25/05/2010 | Yazar: Emre Korlu

Okuduğu üç -beş kitabın konusunu bile bilmezdi. Canı sıkıldı mı bırakır atardı.

Okuduğu üç -beş kitabın konusunu bile bilmezdi. Canı sıkıldı mı bırakır atardı. Bu yüzden hiçbir zaman görmüş geçirmiş bir para babasının namuslu yosması olamadı. Zaman zaman çocukluğunu özlese de kardeşlerinin isimlerini bile hafızasında tutamadığını farkederdi. Ne gariptir ki takma isimler kullanmaktan, kendi ismini bile unuttuğu olurdu çoğu zaman. O; burcunun ne olduğunu bilmeyenlerdendi. Babası geç mi yazdırmıştı nüfusa ne... İşte öyle birşeydi.

Gülümsediği zaman yüzündeki ağır makyaj ona çocuksu bir hava verirdi. Donuk durdu mu yaşından daha büyük gösterir ve bu hoşuna gitmeye yeterdi. Belki de bu yüzden gülümsemeyi seçmeyenlerdendi.

Tek amacı dikkat çekmekti. Dikkat çekmek; onun için daha fazla para kazanmak anlamına gelirdi. Dar pantolonlar giymek ve penisini travestiler gibi gizlemek kendini ifade etmesine yeterdi. Ne de olsa onun ışıklı dünyanın karanlıkta kalmış insanları gibi ben'liğini saklama gibi bir korkusu yoktu.

Bulunduğu yerde penisini kestirip vajina yaptırmış arkadaşlar, transeksüeller, daha çok ilgi görüyordu. Yani; onun müşteri beklediği yerde penisini saklayanlar fazla merak uyandırmıyordu. Ya olacaktı penis ya da olmayacaktı.

Bazen olur olmadık işler geliyordu başına. En son bir polis memurundan dayak yemişti. Dirseği ve dizleri yarabere dönmüştü tek odalı; tuvaleti alaturka olan evine. Gözünden bir damla yaş akıtmadan dakikalarca yerlerde sürüklenmişti ama ağlamamıştı işte. Sadece çevresinde olanlara bir anlam vermeye çalışmıştı. Arkadaşının saçının tutam tutam, üzeri lekeli üniformasıyla bağıran o polis memurunda, olduğunu görünce, bayılmamak için zor tutmuştu kendini. Bazı arkadaşları yerlere yatıp yol kesiyorlardı. Birinin ezileceğini görecek olmak korkusuyla yerde sürüklenirken kapamıştı gözlerini. Bu yüzden ruhundan başka hiçbir yeri acımamıştı. Çocukluğunu düşündü bir süre, ona vurmaya kıyamayan babası geldi aklına. Annesi geldi.Oraları terkedişi geldi birden.
Makyaj altında tanınmayan yüzü, haberlerin bir kaç dakikasını kaplamayan görüntüleriyle, o dayak yiyen bir ibne'ydi.
Ve...
Onu yakan şehir'de, uğruna yandığı yerde, İstanbul'un da, tek odalı; tuvaleti alaturka evinde öylece kalmıştı işte.

Etiketler:
İstihdam