28/07/2010 | Yazar: Sarphan Uzunoğlu

Üstüne en az konuştuğumuz mevsim yaz belki de. Ne kışın romantizmi, ne baharın umutları ne de güzün hüznü var yazda.

Üstüne en az konuştuğumuz mevsim yaz belki de. Ne kışın romantizmi, ne baharın umutları ne de güzün hüznü var yazda. Oysa yaz, bir kelime olarak da, bir mevsim olarak da insanlık için çok şey ifade ediyor. Öyle ki “yaz” İslam’daki ilk emir olmadığı gibi ikinci emir de olmadığı için kocaman bir medeniyetin cehalete sürüklenişini görmek acı verici.

Kelimelerin anlamlarıyla oynamak benim işim değil elbette; ama kelimelerle oynayan hayat olunca bir izlenim yazabiliyorsunuz yaşam ve ölümken öznesi cümlelerin. Bu yaz Türkiye’nin geçirdiği diğer yazlara benzese de farklı bir anlam da taşıyor. Son yılardaki en yoğun savaşı yaşadığımız yaz bu. Her gün ülkede Kürtler, Türkler, Çerkesler, Ermeniler ve Lazlar bir savaşa uyanıyorlar. Neden olduğunu herkesin çok iyi bildiği; ama oluş biçimine çoğumuzun anlam veremediği bu savaşta bazen mahalle arkadaşlarımızı, bazen hayatımızda sokağından geçmediğimiz bazen de bizle aynı dili asla konuşmamış çocukları kaybediyoruz.

Biz dilini Türkiye’de kullanmak çok riskli; ama şu da var ki o Biz’in içini doğru doldurduğunuzda çok da anlamlı. Biz “insanlar” olarak bu savaşta yaşamın tarafındayız ve bu yaz en çok da birilerinin bize ihtiyacı var: Çocukların.
 
Türkiye’nin hakim basınında sürekli “taş atan çocuklar” denen “TMK mağduru çocuklar” tüm fişlenmişlikleriyle hayatlarını sürdürecekler ya da o hayat onları başka seçimler yapmaya itecek. Bu seçimlerin arasında “çocuk olmak” bulunmayacak muhtemelen.
 
Peki bu yaz hiç mi iyi bir şey getirmeyecek? Hepimiz mi tükenmişliklerimize mahkum kalacağız? Şarkıdaki gibi yaz bittiğinde aşık olanlar şehirlerine mi dönecek? Bana garip geliyor şimdiden kaybetmişlik şarkılarını söylemek, “barış olmayacak” diye sağda solda nutuklar atmak. Barış olacak, çünkü barış hayatın, yaşama hakkının temel şatı. Barış olacak, çünkü barışın olmadığı topraklar benzemez insana, ne çiçek yetişir o topraklarda ne çimleri rüzgarda dans eder. Barışın olmadığı topraklar o malum ıslaklığa mahkumdur.
 
Biliyorum, bu yaz muhtemelen böyle geçecek ve vicdanların kuraklığı ile sınanacak nice beden, nice yürek. İşbu satırları yazarken bir başka şehirden bir vicdan bana yalnız bir çocuğu anlatıyor ve elindeki çiçeği o mavi gözlü çocuğun.
 
İşte tam o sırada anlıyorum.Belki bu yaz Türkiye’de kötü şeyler olacak; ama iyi şeyler için biz artık bir mevsim daha bekleyecek değiliz.

 


Etiketler: yaşam
İstihdam