03/03/2011 | Yazar: Erdal Partog

Kimlik mücadelesini kesen ya da onu zayıflatan yoksulluk yeni toplumsal hareketlerde temel bir yarılmayı meydana getirir.

Kimlik mücadelesini kesen ya da onu zayıflatan yoksulluk yeni toplumsal hareketlerde temel bir yarılmayı meydana getirir. Bu anlamda lgbtt (lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel) mücadelesi de kendi içinde en büyük yarılmayı orta ve üst sınıf lgbtt mücadelesi ile yoksul lgbtt bireyler arasında yaşar. Bugün küçük bir hareket olan lgbtt mücadelesi öğrenci, genç ve orta sınıf kesimden oluştuğu için yoksulluk, temel vatandaşlık geliri ve sosyal hizmetler gibi alanların sorgulanması arka plana itilir.
 
Bu minvalde lgbtt kimliğinin kanuni olarak tanınması toplumsal bir dönüşüm için yeterli bir kriter değildir. LGBTT derneklerinin hukuki olarak tanınması, anayasada eşitlik maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin eklenmesi yoksul lgbtt’lerin sorunlarına tek başına cevap vermekten uzaktır.
 
Bu sorunlar içinde lgbtt mücadelesinin karnesinin yoksulluk bağlamında oldukça zayıf olduğunu, hatta liberal bir söylem ile ekonomik ve sosyal hakların içini boşalttığını bile söyleyebiliriz. Bu yüzden medeni ve siyasi hak talepleri ister istemez lgbtt mücadelesinin teorik çerçevesinin zayıf yanlarını da açığa çıkarır. Bugün lgbtt mücadelesinin sadece kimliğe dayalı projelere yaslanması yoksulluğun lgbtt hallerini görünmez kıldığı gibi lgbtt mücadelesinin zayıflamasına ve diğer toplumsal hareketlerle ittifak kurmasına da engel olur.
Medeni ve siyasi hakların orta ve üst sınıf için vazgeçilmez olduğu gerçeğini tabii ki inkar edemeyiz, ancak bu durumun yoksulluğu daha da perçinlediği gerçeğini de gözden kaçıramayız. Yoksulluğun talepleri karşısında suskun kalan, yoksulluğun sosyal bir harekete dönüşmesi için alan açamayan bir mücadele kendi gelişimini de baltalamış olur.
 
Lgbtt bireyler için gerekeli olan kendi ayakları üzerinde durmak, bir iş sahibi olmak, kendi evini kurmak, hafta sonu bara çıkmak, alışveriş yapmak gibi sayısız ritüelin lgbtt mücadelesi içinde sıradanlaştırılması, liberalizmin bırakın yapsınlar bırakın geçsinler söylemi ile örtüşür. Lgbtt örgütlerine yeni gelen, onlardan yardım isteyen binlerce insan ekonomik ve sosyal haklar konusunda liberal ekonomizmle harmanlanmış tavsiyelerle daha da yalnızlaştırılır. Lgbtt bireylerinin iş bulmasının ve ekonomik bağımsızlığını kazanmasının kişilerin kendi ellerinde olduğunu düşündürten yaklaşımlar lgbtt mücadelesi içinde sıkça görmek mümkündür. Bu da lgbtt mücadelesini liberal ekonomik politikaların merkezine taşır.
 
Lgbtt bireylere kendi çabası ile iş bulmalarını salık vermek ya da zengin lgbtt bireyler tarafından istihdam edilebileceklerini söylemek, yoksul lgbtt bireylere yiyecek, içecek ve barınma imkanları sunmak, yine lgbtt bireylerin sağlık sorunlarını sivil toplum vicdanı ile çözümlemeye çalışmak lgbtt mücadelesinin liberal ekonomik göstergeleridir. Bu durum lgbtt mücadelesini cemaat ve sadaka zeminine çeker. Bu anlamda lgbtt mücadelesinin devlet ve sosyal haklar bağlamından uzaklaşması yoksulluğu azaltmaz onu çoğaltır, yoksulluğun hak taleplerini zayıflatır.
 
Lgbtt mücadelesinin ekonomik ve sosyal haklara dair zafiyetini ve yoksulluğa uzak elit tavrını bugünden değiştirmek bu anlamda çok zor görünebilir. Ancak bu sürecin lgbtt mücadelesi tarafından örülmesi mücadelenin kendini sosyal demokrasi ve sosyalizm arasında bir yerde konumlayabilmesi gerekir. Lgbtt mücadelesi lgbtt yoksul çocuklar, yaşlılar, sakatlar gibi dezavantajlı grupları da peşinden sürükleyebilecek, ekonomik ve sosyal haklara dayalı bir mücadeleye dönüşebilmesi, kendiliğindenci liberal politikalara dayalı tavırlardan uzaklaşması, daha özgürlükçü bir çizgide yoksulluğu sosyal politikalar çerçevesinde gündemleştirmesi gerekir.
 
Lgbtt mücadelesinin kimlik mücadelesinden yoksulluğa alan açması sadece lgbtt mücadelesini güçlendirmekle kalmayacak aynı zamanda diğer yoksul kesimlerle yoksulluk ortak paydası üzerinden yeni ittifaklara da siyasi ve politik olarak şans tanımış olacaktır. Tabii ki bu yönde bir mücadele muhtemel bir sol siyasete de katkı sunabilecektir.
 

Etiketler: yaşam
nefret