30/09/2015 | Yazar: Yıldız Tar

Normlar çerçevesine kuruluyoruz, ama normları altüst etme, yenilik yaratma şansına da sahibiz.

Alev Özkazanç: Normları alt üst etme şansına sahibiz Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Heteroseksizm Eleştirisi ve Alternatif Politikalar yürütücüsü Prof. Dr. Alev Özkazanç: Normlar çerçevesine kuruluyoruz, ama normları altüst etme, yenilik yaratma şansına da sahibiz.

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı ile Kaos GL’nin yürüttüğü “Heteroseksizm Eleştirisi ve Alternatif Politikalar” dersi bu yıl da devam edecek.

Kaos GL'den Aylime Aslı Demir'in üç yıldır kolaylaştırıcılığını üstlendiği ders kapılarını 1 Ekim Perşembe günü Esmeray’ın Kestirmeden Hikayeler oyunu ile açacak. Dönem boyunca devam edecek dersin açılışı ise Cuma günü ders yürütücüsü Prof. Dr. Alev Özkazanç’ın sunumuyla başlayacak.

Yıllardır dersin yürütücülüğünü üstlenen Özkazanç’a hem derste neler yaptıklarını hem de ‘heteroseksizm’, ‘homofobi’ ve ‘transfobi’ gibi kavramları sorduk. Sadece içerik açısından değil, veriliş itibariyle de ‘queer’ bir ders olduğunu söyleyen Özkazanç, “Derslerimizde hem heteronormatifliğin kuruluş dinamiklerini tartışıyor hem de direniş ve normların altüst edilmesi pratiklerini öne çıkarıyoruz” dedi.

Kapıları herkese açık Heteroseksizm Eleştirisi dersini yürütücüsünden dinlemek isteyenler için Özkazanç ile söyleşimiz şöyle:

Heteroseksizm eleştirisi ve alternatif politikalar dersinden bahsedebilir misiniz? Ne zaman başladı? Daha önceki yıllarda neler yapıldı?

Bu ders ilk olarak 2013 yılında Kadın Çalışmaları Anabilim Dalının tavsiyesiyle Kaos GL'ye yaptığımız ortak ders önerisi sonucunda açıldı. Kaos GL'ye bu öneriyi götürmemizin amacı, bir süredir devam eden yakınlık ve işbirliğimizi akademik alana taşıyarak daha da geliştirmek istememizdi. Bu işbirliğinin, hem Kaos çevresi hem de yüksek lisans programımız için büyük bir katkı olacağını ummuştuk, nitekim tam da öyle oldu. Bu ders ilk açıldığında Betül Yarar’ın moderatörlüğünde herkese açık bir ders olarak örgütlendi ve hem öğrencilerimizden hem de dışarıdan büyük bir katılımla gerçekleşti. Dersin içeriği Türkiye'de bu alandaki bilgi birikimini çok iyi yansıtıyordu ve çok başarılı bir biçimde işledi. Ancak ilk yılın sonunda dersi tekrar gözden geçirirken fark ettik ki dersin içeriği fazla yoğundu ve hem giriş niteliğindeki konuları hem de daha ileri tartışmaları aynı anda içermeye çalışıyordu. Bu durumun izleyenler için bazı olumsuz sonuçları olabildiğini gözlemledik ve böylece dersin içeriğini geliştirip, buradan iki dönemlik bir ders çıkarmaya karar verdik. Şu anda giriş niteliğindeki ilk dönem dersinin ardından ikinci dönemde Queer teori adlı daha teorik bir başka ders daha veriyoruz.

Bu dersin akademi açısından önemini açabilir misiniz?

Bu ders akademi açısından çok önemli bir yenilik taşıyor, hatta bazen dediğimiz gibi oldukça “queer” bir ders sayılabilir. Sadece içerik itibariyle değil, dersin verilişi açısından da bu böyle. Öncelikle Kadın Çalışmaları programımız için çok önemli ve değerli bir açılım olduğunu söylemem gerek. Yakın zamana kadar KÇ programı heteroseksizm eleştirisine ve queer kurama yeteri kadar yer veremiyordu. Şimdi ise sadece ders olarak değil, bir bütün olarak programın daha fazla “queer”leştiğini söyleyebiliriz. Ayrıca sanırım bu açıdan KÇ programı ülkedeki diğer tüm KÇ programlarından da farklılaşıyor ve giderek daha fazla ilgi çekiyor. Ayrıca dersin herkese açık ders olarak verilmesi, her hafta konunun farklı boyutlarını çalışan akademisyen ve aktivistlerin ülkenin her yerinden davet edilerek derse katılmalarının sağlanması gibi nedenlerle de bu ders çok yenilikçilik arz ediyor. Üstelik queer teori dersinin son dersi için yurtdışından önemli queer teorisyenleri de davet ediyoruz.

Genel olarak Türkiye’deki akademik çalışmalarda heteroseksizm yeteri kadar dert ediliyor mu? Hangi noktadayız?

Dediğim gibi heteroseksizm meselesi ne yazık ki akademide henüz yeteri kadar dert edilmiyor. Yine de giderek artan sayıda akademisyen, hem de hareketle bağlantılı olarak bu konuyu akademik çalışmalarının merkezine koymaya başladılar. Son yıllarda az sayıda olsa da çok değerli kitaplar yayınlandı, alana değerli katkılar yapılıyor, yayıncıların da daha fazla ilgi göstermeye başladığını söyleyebiliriz. Ve nihayet geçen yıl KaosQ+ dergisinin yayınlanmaya başlanması bizim için çok önemli bir adım oldu. Tüm bu gelişmeler Türkiye’de bu alanın hızla ilerlediğini gösteriyor. Ancak KÇ gibi bu dersleri ders programına alan bildiğim başka bir program yok. Ayrıca henüz bu tartışmanın, genel olarak ana akım sosyal bilimlerde, beşeri bilimlerde dönüştürücü olduğunu söyleyemeyiz. Bu açıdan henüz bu etkinin yaygınlaşması ve derinleşmesi için daha çok şey yapmak gerekiyor.

Madem ilk ders kavramlar üzerine olacak ders öncesi küçük bir başlangıç niyetine soralım: Heteroseksizm nedir? ‘Heteroseksüel egemenliği’ mi yoksa daha kapsamlı bir tahakküm mekanizması mı? Daha çok bilinen iki kavram var: Homofobi ve transfobi. Bu ikisinin heteroseksizmle ilişkisini açabilir misiniz?

Heteroseksizm, homofobi, transfobi, queer gibi kavramlar hala tartışılmaya devam ediyor. Politik ve teorik olarak geliştikçe kavramlar arasındaki ayrımların önemi de artıyor çünkü her birinin imaları farklılaşabiliyor, vurgu farkları öne çıkabiliyor. Homofobi bu kavramlardan en erken ortaya atılanı ve en popüler olanı. Daha yakın dönemde buna transfobi ve diğer fobiler de eklendi. Bu kavramlarla, dar anlamda eşcinsel ya da trans bireylere, kimliklere ve yaşam tarzlarına karşı ayrımcı, nefret içeren, dışlayıcı her türlü tutum ve pratik kastediliyor.

Bu dar anlamda homofobi, daha çok insanlar arası kişisel ilişkilere ve bireylerin tutum ve davranışlarına dikkat çeken bir kavram. Burada önyargılar, kategoriler, olumsuz değerlendirmeler, nefret, dışlama, ayrımcılık gibi tutumlara dikkat çekilmiş oluyor.

Heteroseksizm ise daha çok ayrımcı ve dışlayıcı bir baskı sistemini ya da toplumsal ilişkileri ifade ediyor. Bu kavram yoluyla, tüm bir toplumsal ilişkiler mantığının, toplumsallığın ve siyasallığın nasıl heteroseksüelliği norm olarak merkeze alan bir şekilde yapılandığını anlayabiliyoruz. Bunu da heteronormatiflik olarak ifade ediyoruz. heteronormatif ya da heteroseksist bir toplum, sadece dar anlamda cinsel yönelimlerle ilgili olarak heteroların üstünlüğü anlamına gelmiyor. Yani sadece normatif heteroseksüelliğe uymayan varoluşların, bireyselliklerin ezildiği, dışlandığı, haklarının ihlal edildiği bir durum değil bu. Daha çok bu duruma sebep olan daha derin ve ilişkisel bir tahakküm ilişkisinden söz ediyoruz. Burada sadece heteroseksizmden değil, iç içe geçmiş olduğu diğer tahakküm mekanizmalarından, emek sömürüsü, ataerkillik, ırkçılık, sömürgecilik vb farklı tahakküm rejimlerinden de bahsetmemiz, özellikle erkek egemenliği ile ilişkisini vurgulamamız gerekiyor. Daha genel bir tahakküm derken, insan ile insan ve insan ile doğa ilişiklerini kapsayan bir mantıktan söz ediyoruz. Bu noktada heteronormatiflik kavramı bize toplumsal varlıklar olarak nasıl daima normatif düzenlemeler çerçevesinde kurulduğumuzu, bu normların nasıl temel bir insan normunu esas aldığını, insan normunun da nasıl belirli bir beden ve arzu yapısını veri kabul ederek dışlayıcı biçimde kurulduğunu ve dayatıldığını gösteriyor. Toplumsal varlıklar olarak zorunlu olarak normlar çerçevesine kuruluyoruz ve çok çeşitli biçim ve derecelerde hepimiz bunun acısını çekiyoruz, ama aynı zamanda normları altüst etme, yenilik yaratma şansına da sahibiz. Derslerimizde hem bu heteronormatifliğin kuruluş dinamiklerini tartışıyor hem de direniş ve normların altüst edilmesi pratiklerini öne çıkarıyoruz.


Etiketler: insan hakları, eğitim
nefret