29/03/2006 | Yazar: Kaos GL

Aktaracağımız olayla ilgili haber 23 Mayıs 1994 tarihli Milliyet gazetesinde yer aldı. Benzer bir olayın İsviçre'de de ortaya çıktığı, aynı gazetenin bir gün sonraki sayısında haber olarak verildi.

Aktaracağımız olayla ilgili haber 23 Mayıs 1994 tarihli Milliyet gazetesinde yer aldı. Benzer bir olayın İsviçre'de de ortaya çıktığı, aynı gazetenin bir gün sonraki sayısında haber olarak verildi.

Fransa'da, yüzlerce kan hastasından biri olan Türkiyeli A.D., tedavi olduğu süreçte kendisine bile bile HIV’li kan verilenlerden. Devlet bile bile bin iki yüz hastasına AIDS aşılıyor ve birkaç doktorun mahkum edilmesiyle Fransız Devleti aklanmış oluyor!...

KAOS GL

A.D. anlatıyor:

"18 yaşımda geldim Fransa'ya. Doğuştan kan hastasıyım. Burada iyi tedavi ediliyordum. Aşağı yukarı normal bir yaşam sürmeye başlamıştım. Evlendim, dört çocuğum oldu. Kan hastalığım için hastaneye gidiş gelişlerimden birinde, tam olarak 13 Kasım 1987 günü, bana 'HIV pozitifsin' dediler. Oysa virüsü 1984 yılında almışım.

Hastane, 1985 yılından itibaren yaptığı kontrollerde hastalığı kaptığımı biliyormuş, ama mahkemeye veririz diye ben ve benim gibi kan nakli yoluyla AIDS virüsü alanlardan durumlarını tam iki yıl boyunca gizlemişler.

Fransa'daki AIDS'li kan nakli kurbanları bir dernek kurarak örgütlendiler. Hükümeti ve kan bankası sorumlularını mahkemeye verdik. Fransız devleti bana, karıma ve çocuklarıma 1 milyon 134 bin 500 Fransız Frangı (yaklaşık 7 milyar TL) tazminat ödedi. Ama neye yarar? AIDS'in son aşamasına en çok iki yılım kaldığı söyleniyor. İki yıla kadar bir ilaç bulunacak mı? Belki yenerim diye düşünüyorum zaman zaman. Şu anda yalnızca karımın ve çocuklarımın geleceğini garanti altına almaya çalışıyorum. Şanslıyım aslında, çünkü Türkiye'de AIDS virüsü kapan hastaların bazı doktorlar tarafından tedavi edilmediğini öğrendim. Hatta AIDS'li diye bir vatandaşın evinin önüne kireç dökmüşler. Oysa benim karım, beni yalnız bırakmadı mücadelemde. Bizden hastalığı gizledikleri iki yıl içerisinde Tanrı onu korudu, hastalık ne ona ne de çocuklarıma bulaştı."

A.D.'nin eşi A.D. gibi kültürlü ve akıllı, çalışan bir kadın. Kocasının hastalığının Türkiye'de duyulmasından korkuyordu. Fotoğrafının çekilmesine, adının yayınlanmasına izin vermedi.

"Bilemezsiniz yaşadığımız cehennemi" diyordu. "Ben güçlü bir insanım. Ama çocuklarımı düşünüyorum. O kadar küçükler ki. Okulda 'AIDS'li' deseler, neler düşünür, neler hissederler? Babalarını yitirirlerse tepkileri ne olur? Eşimin hastalığıyla yaşamaya alıştım. AIDS'ten korkan, virüs almış olanların elini sıkmayan insanlar var. Onlarla karşılaştığım zaman, sanki ben böyle bir olayı yaşamıyormuş ama daha bilgi sahibiymişim gibi yapıyorum. Onlara öğütler veriyorum. Eşim, durumu dolayısıyla zaman zaman umutsuzluğa kapılıyor. Kızıyor, bağırıyor, nedensiz yere öfkeleniyor. Sonra, 'Zaten yokum' diyor. Bunu işitmek kolay değil. Yaşamak hiç değil. Türkiye'deki hastalara ve yakınlarına seslenmek isterim. Eğer hastalığı kan nakli yoluyla aldılarsa, bizim gibi örgütlensinler. Haklarını arasınlar. O insanları aranızdan atmayın. El sıkmakla, öpüşmekle geçmiyor AIDS. İki yıl süreyle, eşimin virüsü aldığını bilmeden yaşadık, bakın bana geçmedi. Çok acı çekiyor bu insanlar, onları yalnız bırakmayın, çünkü suçsuzlar."


Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret