22/02/2014 | Yazar: Ömer Akpınar

Olayyy, 21 Şubat Cuma günü Dedikodulu Meyhane’de Yıldız Tilbe’yi sahnede göreceğimi söylediğim herkes kıskançlıktan çatlıyor.

Yıldız Tilbe Ankara’ya geliyor! Olayyy, 21 Şubat Cuma günü Dedikodulu Meyhane’de Yıldız Tilbe’yi sahnede göreceğimi söylediğim herkes kıskançlıktan çatlıyor. Aslında hiçbir zaman büyük bir Yıldız hayranı olmadım ama “Yıldız kafası”nı kim yadsıyabilir ki?
 
Burası Türkiye! Maalesef...
Alperen, Elif, Bora ve ben 2 hafta öncesinden kişi başı 250 lira ödeyerek sahnenin taş çatlasın iki metre ilerisinde bir yer ayırttık. Kaporamızı verdik, “bu masa değil mi, aman yanlışlık olmasın” diye tekrar tekrar yerimizi teyit ettirdik. Yine de içimde bir güvensizlik vardı; büyük paraların döndüğü bir mekan sonuçta ve maalesef “burası Türkiye, kardaş!”
 
Meyhaneye girmek için sırada beklerken kendi kendime eğlenme isteğiyle pembe bez ayakkabılarım, pembe-beyaz gömleğim ve bilekliğim için toplamda 10 lira harcadığımı bilseler, konsere şıkır şıkır gelen kalabalık beni linç eder mi diye düşündüm. Pahalı kıyafetler arasında rahat hissedemesem de Yıldız hayranı geyler, lezbiyenler ve transları görmek beni evimde hissettirdi. Tabi ya, Yıldız’ı en sahici biz sevmiyor muyduk?
 
İçeri girdiğimizde, bize ayrılan masaya oturmamıza izin verilmedi. Başka kişilere verilmişti orası, haksızlık yapma gücü olanlara. Madem siz bizim yerimizi kaptınız, biz de başka bir masanın hakkını yiyoruz diyerek yan kısımdaki bir masaya geçtik. Ama haksızlık yapma gücümüz yoktu bizim, bizimle birlikte benzer bir sorun yaşayan arkadaşlar da dışarıya çıkarıldı. Tüm bu tatsızlık arasında tanıştığımız Seda da anlam veremiyordu bu olanlara. Bizim için ayrılan masalar bir anda daha yüksek getiri sağlayacak kişilere ayrılmıştı. Ve onlar bizim gibi suçlu muamelesi görerek kapı dışarı edilmemişti.
 
Hakkını Aramak = Tatsızlık Çıkarmak
Bir saat boyunca devam eden bu “tatsızlık çıkarmayın” suçlamalarının ardından sahnenin uzağında, zoraki önerdikleri şekliyle ayakta seyretmek istemedim Yıldız’ı. Daha da önemlisi, hak etmediğini düşündüğüm bir mekana para kazandırmak istemedim, benim 250 liramın o geceki hasılattaki yerinin neredeyse sıfır olmasına rağmen. Paramı geri aldım ve Seda ile kapıda Yıldız Tilbe’yi beklemeye başladım. O kesin tavrını koyar diye.
 
Uzun süre içinde olduğunu bilmeden önünde beklediğimiz jipten çıktı ve mekana girdi Yıldız. Bizi görmedi bile...
 
Sakinliğim hâlâ devam etse de işletmecilerin bir türlü planlı iş yapmayı becerememelerine kızmadan edemiyorum. Yıldız’ın büyük hayranı olan arkadaşlarımın gecelerinin en azından başlangıcının berbat olmasına, zaman zaman gözlerinin dolmasına üzülüyorum. Yıldız şeklinde çiçek yaptırıp hediyesiyle Yıldız’ı bekleyen Seda’nın yaşadığı o şaşkınlık ve çiçeklerini yere atışı içime dokunuyor.
 
Homofobi ya da transfobi değildi Dedikodulu’da yaşanan. Kimin daha çok parası varsa o haklıdır kuralıydı. Eğlence hayatının da eğlencesini kaçıran o kural...
 
Bense, naif bir biçimde Yıldız’la küçük bir haber yapmak için konserde sorarım dediğim o soruyu düşünüyorum: Eşcinsel ve trans hayranlarınız için bir mesajınız var mı?
 
Evet, şimdi o soru kodaman tiplerin kaptığı masaların uzağında cevabını bekliyor: Yıldız Tilbe, eşcinsel ve trans hayranlarınız için bir mesajınız var mı? 

Etiketler:
İstihdam