07/06/2010 | Yazar: Bawer Çakır

41 yıl önce, haziran ayının son günlerinde, ABD'nin New York şehrinde, Stonewall isimli kulüpte bir gece, haraç almak için kulübe gelen polisler içerideki

41 yıl önce, haziran ayının son günlerinde, ABD'nin New York şehrinde, Stonewall isimli kulüpte bir gece, haraç almak için kulübe gelen polisler içerideki “o biçim” insanlara sataştı. Kulüpten para almanın aynı sıra insanları tehdit de eden polisin çirkin tavrı karşısında “içeridekiler” bu kez sessiz kalmamayı tercih ettiler.
 
Siyah bir transın duvarda kırdığı şişe ve “yeter artık” feryadıyla hareketlenen kulüpteki öfke dışarı taştı, Birkaç gün süren sokak ayaklanmalarına dönüştü. İşte o gece tarihe dünyadaki lezbiyen, gey, biseksüel ve transların özgürlük yürüyüşlerini başlattıkları gün olarak geçti. Ve 41 yıldır, dünyanın birçok yerinde bu güne atfen düzenlenen etkinliklerde hem Stonewall ayaklanması anıldı hem de LGBT'ler yıllarca maruz kaldıkları ayrımcılığa, homofobiye, ırkçılığa, transfobiye, alaylara ve hakaretlere karşın dört elle sarıldıkları kimliklerini saklamayarak “afişe” etti ve “siz ne derseniz deyin, biz utanmıyor, kendimizle gurur duyuyoruz” dediler. Ne şanslıyız ki bu günlerin gerçekleştiği yerler arasında 18 yıldır İstanbul da var.
 
Stonewall'da filizlenen özgürlük mücadelesinin dallarından biri 18 yıl önce, 1993'te İstanbul'a ulaştı. Ve bugün Lambdaistanbul olarak faaliyetlerini sürdüren LGBT derneğinin kurulmasına da vesile olan ilk “Eşcinsel Onur Haftası” düzenlendi. Yürüyüş için İstanbul Valiliği'nin engeli nedeniyle sokağa çıkamasalar da yapılan etkinlikler o günün Türkiye'sini düşündüğümüzde gayet cesur sayılabilecek bir adımdı. Aynı zamanda devrimciydi de... Hatırlatmakta fayda var, o valilik 15 yıl sonra, 2006'da dernekleşen Lambda'yı kapatmak da istedi.
 
İstanbul'daki Onur Haftası etkinlikleri, ülkedeki politik havanın da etkisiyle, LGBT'lerin kendi meselelerini konuştukları “küçük etkinliklerden” memleket meselelerini de konuştukları “büyük organizasyonlara” döndü yıllar içinde.
 
İstanbul'daki ilk LGBT Onur Yürüyüşü, Ankaralı örgüt Kaos GL'nin 1 Mayıs 2001'de “eşcinsel emekçiler” olarak alana çıkmasının hemen ardından, 2002'de Taksim'de, İstiklal Caddesi'nde gerçekleşti. Ellerinde siyah bir tabut taşıyan 25 kişilik grup hem LGBT'leri bu mezarlara hapsettiği için toplumu eleştiriyor hem de LGBT'leri saklanmaktan vazgeçip sokağa çıkmaya davet ediyordu. O yürüyüşe katılan hiçkimse, Birkaç yıl sonra bu yürüyüşe binlerce kişinin katılacağını tahmin etmiş miydi bilmiyoruz. Ancak, özellikle 2006'da başlayan ve geçen yıl ciddi anlamda bir kalabalıkla gerçekleşen Onur Yürüyüşleri kimi “devrimci”, “demokrat”, özgürlükçü” çevrelerin hoşuna gitmese de ülkedeki en kitlesel sokak eylemlerinden biri haline geldi.
 
Remzi Altunpolat geçen sayılardan birinde, bu sayfalarda solun LGBT'lerle ilişkisini kaleme almıştı. Altunpolat'ın yazdıklarını hatırlamakta fayda gördüğümü söyleyerek devam etmek isterim.
 
1968'deki özgürlük rüzgarını arkasına alan, ABD'li LGBT'ler 1969'da hapsedildikleri kulüplere, ikili yaşamlara, yalan söylemeye mecbur bırakıldıkları hayatlarına, polise, kendilerini yok sayan hükümete, siyasetçilere isyan etmiş ve sokağa dökülmüşlerdi. Polisle çatışırken bir yandan da şarkılar söylüyor, adeta bir sokak partisindeymişçesine eğleniyorlardı.
 
Dünyada, özellikle ABD ve batı Avrupa'da, son yıllarda, özellikle kazanılan haklarının ardından Onur Haftaları kapitalist şirketlerin sponsorluğunda düzenlenen “eğlencelere”, LGBT'lerin yeni, parıltılı kıyafetlerini sergiledikleri “sokak defilelerine” döndü. Bu üzücü ilerlemeye rağmen telaşa mahal yok! Zira hala İstanbul'daki gibi “derdi” olan insanların, mücadelesini sürdüren, haklarını geri almak için çabalayanların çığlık çığlığa haykırdıkları haftalar da düzenleniyor. Batı Avrupa'nın birçok önemli şehrinde belediyenin desteğiyle, sponsorlu Onur Haftaları'na karşı alternatifleri de düzenleniyor. Hala sevinebiliriz... Zira özgürlük için hala umutlu insanlar var. Ve ne güzel ki hala birçok insan birey olarak kazandığı haklarla özgür olmadığını düşünüyor. O meşhur slogan işte en çok da burada anlam buluyor kanımca, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz...”
 
Onur kavramı birçoklarınca “ırkçı, faşizan” bulunuyor. Var olan bir şeyiyle onur duymanın ne kadar “kötü” olduğunu yazan birçok kişi oldu çeşitli mecralarda. Ama bu insanlar mesela, bulundukları örgütlerde birbirleriyle şakalaşırken “ibne” demeyi sürdürdükçe, üzgünüm ama LGBT'ler bu “şakalara” inat onur duymayı sürdürecekler. Bu tartışma, henüz LGBT'lerin haklarını, temsiliyetlerini veya yaşadıkları problemleri konuşmazken abesle iştigale giriyor. Elbette ki bana göre... Bu nedenle burayı kısa keseyim...
 
İstanbul'daki ilk yürüyüşün ardında, özellikle savaş, ırkçılık karşıtı hareketlerle yakın ilişkiler kuran, feministlerle “kardeş” olan, sadece homofobi ve transfobi meselesinde değil, kadın cinayetlerinde, Irak'a asker gönderilmesi sürecinde, vicdani retçilerin hakları söz konusu olduğunda, Kürtlere yönelik savaş çanları çalındığında da konuşur oldular. Çünkü, homofobi ve transfobinin de tıpkı Kürt, Ermeni, Roman düşmanlığı, cinsiyetçilik, hatta kapitalist sömürüyle aynı yerden kök aldığını biliyrolardı.
 
Bu yıl, 18. kez gerçekleşecek hafta için, ne tesadüftür ki Kadın ve Aileden Sorumlu (niye ki?) Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın akla zarar açıklamalarından önce, “aile” teması seçildi.
 
Arkadaşımız Ahmet Yıldız'ın öldürülmesi, sanık olarak babasının yargılanmasıyla başlayan, Lambdaistanbul Aile Grubu'nun kurulmasıyla süren, LGBT derneklerinin “Türk ailesine aykırı” olduğu gerekçesiyle kapatılmaya çalışılmasıyla alevlenen “aile” kavramını tartışmak ve hep beraber “Türk aile yapısının” ne olduğuna, devletin neden ve sadece aileyi korumak istediğine, ailenin neden “öldürebilir, şiddet uygulayabilir” bir mekanizmaya dönüştüğüne ve neden bunun hoşgörüldüğüne ilişkin sorulara yanıtlar aranacak ve tartışılacak. Bunu akademisyenler, hak savunucuları, edebiyatçılar, aileler ve çeşitli çevrelerden insanlarla yapacaklar.
 
Aylardır süren hazırlıkların sonuna yaklaşılıyor. 18 Haziran'da İstanbul'da renkli günler başlayacak. Özgürlük mücadelesi sürdürürken kapitalist tuzaklara düşmemeye gayret gösteren, ancak bir türlü anti kapitalist mücadeleyi yürütenlerin kollarını açıp sarılmadığı Türkiyeli LGBT'ler yine... yeni... yeniden... özgürlük taleplerini sokağa taşıyacaklar. Garajistanbul, Pera Müzesi gibi mekanların ev sahipliği yapacağı haftada partiler, konserler, sergiler, atölyeler de olacak.
 
Yılın homofobik ve transfobik kişi ve kuruluşlarına verilen “Hormonlu Domates Ödülleri” de bu yıl beşinci kez sahiplerini bulacak.
 
27 Haziran Pazar günü saat 17.00'de ise, artık mücadele takviminde kendine yer edinen Onur Yürüyüşü gerçekleşecek. Haftaya dair ayrıntıları www.prideistanbul.org ve pride-istanbul.blogspot.com adreslerinden edinebilrisiniz.
 
Aşk, özgürlük, onur mücadelesi sürdüren LGBT'leri yalnız bırakmayacak devrimciler de Onur Yürüyüşü'nde gökkuşağı bayrağının bir ucundan tutarak sloganlara katılacaklar... Kurtuluş yok, tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz! Siz de orada olacak mısınız?

Etiketler: yaşam
nefret