11/07/2006 | Yazar: Kaos GL

Ajda’nın Elmasları kıkırdayarak okunacak Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Mehmet Murat Somer’in Hop-Çiki-Yaya serisinin yeni kitabı 'Ajda'nın Elmasları', Merkez Kitaplar'dan çıktı. "Ben henüz 27 yaşında, genç, diri ve körpeyim" diyen Somer, okurlara güzel sürprizler hazırlamış. Ajda Pekkan'ın elmasları gibi! Kıkırdayarak okunacak bir Hop-Çiki-Yaya’ya daha hazır olun.

KAOS GL

Belgin Çoban

* Sabah’tan Belgin Çoban, Mehmet Murat Somer'le konuştu.

Ajda Pekkan değilse bile elmasları bu kitapta

Mehmet Murat Somer'le sohbetimiz hep pozitifti. Kendisi çok pozitif zaten... Dünyanın en sinirli insanı olsa bile karşısındaki, yavaş yavaş oturduğu koltuğa yerleşiyor ve tüm sorunlarından uzaklaşıyor... Bunda; bireysel farkındalık ve yönetim danışmanlığı yapmasının da rolü büyük elbette... Tabii ben onunla bana danışmanlık yapması için değil, yeni kitabından konuşmak için buluştum. 'Buse Cinayeti', 'Peygamber Cinayetleri', 'Jigolo Cinayeti', 'Peruklu Cinayetler' ve 'Huzur Cinayetleri'nin yazarı Somer'in Hop-Çiki-Yaya serisinin yeni kitabı 'Ajda'nın Elmasları', Merkez Kitaplar'dan çıktı. "Ben henüz 27 yaşında, genç, diri ve körpeyim" diyen 59 doğumlu Somer, okurlara güzel sürprizler hazırlamış kitabında. Örneğin Ajda Pekkan'ın elmasları bu kitapta. "Kitabın Ajda Pekkan'ın yeni albümüyle zamanlaması üst üste geldi. Kimileri bunun ticari bir numara olduğunu söylüyor; inşallah işe yarar (gülüyor)... Diğer taraftan baktığımız vakit, ben bir Ajda Pekkan hayranıyım. Naim Dilmener kadar değil ama ondan birkaç derece düşük olmak üzere Pekkan hayranıyımdır... Ajda Pekkan değilse bile elmasları kitapta..."

Travestiler Neden Olmasın

• Bu kitap Hop-Çiki-Yaya serisinden mi?

Şu andaki serinin paraleli diyelim. İlk beş kitaptaki kahramanların hemen hepsi burada var. Daha önceki seri yani Hop-Çiki -Yaya polisiyeleri dedektifimiz Burçak'ın ağzından anlatılıyordu, burada bir tek o yok... Şimdiki 'Başka Türlü Hop-Çiki-Yaya Entrikası' alt başlığında zaten. Burçak yok ama 'Kibar Gönül', 'Tatlı Ponpon' ve düşük belli jeanler giyen Hasan var. Onlar olayı çözümlemeye çalışıyor.

• Ve yine travestilerimiz var...

Elbette.

• Travesti neden konu oldu kitaplarınıza?

'Neden olmasın da' var tabii. Travestiler pek çok kitapta var. Ben travestilere burada pozitif bir yaklaşımla sundum. Travestinin birkaç kolaylığı var. Kahramanımı travesti yaptığımda istediğim vakit onu erkek kılığından istediğim yere sokup, istediğim vakit de alımlı bir kadına dönüştürüp istediğim yere öyle götürebiliyordum, yani bana bir yazar olarak kolaylık sağlıyordu. İstediği yerde istediği hale geliyor. İkincisi, farklı birkaç kimliği yükleyebiliyordum o zaman. Erkek kimliği, travesti kimliği belki şarkıcı kimliği, şovcu kimliği keza biraz da oynama yeteneği geliyordu. En önemli tarafı da bizdeki pek çok alt kültüre bakışı çok ikiyüzlü buluyorum; biraz ona dikkat çekmek istedim. Travestiler genelde, toplumun sillesini yemiş, zavallı, suça fevkalade teşne, fuhuşa mahkûm, her nevi tatsızlığı, kötülüğü yapabilir, görünce insanların kaldırım değiştirmesi gereken insanlar gibi sunuluyor. Oysa değil, bu da bir tercih. Ben de buna karşılık gayet rafine bir travesti kahramanı yaratmayı tercih ettim. Bu da bir anti-tip olarak, birazcık negatifi pozitif yapmaktı.

• Her kesimden onay alan bir travesti mi yarattınız?

Evet. Her kesimin sempatik bulacağı ya da hoşuna gidecek, belki içten içe özenenlerin bile çıkacağı şeker bir travesti hatta birkaç tane var.

• Peki travestilerden size herhangi bir tepki, teşekkür geldi mi?

Gelmedi. Çok okuduklarını da sanmıyorum.

• Neden okumuyorlar sizce?

Bilmiyorum. Uzun sürecek araştırmalar yapanlara sorun. Bizde zaten kitap az okunuyor. Hanım okuyucuların daha çok okuduğuna inanıyorum.

Benim kitaplarım şampanya gibidir

• Sizin kitaplarınızın diğer Türk polisiyelerinden farkı nedir?

Ben benimkilerin daha gazoz gibi olduğuna inanıyorum ya da şampanya, hangisini isterseniz. Daha evvel de bahsediyordum, ben keyifli şeylerden hoşlanıyorum. Yazarken de kendi yazdığımdan keyif almak istiyorum. Okuyanlar kıkırdasın istiyorum. İnsanlar benim kitaplarımı okurken yüzlerinde tatlı bir tebessüm olsun istiyorum. Bu arada bir şeyler geçiyorsa onlara ne ala! Yoksa çok fazla ağır edebiyat falan yaptığımı zannetmiyorum. Böyle bir kaygım da yok.

• Kurgu olarak farkı var mı?

Her şeyin moderni çıktı çıkalı, polisiyenin de moderni çıktı. En baştan katili bildiğimiz de var. Hatta Patricia Highsmith'in bütün kitaplarında katilden yana da oluyoruz, katili biliyoruz, 'ay ay ay şunu da öldürsün' diye içimizden geçiyor. O klasik zamanların polisiye yapısı klasik kaldı. Bakarsak Paul Auster'in de polisiyeleri var. Ha benimkiler gerçekten çok gerilimli polisiyeler mi? Değil. Bir gerilim var ama eğlenceli kitaplar bunlar. Ama ben polisiye olmayan kitap da yazdım. Şampanya üçlemesi ki; 'Podyum ve Kulis' gelecek şimdi peş peşe ve onlar polisiye değil.

Oyunlarımı keşfeden varsa ne mutlu bana

• Hop-Çiki-Yaya'nın kelime anlamı yok... Yani çok yaşa yaya gibi bir laf... 1960'larda Türkiye'de komedyenlerin kullandığı bir lafmış. Amerikan Koleji'nde de maçlarda el çırpan ponpon kızlar söylüyorlarmış. Söylenişi çok hoşuma gittiği için kitaplarıma alt başlık olarak seçtim.

• Önce beş kitaplık bir seri olarak düşünmüştüm. İlk beş yayımlandı. Sonra 'ben bunlara bir süre ara vereyim' dedim. Daha sonra müdürüm, ajanım ve yakın arkadaşım Barbaros Altuğ, beni seriye devam etmeye ikna etti. 'Beş tane yazdım yeter' dedim. "Agatha Christie 80 tane yazdı... Aynısından, Sue Grafton 29 tane yazdı, yazmaya devam ediyor. Sen beşte kaldıysan çok ayıp" dedi.

• Benim yaş kuşağımdaki pek çok insan Ajda Pekkan hayranıdır. Biz 60'larda 70'lerde Ajda Pekkan ile büyüdük. Bu kitapta bir anlamda Ajda Pekkan hayranlığını dile getirdim burada.

Gerçek Bir Fanatik

• Kitaptaki kahramanlar, özellikle Hasan, gerçek bir Ajda Pekkan fanatiği... Kendi fanatik olmakla birlikte etrafındaki insanlara da örneğin Alman asıllı Fraulein Früchtück'e Ajda Pekkan hayranlığını enjekte ediyor. Sıkıştığı vakit de zorluyor, ona sınavlar yapıyor, zorla Ajda Pekkan şarkısı söylettiriyor...

• Hem kendi Ajda Pekkan hayranlığımı bir şekilde temize çekmeye çalıştım hem de Ajda Pekkan hayranlığının nasıl bir şey olabileceğini anlatmaya çalıştım. O nedenle Ajda'nın elmasları bu kitaba girdiler. Kendisi değilse bile elmasları bu kitapta.

• Hikâye o elmasların etrafında dönüyor. Çalınan elmasların bulunması... Elmasları kimin çaldığını öğrenmek isteyenler buyursun kitabı okusun.

• Mesela Balzac'ın sunduğu bir Fransa taşrası. Bir cümlede geçen bir papaz, bir başka kitabında başkahramanı... Ya da önünden geçtiğimiz bir dükkân, bir başka kitapta tümüyle o dükkânda geçen bir macera. Ben de biraz benzer şeyler yapmaya çalıştım. Kitaplardan birinde iki virgül arasında geçen bir isim, başka bir kitapta çok önde bir kahraman oluyor. Veya yan karakterlerin bir kısmı şampanya üçlemesinde de karşımıza çıkıyor. İstanbul panoramasını başka bir şekilde oluşturuyorum kendime göre. Ben bunu hoş bir oyun olarak yapıyorum. Keşfeden varsa ne mutlu bana...


* İlgili haberler:

[[Başka Türlü Bir Hop-Çiki-Yaya Entrikası]]



Etiketler: kültür sanat
nefret