20/09/2010 | Yazar: Servet Gün

Yoksulluk, aslında öyle görünür bir olgudur ki bakıp da görmek istemeyenlerin bile gözüne batan, dolayısıyla görmezden gelemeyecekleri bir kamusal gör

Yoksulluk, aslında öyle görünür bir olgudur ki bakıp da görmek istemeyenlerin bile gözüne batan, dolayısıyla görmezden gelemeyecekleri bir kamusal görünürlülüğe sahiptir. Buna rağmen yoksulluk yazını “yoksulluk olgusunun ne kadar çok tartışmalı” olduğunu tartışmakla bitiremiyor bir türlü. Oysa yoksulluğu yaşayanlara, yoksullara sorsalar o kadar da çok tartışmalarına gerek olmadığını anlatacaklar tüm çıplaklığıyla. Tüm nedenleri, tüm sonuçları ve tüm çıplaklığıyla orta yerde durmasına rağmen yoksulluğun tartışmalı olması onun kavramsal temsiliyetiyle ilgilidir. Yoksa toplumsal gerçekliği ile ilgili değildir. Ama ne yazık ki kavramlar algıları realize ediyor. Kısacası, yoksulluk yazınının içine düştüğü karmaşanın arka planında yoksulluk olgusuna dair bir mistifikasyon, bir gizleme amacı olduğunu söylemek gerekir. Yoksulluk kavramının kavramsal düzeyde olgudan koparılmak istenmesi yeni bir şey değildir elbette ve bu bağlamda, sosyal bilimler alanına ait pek çok kavram örnek gösterilebilir.[1]
 
“Kavramların olgulardan veya toplumsal gerçeklikten kopartılmak istenmesinin nedeni nedir?” sorusu akla gelebilir. Bu sorunun cevabını ideoloji dünyasında aramak gerekir. Soru örneğin yoksulluk bağlamında cevaplandırılacaksa, cevap: yoksulluğa neden olan süreçleri gizlemektir. Nedenlerin gizlenmesi ise açıktır ki yoksullukla mücadelenin niteliğini belirler. Bugün için, gizleme çabasının büyük oranda başarıya ulaştığını söylemek mümkündür. Örneğin, yoksulluk ile ilgili yapılan birçok araştırma, yoksulluğun sebepleri arasında kapitalizmin işleyiş yasalarını saymamıştır. Yine ampirik bir çok çalışmanın gösterdiği üzere, yoksulluk kader ile, göç ile, sosyal dışlanma ile, yoksulluk kültürü ile ilişkilendirilmiş; ama etrafa saçılmış ve kendi yoksulluklarıyla inşa edilmiş olan o ihtişamlı zenginliklerle ilişkilendirilmemiştir. Dolayısıyla önceki nesil yoksulları kadar şanslı değil günümüz yoksulları. Çünkü onlar yoksulluklarına neyin ve kimin sebep olduğunu ve dolayısıyla taşı nereye atacaklarını da biliyorlardı. Günümüz yoksulları gibi ezilen tüm toplum katmanları, ideolojik bir saldırı ile karşı karşıya, kafaları karışık, “zihinleri köleleştirilmiş” durumda, dolayısıyla yerden taşı almak bile hiç kimsenin aklına gelmiyor.
 
Yoksulların ve ezilenlerin tepkisizliğinin önemli bir nedenidir kendi konumlarına ilişkin eksik ve yanlış bilinçleri. Bu durumun en önemli sebeplerinden biri ise, toplumsal iletişim araçlarının büyük oranda sisteme biat ediyor olmasıdır. Dolayısıyla, gerçeklerin üzerini açmaya, “kral çıplak”tır diyebilmeye her türlü araçla ve her yerde ihtiyaç vardır. Bu yazı çerçevesinde kralın çırılçıplaklığına aslında, “yoksulluğu doğru tanımlamanın ne işe yaradığıyla” işaret edilecektir. Bu bağlamda, yoksulluğun tanımlanış biçimi, aynı zamanda zenginliğin meşruluğunu da tartışma zeminine çekecektir.
 
David Harvey, kıtlığın dolayısıyla yoksullaşmanın kapitalist bir toplum için kaçınılmaz bir süreç olduğunun altını çizmek üzere, “(…)yoksunluk, mülk edinme ve sömürünün de piyasa sisteminin gerekli refakatçileri olduğunu kabul etmek gerekir” demektedir. Piyasa sistemi, gerekli refakatçilerini kendi varlığını sürdürebilmenin bir gereği olarak emek ve sermaye arasındaki çelişik ilişki temelinde örgütler. Michael Perelman, İlkel Birikimin Gizli Tarihi ve Klasik Ekonomi Politik adlı çalışmasında zenginliğin kaynağı olmaları dolayısıyla bir polis şefinin yoksullara duyduğu minnetine dikkat çekmektedir: “ (…) Yoksulluk … ülkelerin ve toplumların bir uygarlık düzeyinde onsuz varolamayacakları zorunlu ve vazgeçilmez bir bileşimdir. Yoksulluk, insan yığınıdır. Yoksulluk, servetin kaynağıdır. Yoksulluk olmasaydı emek varolamazdı; zenginler, zarafet, konfor ve servet sahibi olabilecekler için katkı varolamazdı.” 1815 yılında Londra’daki bir polis şefinin yoksullara ilişkin itirafını bugün için bulmak neredeyse imkânsızdır. Karl Marx da John Bellers’in 1696 yılında yazdıklarına atfen benzer şeyler ifade etmektedir: “Bir insanın elinde yüz binlerce acre [0,4 hektar]  toprak, bir o kadar da para, bir o kadar hayvan olsa ve emekçisi olmasa, bu zengin adam emekçi olmaz da ne olur? İnsanları zengin eden emekçi olduğuna göre, ne kadar fazla emekçi olursa o kadar çok zengin olunur.” Tüm bu alıntıların işaret ettiği gibi, yoksulluk, kapitalist ekonomi açısından sadece iyi bir şey değil; aynı zamanda onun hayatta kalmasını sağlayan temel bir unsurdur. Dolayısıyla, yoksulluk, kapitalist ekonomik sistemin özünde, özelliklerinin bir sonucu olarak zaten vardır. Kapitalist sistemin özsel bir ürünü olarak yoksulluk, E. O. Wright’ın anlamlı ifadesiyle “tesadüf veya rastlantı değildir”. Yoksulluk, ekonomik yapısı sınıf ve sömürüye dayanan toplumun, özünde var olan ve kritik öneme sahip bir özelliğidir. Yoksulluğun sürmesinden yana olan ayrıcalıklı ve güçlü aktörler vardır. Kapitalistler ve diğer sömüren sınıflar yoksulluktan çıkar sağlamaktadır. Bu bağlamda yoksulluğun derinleşerek ve genişleyerek devam etmesinin nedeni, yoksulluğun varlığını sürdürerek kendi konumlarını yeniden üretmektir.
 
Yoksulluk olgusunu kapitalizmin yapısal gereği olarak gören Marksist yaklaşım, kapitalizmi yıkma iradesini yaratmanın dışında kendisini ontolojik olarak sınıf siyaseti üzerine oturtmaya da yarar. Bu pozisyon alış, yoksulluğu “marjinalleşmiş” veya “dışlanmış”lara karşı bir “yurttaşlık siyaseti” meselesi olarak görenlere, sınıf mücadelesinin olanaklarını gösterir. Zira yoksulluk yazınının genel eğilimi, yoksulluğu “biçare toplumsallık” ile yaftalayarak onu ekonomik ve politik içeriğinden soyutlar iken; kapitalizmin yapısal gereği - sınıf hareketi - kapitalizmin tarihi boyunca yaratılmış olan yoksulluğa sınıf içeriği vermek ve onu bir sınıf sorunu olarak formüle etmek gibi bize bilinçli bir yolu önermektedir.
 
Yoksulluk kavramının sosyal bilimler yazınında sınıfsal ve toplumsal içeriğinden boşaltılarak tartışılmasının başlıca nedenlerini, emek-sermaye/sınıf eksenli yaklaşımların pek makul kabul edilmediği süreçlerde aramak gerekir. Toplumsal eşitsizliğin ve sömürünün hızla artığı bir dünyada yoksulluk kavramının içeriği sınıfla buluşmuyor ve buluşamıyorsa eğer; yoksulluk, bizzat yoksullaştıranların söylemi olabildiği içindir.  
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  
Yararlanılan Kaynaklar
HARVEY, David (2006), Sosyal Adalet ve Şehir, Metis Yayınları, İstanbul.
MARX,  Karl (2000) Kapital: Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili, Birinci Cilt, Çev. Alaattin Bilgi, Sol Yayınları, Ankara.
ÖZDEK, Yasemin (2002), “Küresel Yoksulluk ve Küresel Şiddet Kıskacında İnsan Hakları”, Yoksulluk, Şiddet ve İnsan Hakları içinde, TODAİ İnsan Hakları Araştırma ve Derleme Merkezi, Yayın No: 311, Ankara.
ÖZUĞURLU, Aynur (2002), “ Yoksulluk Kavramına “Çöplük”ten Bakmak”, Yoksulluk, Şiddet ve İnsan Hakları içinde, TODAİ İnsan Hakları Araştırma ve Derleme Merkezi, Yayın No: 311, Ankara.
PERELMAN, Michael (2001), “The Secret History of Primitive Accumulation and Classical Political Economy”, The Invention on Capitalism içinde Duke Universty Pres, Durham&London,
WRIGHT, Eric Olin (1994), Interrogating Inequality, Verso, London.


[1] Toplumsal gerçeklik ile “üretilmiş kavramlar” arasındaki ilişkisizliğe ve dolayısıyla uydurulmuş bu kavramlar aracılığıyla yaratılan mistifikasyona işaret etmek üzere Özgür Üniversite’nin yayınladığı Kavram Sözlükleri I ve II’ye ve oradaki yüzlerce kavrama örnek olarak bakılabilir.

Servet Gün


Etiketler: insan hakları
İstihdam