20/09/2010 | Yazar: Burika Tutu

Pardon köprüyü gecene kadar ayıya dayı mı diyeceksiniz?

Pardon köprüyü gecene kadar ayıya dayı mı diyeceksiniz? Yeter Artık İsyan
“Yine kullanıldık” demeyeceğim bir gündü referandum günü, çünkü irademizi elimize aldık. Sürekli bir tarafta durup onu savunmak mı devrimcilik? ''Evet'' sonucu AKP'nin mi  yoksa hayırcıların mı başarısı? Zaten beklenen bir sonuçtu, 12 Eylül günü biraz benim için hüzünlüydü elbette, lakin o günü sevişerek geçirmeyi tercih ettim.
 
Nitekim Tayip Erdoğan akıllı bir savaşçı. Kazanacağını biliyordu, o yüzden karşı tarafı daha farklı şekillerde oyaladı ve karşı taraf da kendilerine yöneltilen Tayip Erdoğan eleştirilerini cevapladı. Kürsülerde sanki genel seçimdeymiş gibi vaatlerde bulundu. Neticede yapılan her şey ortada!
 
Ana muhalefet partisi lideri sosyal demokratlık oynayacağına önce ötekilere sahip çıksın. Kürt kelimesini bir kez olsun ağzına alamayan ve realiteyi kabul etmeyen bir liderin hele hele örgütçülüğü sıfır olan bir liderin sözüne inanarak hayır atmak abesti.
 
Ya da Bahçeli'nin faşizan söylemlerinin devam etmesi. Kemalist düzen yıkılmıştır. Bu kesinlikle doğru ve güzeldir de. Tamamen dogmalaşmış ideolojik bir yanı olmayan ve ötekileri kabul etmeyen bir sistemin elle tutulur bir yanı yok. Bugün Kemalist düzen sınıfsal çelişkiye cevap verebiliyor mu? Bugün Kemalistler Kürtlere, Ermenilere ve bir çok azınlık halkına hunharca bakıyor mu? Bir yakanın çocukları öteki yakanın çocuklarından özür diledi mi? Hain oluyorsa o düzende buram buram kan kokusu vardır. Lakin Kemalist düzenin yıkılıp yerine oturtulacak düzeni tartışmak da mühim olan. AKP'nin samimiyetsiz ve tamamen uşak tavırları ne yazık ki b.ktan bir ülkede olduğumu bir kez daha kanıtladı.
 
Diyarbakır’da çocuğunun okul parasını ödemek için halı yıkayan ve bu nedenle ölen kadınlar varken, Hrant Dink’i faşizan diye suçlayan ve hâlâ açılım, açılım kelimesini kullananları duymak varken, hâlâ bu ülkede evlerin duvarlarını yalayan bombalar varken, saçı uzun gözü lensli diye delik deşik edilen insanlar varken, hele hele hâlâ tarihiyle hesaplaşamayan ve hesaplaşanlara da ‘hain’ diyenler varken, ‘taraf’ olmak ne kadar akıllıca?

Bugün Kürt kelimesi korkunç küfürlerle eş görülerek kullanılmaktaysa hâlâ en devrimci duruşu ‘boykot’ diyenler yapmıştır. Bugün hâlâ ağza alınmayacak küfürleri Ermeniler’e söyleyen zihniyete karşı yapılacak en doğru hareket o sandığa gitmemektir.

Evet ya da hayır bir çözüm olamaz devrimci örgütler için. Devrimci örgütler sistemin verdiklerinin dışında her zaman bir alternatif üretmelidir ki devrimcilikte diyalektiği öngören de budur. Onların oylamalarıyla bir yere varamayacağımız çok açıktı ve biz de kendi yolumuzu çizdik. Boykot en onurlu ve inandırıcı duruştu kazanımlar için.
 
Bugün hâlâ doğuda sırf mensup oldukları etnisite yüzünden dışlananları görüp de içiniz sızlamıyorsa doğada hangi sınıfa mensup olduğunuzu bir daha gözden geçirin!

Hayırcılar hâlâ “biz nerde yanlış yaptık, neyi düzeltmeliyiz” derken Aziz Nesin'in sözünü paylaşmaya devam ediyor, hâlâ lümpen duruşlarını sergiliyor. Gülünç, doğrusu bir halkın %60'nın aptal olması %40’ının akıllı olduğunun anlamına gelmez! Türkiye’de karanlık bir döneme girildiğini iddia eden Kemalistler de biraz daha düşünmeli zaten bu ülke kuruluşundan beri dönem dönem her gruba sırasıyla karanlık gelmiştir. Bu kadar insanı karanlığa gömdünüz biraz da siz karanlıkta yaşayın.

Neden Türkiye halkları yıllardır top gibi bir oradan bir oraya atılıyor?
 
Bu oylama gösterdi ki artık başkaldıran toplumun ilerleyişin zıttında giden normları var. Eğer o sandığa gitseydim ödenmeyen faturalarımı, gelen zamların listesini ve en önemlisi devletin katil olduğu faili meçhul cinayetlerin listesini atardım.
 
Bugün oturup bir kez daha düşünmeliyiz. Hep bir taraf fişeği ateşliyor ama canı yanan biz oluyoruz. Koyun olmak sanırsam Türkiyelinin özümsediği bir olay, “aman bana ne canım biz 80 yıldır denedik olmadı” diye masa başı devrimciliği yapanlar da bir kez düşünmeli, rakı masalarında Türkiye aydınlık olmuyor. Masa devrimlerinizi köşelerinize taşımayın. Eğer içiniz tarihle her yüzleştiğinde yanıyorsa bilin ki siz toplumun kabul etmediği değer yargısısınız!
Evet, bu toprakları bu vatanı sevmiyorum sevseydim bunları yazmadım. Çünkü eğer bir şeyi sevmezsen düzeltmek için çalışırsın. Depremler oluyor beynimde. Her gün o kadar safça taraf tutuluyor ki, Can baba'nın örneği aklıma geliyor, malafa ne taraftaysa bizimkiler de o tarafta misali.  
 
Hak arayan toplumlar kendi içlerinde tıkalı kalırsa, yani çoğunluktan ya da faşizan böceklerden korkarsa, açılamazsa yine kendi içinde şakşakçılık yapacak. Mastürbasyon mu yapıyoruz? Neden hâlâ kimden korkup da susuyoruz? Hem de en çok üstümüze gelen ve bize ''hain'' diyen taraf karanlıktaysa. Mesele o ince çizgide durup taraf olmak mı ya da Hasan Sabbah gibi baş kaldırmak mı?

Türkiye’nin tüm ötekileştirilmişleri birleşin!


Etiketler: yaşam, siyaset
nefret