24/09/2013 | Yazar: O. Demet Yanardağ

Benden iki damla gözyaşı geliyor ve basıyorum küfürü. Gemilerle-direklerle, savaşlarla, ihalelerle, rantlarla, altınlarla ve vicdanlarla alakalı...

Empati bir yetenek midir? Yoksa insani bir duygu mu? Ya da sadece bilinç sahiplerinin başarabileceği bir olgu mu? Aslında empatinin ne olduğunu tartışmak da istemiyorum. Sadece başkalarını eleştirirken insanların neden bu kadar katı olduğunu anlayamıyorum.
 
Bir toplantı nedeniyle hafta sonu Diyarbakır’daydım. İzmir’den her ayrılışımda kültürlerin, yaşam tarzlarının, politik görüşlerin ne kadar farklılık gösterdiğini görüyorum. Mesela, biz sabah kahvaltısında ciğer yemeyiz. Sığırlardan daha çok tükettiğimiz otlarımız var bizim. Kültürümüzle değil de genellikle, burnu havada olan ve Atatürkçü olmakla övünen kokoş teyzelerimizle ünlüyüz. Diyarbakır’da da gördüğüm kadarıyla dilenciler pek ünlü. Mesela bir sürü çocuk var ve dileniyorlar, hatta bazılarına para vermeyince küfrü yiyorsunuz.
 
Fakat yolda yürürken beni şaşırtan bir durumla karşılaştım. Asfaltın ortasında oturan, oldukça zayıf, kara suratlı bir kadın vardı. Yanında da üç tane küçük çocuk. Hepsinin üstü başı perişan, suratları da elbiseleri de toz-pislik içinde. Dileniyor diye düşündüm, yanına yaklaştıkça gözlerinin içine baktım. İstemeden önüne para atmak saygısızlık olurdu ama o hiç sesini çıkartmadı, dilenen insan amele sümüğü gibi yapışır, sen kaçana kadar para isterdi ama bu öyle yapmadı ve ben de yürümeye devam ettim. Bir süre yürüdükten sonra, yanımdaki arkadaşlara sordum. O kadın ne yapıyordu? Arkadaşlarımla bir süre konuştuktan sonra, kadının dilendiğini anlayabildim, Suriyeliler gelmiş Amed’e, dileniyorlarmış ama çoğu dil bilmediği için sadece suratına bakıyorlar. Ve batıdan gelen bir insan olarak, o kadının dilendiğini anlayamamıştım. Geri dönmek istemiştim, o kadının kara ellerinden tutmak. Gözlerindeki acıyı tekrar hissetmek. Fakat epey ilerlemiştik ve çevremdeki birkaç kişi acımamam gerektiğini ve çalışmayıp dilenmeyi seçtiklerini söyledi. Bu kadar zor muydu? O kadının yerine kendini koymak...
 
Zorsa yardımcı olayım: Suriye’den buraya kaçmak kolay değil. Önce mayın tarlalarından geçiyorsunuz. Eğer ölmezseniz, yeni bir ülkede yaşayacaksınız; ama nasıl? Mültecisiniz, bu ülkede çalışma izniniz falan yok. Dil bilmiyorsunuz, derdinizi anlatamıyorsunuz. Hele hele o üç çocuğu ile sokakta oturan kadın olun bir an. Bir deri bir kemik...
 
Vicdanım sızladığı için eleştiri aldım arkadaşlardan, bir dilenci günde bilmem kaç lira kazanıyormuş. Belki doğrudur, kazanıyordur; fakat burada oturan kadın olduğunuzda, dilenciden çok mağdur olarak nitelendirilmelisiniz. Dileniyor diye insanca yaşamayı hak etmediğini düşünmek ne kadar acı!
 
Şu an İzmir’deyim. Kışın sıcak-yazın serin evimde... Tüm dünyaya bir tıkla ulaşabildiğim bilgisayarımın başındayım. Hepimiz çok mücadele ettik ama dilenmedik. Zaten ben dilensem de kimse para vermezdi ki! Ne yaptık? Et sattık, göt sattık, Orospu olduk... Paramız olunca az buçuk saygı duyan oluyor zaten. Bu kadın da dilenmesin, istediğiniz eti götü falan mı versin? İnsanca yaşayabilmesi için kendini size armağan mı etsin? Tabi son verilere göre, Türkiye de bir milyon Suriyeli varmış. Bunların içinde zorunlu seks işçiliği yapanlar da, dilenenler kadar fazlaymış. Savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınanlar canını kurtarmış tabii Orospu olmuş, dilenci olmuş ama olsunmuş. Ölmemiş ya, sürünse de yaşamış...
 

Sokakta üç çocuğu ile kalmış o Suriyeli kadın, şu an benim vicdanımı sızlatıyor. Siz dilenciliği-Orospuluğu falan eleştirip boş çene çalın. O kadın yaşamaya çalışsın. Hayatımdaki en büyük pişmanlıklardan biri, arkadaşlarımla beraber gitmekti. Oysa O kadının yanına oturup onunla vakit geçirebilir hatta onu yemeğe çıkartabilirdim, belki hayatı boyunca hiç kimse onu yemeğe çıkartmadı ve bunu yapan ilk insan ben olabilirdim. Etimden, sütümden, yünümden faydalanan birçok insan beni yemeğe çıkartmıştır, bense hiçbir şey beklemeden onu yemeğe çıkartmak isterdim. Ben bunu yapmadığım için azap çekiyorum. Birileri savaş çıkması için dua ediyor. Altın alıp yükselmesini istiyor Başbakan, ağzından köpükler saçarak “ben bilirim” diyor. Benden iki damla gözyaşı geliyor ve basıyorum küfrü. Gemilerle-direklerle, savaşlarla, ihalelerle, rantlarla, altınlarla ve vicdanlarla alakalı... 


Etiketler:
nefret