiği halde umrunda bile olmamıştı onun.

2 ay geçti üstünden. Ben ise kaldığım yerdeydim hâlâ. Her an ızdırap her an acı ve onun yokluğu. Dayanmaya çalışıyorum ama beceremiyorum. Onsuzluğa alışamıyorum. Eylül ayı başı. Ve artık dayanamadığım anlardan biri. Bir anda karar vardim ve arabama atlayıp yaşadığı şehre gittim. Evinin yan tarafına çektim aracı ve beklemeye başladım. Onu görmek ve son defa da olsa konuşmak için. 2 saat sonra kapıda yeğeniyle göründü. O an yaşadığım duyguyu anlatamam size. Aylardan sonra yavru karşıdaydı. Görebilmiştim onu. Arkalarından yürümeye başladım ama seslenmeye cesaret edemedim ve tekrar eve girdiler. Ben ise aracıma geçip beklemeye başladım tekrar. 1. gün sadece uzaktan görebildim. 2. gün çıkmadı dışarı. 3. gün de aynı, sanki dışarda beklediğimi bilircesine çıkmadı. Evet 3 gün boyunca arabanın içinde bekledim yemek yemeden bir an bile gözümü kapıdan ayırmadan. Ya çıkarsa, ya farketmezsem diye...

3 gün akşamı arkadaşları geldi almaya onu. Araca inip uzaklaşmaya başladılar, bense takip için arkalarından gittim ama lanet olsun ki kaybettim. Evinin önüne döndüm tekrar. Nasılsa eve gelicekti. Beklemeye başladım yine aracın içinde. Saat 24 civarı aracın aynasından geldiklerini farkettim bir arkadaşıyla. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Konuşmalıydım onunla. Apartmanın önüne yaklaştıklarında araçtan indim ve seslendim. Döndü baktı. Şaşırmıştı. Arkadaşını apartmana soktu ve yanıma gelmeye başladı. O an aklıma asla gelmeyecek bişey oldu. Yanıma yaklaştı ve bağırarak vurmaya başladı bana. Bense o şokla elimi dahi kaldıramadım ona. Normalde sinirli biriydim ama o an.. sadece "yapma, konuşmaya geldim sadece" diyebildim. O ise elindeki anahtarlıkla vurmaya devam ettim yüzüme. Ve git burdan dedi. O an sadece "peki, gidiyorum" diyebildim. Araca bindim ve uzaklaştım. Ağlayamadım bile uzaklaşırken. Şok olmuştum. Beklediğim bu değildi. 3 gün boyunca arabanın içinde kapısının önünde bunun için beklememiştim ben.
Kahrolmuş bi şekilde geri döndüm. Saatlerce ağlayarak... Umutsuzlukların içinde umut ararken ben, kalan son umudumu da orda bırakarak geri döndüm.

Saatler, günler geçmek bilmiyordu artık. Bu sevgiden kurtulmak ve herşeye yeniden başlamam gerekiyodu belki de. Ama olmadı. Yapamadım.
Bunalım üstüne bunalım... Unutmaya çalıştıkça dibe vurdum. Onun sesini, kokusunu unutamadım. Yapamadım bunu.

Daha sonrasında ise vazgeçmedim yine. Bir şekilde ona ulaşmayı, onun hayatında iyi ya da kötü var olmayı başardım bu süre zarfında. Telefon numarasını değiştirdi defalarca ve ben her seferinde ulaştım ona. O ise kaçmaya devam etti. Ramazan Bayramından 1 hafta sonra idi. Onun olan ve şifresini benim de bildiğim bir msn adresini açtım bir gece. Ve o gece bir yıkım daha yaşadım. Ve 1 hafta süre zarfında bi çok şey öğrendim onunla ilgili. Ramazan bayramında 4 gün boyunca 5 kişiyle görüştüğünü ve beraber olduğunu öğrendim. Yıkım üstüne yıkım. Mahvoldum.. Bu düşünce beni mahvetti." Ben acı çekerken o başka kollardaydı demek".

Bu olaydan bir süre sonra tekrar ulaştım onun teline ve defalarca msj attım yine. Nasıl bu kadar alçalabildiği ve bunları nasıl yaptığı konusunda. Bu olaydan sonra msn’den bir gece konuştuk. Sadece konuştuk işte. Sonra bir sabah telefon ettim ona açmayacağını bile bile. Defalarca denememden sonra açtı telefonunu. Şu an bulunduğu ilde olduğumu ve son defa da olsa konuşmak istediğimi söyledim, kabul etti. 3 saat sonra buluşmak üzere kapattık teli. Bense 4 saat uzaktaydım. Hemen eve gittim ve üztümü değiştirip  yola çıktım. Geldiğimde aradım. Ve onun tarif etttiği bi cafe de buluştuk. İlk yarım saat çok kötüydü. Birbirimiz sorgular bakışlar vs ama daha sonra biraz yumuşadı ortam ve biz eskilerden konuşmaya başladık. Yaşadıklarımızdan ve gülmeye eğlenmeye... 5 saat olmuştu oturalı cafeye ve biz hâlâ ordaydık. Gitmek istediğinde biraz daha, biraz daha diye ısrar edince ben saolsun kırmıyordu beni. Ve en son bundan sonra ne olucak dedi. O öldüğüm gözlerine bakarak onu hâlâ ne kadar çok sevdiğimi ve ondan asla vazgeçmeyeceğimi, bir şans daha vermesini ve herşeyi telafi etmeyi önerdim. Olmaz dedi. Yapamam dedi. Ben ısrar ettim. Bu şekilde kalktık masadan. Ayrılmak istemiyodum ondan. Yapamazdım bunu. İsmi ne bilmiyorum, sevgi, aşk ya da takıntı. Ama istemiyoum ondan ayrılmayı. Herşeye rağmen istemiyodum.. Çünkü seviyodum onu çok. Son olarak bana mutluluklar diledi ve benimde söylemek istediğim bir şey olup olmadığını sordu. Ondan asla vazgeçmeyeceğimi, iyi veya kötü bi şekilde hayatında mutlaka olucağımı söyledim ve ayrıldı yanımdan. Bitti yine. Bense hayal kırıklığı içinde kalan umutlarımı da orda bırakarak döndüm geriye.

Bundan sonrası ise acı, hüzün ve ızdırap...
Şimdi ise hiç bişey yapamıyorum. Kendimi eve kapattım ve dayanmaya çalışıyorum ama nereye kadar. Şundan çok eminim ki asla onu unutamayacam ve onsuz yaşamaya alışamayacam ben...
Her an her saniye aklımdayken yapamıyorum onu unutmayı. Unutmak da istemiyorum zaten. Çünkü onu çok seviyorum ben. Her şeye rağmen.
7 OCAK onun doğum günü ve bizim hayalimiz vardı. Beraber kutlayacaktık doğum gününü.. Ve o gün buna nasıl dayanacağımı bilmiyorum ben.
Bu aşk beni ailemden, hayallerimden umutlarımdan, hayatımdan etti. Hayallerim yok artık, yarınlar bitti benim için.
 
Birine tutunmak ne demek "yavru"da öğrendim ben.. Aylardır bir düşünceye tutunarak yaşıyorum.. Bir yerlerde hâlâ karşıma çıkar diye kör bi umutla... Ama ona tutundukça etrafımdakilerden daha da uzaklaşıyorum..


Etiketler:
İstihdam