23/07/2014 | Yazar: Ulaş Sona

Biraz ağır olacak ama feminizm gençlik hevesi miydi hemşire?

Seçilmiş aile kavramını hayatımıza sokan, bunun güzelliğini bize yaşatan, kafamızı açan, bazen de yakan Aligül’e sevgilerle...
 
Biz bildiğin gibiyiz Ali, biraz daha ustalaştık taşı kırmada, dostla düşmanı ayırmada
 
Bu yazı yıllarca evliliğe karşı olduğunu söyleyen, bunun politikasını yapan, sonrasında sevdiği insanla evlenip, bunu bir şekilde önce kendisine sonra çevresine; kılıfına uygun sunup, onay almış, sevdiğim, tanıdığım, bildiğim, yoldaşlarıma, arkadaşlarıma, neden yapıyorlar diye uykularımı kaçıran insanlara “ince bir sitem” ve hala evlenmemiş biz zavallılara bir nebze iç dökme olması için yazılmıştır. Çerçevesi oldukça dardır. Evlense de alternatif ilişkilerini korumaya çalışan, o zor ve dar yapının içinde bile zorlanarak da olsa yapı bozumunu yapmaya çalışan insanların “kişisel” olarak çok da üzerine alınmasına gerek yoktur. Çünkü evlilik meselesini her ayrıntısıyla ele almaya güç yetmemiştir. Sadece son bir yıl içinde gelen düğün davetiyelerinden esinlenilmiş ve bir cevap olsun artık noktasında kaleme alınmıştır. Evliliği eleştirmek çok zorlaşmış, yazarla ilişkisini kesenler olmuştur. Evlenen insanların rahatlığı ve heyecanından uzak; rahatsızca, haddini aman aşmasın, aman doğru anlaşılsın, aman kırılmasınlar tediginliği ve üzüntülü bir ruh haliyle yazılmıştır. Evliliği eleştiriyoruz diye sokulan “haksızsınız” duygusu yüzünden yazar madilikleri göze alamamış, g.tüne o kadar güvenememiş ve bu notu hazırlamıştır. (Ayrıca yazar burada yaşadığı şehri çöle de benzetiyor.)
 
Her yıl doğum günüm yaklaşırken sadece kendime yazardım. Erhan diye bir arkadaşım vardı beş yıldır ne halde hiç haberim yok. O sevdirmişti böyle hesap kitap yaparak yazmayı. İnsan derdi arada bir bakmalı kendine etrafına, yılda bir kere de olsa, en azından doğum günlerinde.
 
Bu yıl çok kızgınım hemşire; basına, kamoyuna, halklarımıza, iletişim araçlarına, eski sevgililerime, eski yoldaşlarıma, yeni yol arkadaşlarıma ve anneme yazmak istedim. Benden çok onların ihtiyacı var gibi geldi bu yıl. 27 kafası mıdır valla bilemiyorum. Her zamanki gibi ne olduğunu değil ne olmadığını biliyorum. Para, penis ve erkeklikle örgütlü olarak mücadele etmeye başlayalı (madem ki biz partizanız, zincirin bir halkasıyız, erken öleceğiz seninle biz) on yıl olmuş. Hiç böyle hesap yaptığımı bilmem. Hesap yaptıranlar utansın, dönüp arkasına bakan utansın. Önce devrimciler, sonra feministler, sonra lubunyalar... (her türlüsünü tattım acıların, ayrılıkların) Bir tek anarşistlere bulaşmadım. Ama onlara da çok aşık oldum yalan değil. (çok aşık oldum, hiç evlenmedim, ben orhan veli)
 
Doğduğum gün kurban bayramının dördüncü gününe denk gelmiş. Beni annem çok istemiş, onun gazıyla olmuşum. Bunu yıllar içinde net bir şekilde gördük zaten. Bu kadar yakından görmek çok da gerekli miydi bilemiyorum anne. Ama sen nasıl pişman değilsen, ben de değilim sakın alınma. Kuş doğuramayacağına göre, böyle bir şekil oldu bizden de. (gelmiş bulunduk şu kötü dünyaya)
 
Böyle başlayınca da ilk günden itibaren anlatacağım gibi oldu ben bile korktum. Sakin. Asıl yazmak istediklerine gelene kadar eveleme, geveleme, develeme yaparsın ya bu kısım o kısım. (hala alakasız şeylerle giriş yapıp gelişme bölümüne hemen geçemeyen acemi biriyim ben de napalım)
 
Esas derdim şu ki yaşlandık mı hemşire, (başlığa hemen atıf), neden herkes evleniyor? (tabiatın ve maveraünnehirin ortak sorusu)
 
Küçükken annemle babamın hep ayrılacaklarını düşünürdüm, ne zaman olacak acaba diye de merak ederdim (hala ayrılmadılar), sonra büyük ablamın herkes evlense bile, tek başına kalsa bile yine de pes etmeyeceğini düşünürdüm (sülalede ilk o evlendi), küçük ablanın da asla ve asla, katta ve katta evlenmeyeceğinden o kadar emindim ki. (nikahında nikah şekerlerini tutmak bana kısmet oldu şükürler olsun)
 
Sonra sıralı ölüm gibi kalanlar da tek tek evlendi. Daha onların yasını bitirmemişken arkadaşlarım evlenmeye başladı. Önce eski sevgililer, sonra da yakın arkadaşlar. Ama bu sene daha önce ağzımdan çıkmayan (hormonlu domateste Seyhan’ın da verdiği bir ünlem olan, kendisine sevgiler) höö! çıktı ağzımdan.
 
N’oluyorsunuz?! Biraz ağır olacak ama feminizm gençlik hevesi miydi hemşire? (hani herkes arkadaş, hani herkes queer, hani açık ilişkiler ayakta kalmaya çalışırken, seçilmiş ailemiz henüz bu kadar eksilmemişken, eskidendi, eskidendi, çoook eskideeeen!) Kırkı, otuzu beklemeseydiniz on yıl önce evlenseydiniz, bu kadar zorluğu boşuna çektiniz. Feminizmi kafamıza vura vura bize öğreten, hayran olduğumuz, düştüğümüzde tutan ablalar evlenmeyeydi eyiydi!
 
Evlilik üzerine bık bık ve de uzun uzun ne düşündüğümü anlatmama gerek yok sanırım, zamanında aynı masada oturup konuşmuştuğumuz ve ortaklaştığımız şeylerdi zaten ama hatırlatmak gerekirse; ölüm tehlikesi, atama, hapishane, yurt dışına çıkış ve iltica... gibi kritik durumlar için, formalite dediğimiz olaylar için kullanmıyor muyduk bunu?
 
Bunlar dışında sebebi ne olursa olsun bütün evlilikleri ve evlenen arkadaşlarımı kim takar Yalova kaymakamını kıvamındaki durduğum pozisyondan (geçirttikleri cinnet sonrası) protesto ediyorum. Hatta üzülüyorum, çok üzülüyorum...
 
Düğün şekli içeriğini değiştiriyor mu onu da anlamıyorum. Queer düğün yapınca, imza atmamış mı oluyoruz devletin defterine?
 
Ama sen de çok sektersin, çok politik doğrucusun, çok şeysin, seni de göreceğiz, esne azcık esne sana zarar... (evet ben bazen çekilmez derecede sekter olabiliyorum ama bu konu benim sekter olmamı aşan bir yere geldi) tepkilerine sadece şunu söylemek istiyorum. Bir gün o hatayı yapacak olursam kolumdan tutup silkelemez misin? Bir kendine gel, höö demez misin? Yol arkadaşlığı bunu gerektirmez mi hemşire?
 
Öbür türlüsü bana çok yalan çok iki yüzlü geliyor. Ya da deyin açıktan değiştim, fikirlerim de değişti, yalnız kalmaktan da korkuyorum, daha güvenli bulduğum sularda yüzmek istiyorum, bir yaştan sonra yoruluyor insan diye. Buna da eyvallah.
 
Ama şu canımı yakıyor hem söz olarak aynı şeyi söyleyeceğiz, hem de pratik anlamda birileri bir şekilde yolunu bulacak.  Bir olur, iki olur dersin ki istisna! Bu yıl o kadar çook “yoldaş”ım evlendi ve evlenecek ki canım acıyor. Çok ağlaksın çok duygusalsın eleştirilerini o kadar çok duydum ki (genel olarak) ama gene de duygunun politik hayattaki önemine inandım. Duyguları politikaya karıştırmamanın doğruluğuna inananlar evlenince, biz ağlaklar (bizden ummazlardı ama) onlar için de kolumuz kopmuş gibi hissettik.
 
Hepsinin düğününü basmak, pankartlar açmak, ergen devrimci günlerimdeki ruh halimle düğün pastalarının üzerine atlamak istiyorum! (pastadan trans çıksın bu sefer de a-ha a-ha) Şu hayatta her şey olur, çok büyük konuşmamak lazım, bir sakin ol diye teselli etmeye çalıştım kendimi. Ama sonra şunu dedim; her şeyi anlıyorum (sana kutsal gelen bin yıllık çınar fiske vuruşuyla yıkılır bir gün) ama evlenmek için gösterilen sebepler bizim mücadele başlıklarımız değil miydi?
 
Bakınız:
 
-yalnızlık korkusu: politik bir konu
-çocuk isteği: politik bir konu
-düğünde takılan paralara ihtiyaç: politik bir konu
-miras, yasal haklar, güvenceler ve diğer benzer avantajlar: politik bir konu
-güvensizlik, yaşlılık ve hastalanma korkusu: politik bir konu
 
Bunların hepsi bizim para, penis ve erkeklikle kurduğumuz ilişkilerle alakalı değil mi?
 
Acaba diyorum sistemi içerden mi yıpratmayı düşünerek evleniyorlar? (ruhum fakir bir yerinden tutup anlamak istiyorum gerçekten) Ama bir yandan da tabi çocuğa kimlik de lazım diyorlar. Ben doğurmak isterim diye açıklamalar da yapıyorlar. Ortada bu kadar yapılmış çocuk varken senin doğurma isteğinin altında kan bağı yok mu yani? Bunun ucu “olacaksa kendi canım, kendi etim olsun” a çıkmıyor mu?
 
Seçilmiş aileyi en basit haliyle kan bağından ayrı kurulan alternatif ilişkiler diye tanımlamıyor muyuz?
 
Bir trans erkek görünürlük için, kafalardaki algıyı yakmak için hamile kalmayı düşünebilir. Bak kendine yol yapıyor demeyin. (karşımda birileri varmış gibi yazıyorum zevkli oluyor) Ben çocukları yakından sevemiyorum (bilen bilir öyle bir duygumun olmadığını, bilenlere selam olsun) öyle uzaktan uzaktan çok zor ilişki kurabiliyorum. Ayrıca umarım alınacak o rahim. Sadece çocuk isteyen trans erkek arkadaşlar olduğu için belirttim. Doğursunlar çocuk büyütme aşamasındaki dayanışma içinde, ne şekilde olur bilmiyorum ama bir yolu bulunur elbet içinde olmak da isterim. Çocuğun beş “annesi”, beş “babası”, beş yol arkadaşı olsa fena mı olur. (bizim de kendimize göre hayallerimiz var)
 
Ama sizin yaptığınız her evlilik bize zarar veriyor. İnandığımız politikaya zarar veriyor. İşte yalnızlık tam da orada başlıyor. (yalnızlık gittiğin yoldan gelir) Ayrıca bu topraklarda henüz eşcinsellerin evlenme hakkı yokken (o hakkı önce almak lazım, sonra karşı çıkarız da –kimlik politikası bebeğim-) hiç mi içiniz sızlamıyor? Yeniliyoruz gibi geliyor. Endişeleniyorum. Bir gün sen de o kafaya geleceksin diyen herkese korkulu gözlerle bakıyorum. Kendi kendime lan gerçekten gelir miyim, o yola nasıl giriliyor ki diyorum. Ayrıca sizler sürekli bunu derseniz bir gün ben de gelirim o kafaya başkaları da gelir! (ve kamera beni gösterir, biz miyiz alemin delisi, bas bas nikahı, ayağına da bas ulaaaş)
 
Siz evlenirken x ve y kişisi olarak evlenmiyorsunuz. Benim umudumu da o masada kırıyorsunuz. Mealen söylüyorum başka bir dünyanın, başka türlü kurulmaya çalışılan alternatif ilişkilerine de zarar veriyorsunuz. Sen yoksan bir eksiğiz değil kanka, durum daha da fena oluyor o zaman aloo, höö!
 
Aileler için yaptık. Her şey yine aynı. Valla hiç bir şey değişmedi. Nah aynı! Aynıysa yapmayaydın, aileni seni inandığın gibi kabul etmesi için uğraşaydın, ikna mı edemiyorsun başka şeyler düşünseydin, başka yollar, belki de red etmek.
 
Kolay değil, kolay mı dedik. Kim tek başına kocaman, köklü aile kurumunu tek başına red edebilmiş. (yapan vardır da elbet ama daha az) arkanda seni sarmalayacak, sana nefes aldıracak bahçen yoksa, o bahçede sana gel otur burası da senin evin diyecek insanlar yoksa çok zor tabiki. İnsanlar neden intihar ediyorlar, neden evden kovulup sokaklarda kalmak zorunda kalıyorlar! Aç kalınca hayata bakış açın da değişir hemşire. Pardon ama bu konu ayrı bir konuydu dimi!
 
Anne baba yaşlandı artık üzmemek lazım onları. Niye? Onlar yaşlanınca bizim politik hattımız da mı değişiyor? (annem altmışına gelsin ben de çevreci olayım diyorum, şimdi daha genç olmasam da olur !?()/&%+)
 
Günlerdir kendimi yiyip bitiyorum. Banane de diyemiyorum. Bu duygumu Grup Yorum’un 25. yıl etkinliğine Metin Kahraman çağrılmadığındaki duyguma benzetiyorum. Grup Yorum o gün bitti benim için. Sonra da çok sıkışmadıkça açıp dinlemedim. Sigarayı bırakmak gibiydi iyice azalttım. (Grup Yorum’la bir döneminizi geçirmişseniz bir kere de şarkılarını çıkartamıyorsunuz hayatınızdan o zaman öğrendim bunu) Metin Kahraman olmalıydı o gecede. Çağrılmalıydı. İlk solistlerden, ilk dönem insanlarındandı. Çağrılmamasını hiç affetmedim. (Grup Yorum da çok üzgünmüş benim affetmeme, haber göndermiş ulaş nolur affetsin artık bizi diye) İşte aynı duygu. Keşke çağrılsaydı isteği, üzüntüsü ve kızgınlığı. Çok naif aslında. (bu da eleştirilebilir)
 
Devrimci romantik değilim hemşire, devrimci büyük kelime sade romantiğim belki de. “Devrimci” olmak solu çağrıştırsa da bize, bana o zaman da hep daha evrensel bir şey olarak gelirdi. Kendi hayatının devrimini yapamayanlar hiç tanımadıkları, doğru düzgün ilişki bile kurmadıkları insanlara dönüp “size devrimi getireceğiz” dememeliler! Dediklerinde olmuyor, bozulmuş peynir gibi bir garip oluyor, tutmuyor be kanka!
 
Bu evlilik meselesi bu yüzden telaşa düşürdü beni. Kendi devrimini yapmaya çalışan, bunu denemek isteyen insanlar olarak “evlilik” kurumuyla nasıl ilişki kuracağız, kurmalıyız? (teoride anlaşıyoruz pratikte n’olacak)
 
Bir eylem biçimi olarak geyle bir natrans kadın evlense, pembeye mavi ama hem yasal bütün hakları oluyor (yasal güvence altında olmayı isteyip istememek de başka bir tartışma tabi) ve aileyi de hiç tanımadığım birine miras mı gidecek yani diye kurdeşan döktürebilecek gerilim yaratabilir. Ya da kimliği pembe olan bir trans erkekle, kimliği mavi olan bir trans erkek. Ya da bir trans kadın bir trans erkek. (kimlik politikasının kavramlarını kullandığımız için cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği tanımlarından seçtim, kast ettiğim şeyi bunları kullanmadan, başka türlü antamamak benim sorunum olsun) Evlenerek yapı bozumu olacaksa böyle de olabilir. Ayrıca evlenemeye zorlanan, evlenmek isteyen heteroseksüel insanlar için de başka bir seçenek sunabilir bu görünür evlilikler. İlla olacaksa böyle de ya da buna benzer olabilir. (İlle de roman olsuuun hemşire, olamaz mı) 
 
Bu doğum günümde önceki yıllardan farklı olarak diyorum ki bir dönem kapanıyor ve sanki bizi daha zor yıllar bekliyor. Ya babane diyeceğiz, herkesin kendi hayatı di mi? Ya da bunu tartışmaya açacağız. “Herkesin kendi hayatı” sınırı nerede başlayıp, nerede biter anne? Kişisel özgürlük, birey olmak, diyalektik... Bu kelimeleri her yere yapıştırıp rahatlıyorsak, bizi de rahatlatın o zaman (biz bir türlü boşalamadık da) Rüyalarıma girecek kadar umursamak istemiyorum sizi, hayır hayır diye bağırarak niye uyanayım ben! (deli miyiz, sanki)
 
Geçen yıla kadar arkadaşlarımın, eski sevgililerimin (nikahına beni çağırdın sevgilim, istedin şahidin de oldum senin), yoldaşlarımın (hepsi harttt coor devrimciydi zamanında buralar dutluk iken), akrabaların düğünlerine gittim. Kına severim kınalar yaktım, oynadım, hatta bazısına düğün hediyesi olsun, jest olsun diye elbise giyip gittim, düğün çiçeği yakalamışlığım bile var. (sıradaki düğün engin feminist, entelektüel feminist arkadaşlara gelsin dimi Şevval) ama artık kişisel olarak hiç birine gitmicem ve umursamayacağım. Kıskançlıktan seninki hemşire (yine otuz kişi yazmaya başladık yazıyı) Diyelim ki kıskançlıktan; lan evlenmiyoruz diye mirastan red edilelim, aileyle madi olalım, heteroseksizm, ikili cinsiyet sistemi, aile de kapitalizmin kalesi diye ağdalı ağdalı konuşalım, deli şey etmiş gibi inat edelim... Bırak da kıskanmak da hakkım olsun. Kıskanmak da politik bir duygu. Siz nasıl her şeye ama ama diye aynı cevabı veriyorsanız ben de ota boka politik bu da o zaman derim. (yansın)
 
Ama bu hayatı sen tercih ettin ve bedeli var. Sen seçtin. Evet, ben seçtim. Önce seçebilmek için çok uğraştım sonra da bunun için uğraştım/uğraştık. Her şeyin bedeli var güzelliğinin de Firuzee! Ödemeye çalışmıyor muyuz, istemesek de ödetmiyorlar mı! Sonucu politik olarak doğru olsun yanlış olsun “denemek” önemli, hata düzeltilir, bunu göze almak, katlanmak önemli olan demiyor muyuz!
 
Sanki sefa pezevengi derler ya öyleyiz, akademi de koltuk; bir de çek defteriyle geziyoruz da ah keşke bu işler böyle olmasa diyoruz! Kazın ayağı hiiiç öyle değil. Ayrışacaksak da ayrışalım, evlenenler de onun politikasını yapsınlar. (ama güçlü, egemen olan, avantajlı taraf zaten evlenenlerdi sanki, kazandı onlar haklarını diye biliyorum) ama tartışmıyoruz bile yoksa bana ne, bize ne! Sen bana o davetiyeyi yolluyorsan, bu yakınlıkta görüyorsan, iki kelam da açıklama yapıver hemşire. Valla ne içtiniz de “gelinlik provasına gidiyorum”a kadar geldi mesele! Ya da yalnız mı bıraktım ben seni, seçilmiş aile ferdi olarak yapılması gerekenleri yapmadık da yalnız mı kaldın? Buna da varım.
 
Aman neyse. Dünyayı ben kurtaramayacağım zaten. Tek tek anlatmaktan yorulduğum için bu uzun ve meşakkatli yazıyı yazayım dedim. (evde söylenemekten sıkılıyor da insan) Kişisel haz, tatmin. Siz nasıl aldığınız hazzı kurumsallaştırmakta beis görmüyorsanız ben de yazmakta beis görmüyorum. (herkes kendi kapısını süpürse, herkes elinden geleni yapsa, bütün dünya buna inansa, birlik olsa, uzansa sonsuzaaaa)
 
Yenilmekten çok korkuyorum. Pes etmekten, ehh be neyse ne bir biz miyiz alemin delisi demekten çok korkuyorum. Elimizden geldiğince direniriz di mi? (olduğu kadar güzeldik) Bir gün yenilip de sevdiğim biriyle evlenirsem ne çıkar dimi, büyük konuşmuşum derim, onu öneriyorsunuz zaten ısrarla. Nasıl korkuttuysanız artık ben buna psikolojik olarak evliliğe ısındırma, aklına sokma, kendine destek birilerini bulma isteği diyorum. Korku sal, yalnız bırak, seyret ve sonra da de ki “bak o da evlendi” (düşersem yalnız gitmem, seni de çekerim hemşiree)  Siz evlendiğiniz için siz biz olduk. Bunu SİZ başlattınız. Öncesinde yan yanaydık sanki? (pardon bakar mısınız, tanımış mıydık, sevmiş miydim ben sizi hiç)
 
Yaşlanmak da yaşla alakalı değişmiş yaşanmışlık eskitirmiş insanı. Bir edebiyat klasiği olsun başlığa geri dönerek aman bu yazı da nasıl bitecek diye düşünmeyeyim başlığa hemen döneyim. Bir şeyler daha vardı ama unuttum çünkü yaşlandık be hemşire. Karşı olduğum ve istemediğim penisi bir gün yaptırırsam ben de o zaman sizi sünnet düğümüne çağırırım ödeşiriz. N’olacak  “insan dediğin nedir ki, nefes al, nefes ver”. Size ömür boyu mutluluklar bize de artık ne düşerse o düşsün... 

Etiketler:
İstihdam