04/11/2010 | Yazar: Erdal Partog

“Bakan Şimşek, içkiye zam oranını vatandaşların sağlığını düşünmekle açıklarken, kâr hırsı ve ucuz maliyetin tehlikeye düşürdüğü iş&ccedi

“Bakan Şimşek, içkiye zam oranını vatandaşların sağlığını düşünmekle açıklarken, kâr hırsı ve ucuz maliyetin tehlikeye düşürdüğü işçi sağlığı ve güvenliği AKP’nin aklına hiç gelmiyor.”
 
Bildiğiniz gibi AKP hükümetinin içkiye yaptığı zam oranı diğer zamların çok üstünde gerçekleşti. Mehmet Şimşek bunun gerekçesini de vatandaşlarının sağılığını düşünmek olarak açıkladı. Yoksa hükümetin hali hazırda ek kaynak yaratmak gibi bir derdi olmadığını da ekledi. Yani devlet vatandaş için neyin sağlıklı neyin sağlıksız olduğuna vatandaşı adına karar veriyor. Bu gerekçe ile sağlıksız olan şeyin fiyatını yükseltiyor, insanların içki içmesini sözde önlemiş oluyor.
 
Bakan Mehmet Şimşek’in vatandaşın sağlığını düşündüğünü söylemesinin ardındaki dini gerekçeler olup olmadığını okuyucuya bırakmak gerekir. Bilindiği gibi bugün Türkiye’de iş güvenliği olmadığı için madenciler, gemi işçileri, plastik işçileri ve adını daha sayamadığım birçok işçi sağlıksız iş koşullarının sonucu hastalanıyor ya da ölüyor. İşçilerin sağlığı ve güvenliği kâr hırsı ve ucuz maliyet dolayısıyla tehlikeye giriyor. Buna rağmen ben hiçbir bakandan işçilerin sağlık haklarını korumak için normalin üzerinde bir önlem veya ceza talebinde bulunulduğunu görmedim. Yüz binlerce kredi kartı mağdurunun yaşadığı psikolojik şiddeti ve bunun olumsuz yansımalarını azaltmak için banka faizlerini düşürmek derdinde olduklarını da görmedim. Çünkü AKP hükümeti vatandaşın sağlığını dini öğretilerin kapsamı dışında evrensel sosyal haklar bağlamda düşünemiyor.
 
Sağlık gerekçesi üzerinden, sağlık bakanlığı da insanların sağlıklarını korumak adına yeni birçok faşist uygulamaya cesaret eder mi bilemiyorum. Eğer ülkemizde AIDS vakası çok olsa (ben çok olduğunu düşünüyorum) buradan hareketle hükümet de vatandaşın sağlığını korumak için ne önlem alırdı dersiniz? Muhtemelen vatandaşlarından seks yapmamalarını ister, bugün de olduğu gibi genel evlerin kapısına kilit vururdu. Seksi düşman ilan eder, zorunda kalmadıkça vatandaşlarının zevk için seks yapmamalarını isterdi.
 
İnsanların sağlıkları için koruyucu önemler almak yerine onları caydırmak için yumuşatılmış cezalar, yasaklar getirmek demokrasilerde olmaz, olsa olsa AKP zihniyetinin teoloji bağlamında kültürel yaşamı düşünmesi çerçevesinde olabilir.
 
Sağlık hakları insan özgürlüklerini sınırlayan bir yasaklar zinciri değildir. Sağlık hakları insan özgürlüklerini geliştiren ve vatandaşlarının rızasını alan koruyucu önlemleridir. Bu koruyucu önlemler hayatın her alanında ciddiye alındığı oranda tutarlı olacaktır. Daha önceki yazılarımda da sık sık vurguladığım muhafazakâr liberal Müslümanların ekonomide liberalizm kültürde teokrasi anlayışı maalesef sağlık konusunda da kendini açıkça gösteriyor.
 
Sağlık haklarını teolojinin değerleri ile düzenlemek isteyen Papa ile Tayyip Erdoğan hükümeti arasında tek fark birinin devlet başkanı birinin dini lider olmasıdır. Bu anlamda Türkiye’de teokrasi ile demokrasi arasındaki çatışma halen canlılığını korumaktadır.


Etiketler: yaşam, siyaset
nefret