31/10/2014 | Yazar: Hakan Özkan

Kaos GL Danışma Kurulu üyelerinden Güzin Yamaner, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Perspektif Topluluğu’nun düzenlediği panelde sansür hakkında konuştu.

Ankara Üniversitesi’nde ‘Hukuk-Sanat-Sansür’ paneli Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kaos GL Danışma Kurulu üyelerinden Güzin Yamaner, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Perspektif Topluluğu’nun düzenlediği panelde sansür hakkında konuştu.
 
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Perspektif Topluluğu 30 Ekim tarihinde Hukuk-Sanat-Sansür konulu panel düzenledi. Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda düzenlenen panele,  Kültür Sanat Sendikası Genel Başkanı Yavuz Demirkaya, Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezinden ve ayrıca Kaos GL Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Güzin Yamaner konuşmacı olarak katıldı.
 
“Ülkenin bir çok yerinde neredeyse her sanat faaliyetine can veren fikirler ve bu fikirlerin yazılı, görsel ve işitsel olarak ifade edildiği yayınlar iktidarın ’silgisine’ maruz kalıyor. Bunun yanında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından çıkarılan Türk Sanat Kurumunun düzenlendiği TÜSAK yasa tasarısıyla Devlet Tiyatrosu, Devlet Opera ve Balesi ve Güzel Sanatlar Müdürlükleri mülga ediliyor” açıklaması ile başlayan panel, TÜSAK yasa tasarısı üzerine odaklandı.
 
“Sanat perde kapatmaz” denerek tarihsel süreç işledi ancak, yasa tasarılarıyla sanatçılara sokaktan başka bir yer bırakılmıyor.
Yavuz Demirkaya, yaşanan değişim ve TÜSAK yasa tasarısını şöyle değerlendirdi:
 
“Yasa tasarısı ile Devlet Tiyatroları hedef alınarak bir değişim başlatıldı. Atanan kurul doğrultusunda devlet tiyatroları dâhilinde bir sansür durumu söz konusu. Devlet Tiyatrolarını da kapsayan yasa 1949 tarihli devrimci bir yasadır. Yasa ile bu devrimci yasa değiştirilmeye çalışılıyor. Pratik örneklerine bakıldığında, “Sanat perde kapatmaz” denerek tarihsel süreç işledi ancak, yasa tasarılarıyla sanatçılara sokaktan başka bir yer bırakılmıyor. Sanatçılar yasa ile istemedikleri işlere maruz kalabiliyor.”
 
Demokratik anlayışla üretilen sanat oto-sansür ve sanatçı sorunlarına neden oldu. Tüm bunların sonucu olarak burjuva ahlakı ve sermaye sonucu, satılan sanat para ile ucuzlaştı.”
Demirkaya, sanatçıların maaşları, yaşadıkları mali sorunlar ve sendikaların bu konuda etkin süreçlerinden de bahsetti.
 
Kaos GL Danışma Kurulu Üyesi ve son dönemde Kadın Yazarlık Atölyesi etkinliği yürütücüsü Prof. Dr. Güzin Yamaner ise yaşanan değişim ve sansüre dair tarihsel sürecin belli kırılma noktaları olduğundan bahsetti. Yamaner bu tarihsel süreçten şöyle bahsetti:
 
“Açık havadan kapalı mekâna geçiş sanatta tutsaklaştırmayı beraberinde getirdi. Bugün Atina, Londra, Paris tiyatrolarına ve sanat kurumlarına baktığımızda farklı mimariler ve geçiş süreci görüyoruz. Bu durum açık tiyatrodan günümüze, seyirci olma anlayışını ve seyirci terbiyesini beraberinde getirdi. Antik Yunan’da oyuna katılım söz konusuyken bunun birbirimizin ensesine baktığımız, seyirci terbiyesi ile doldurulmuş bir sanat anlayışı söz konusu. Demokratik anlayışla üretilen sanat oto-sansür ve sanatçı sorunlarına neden oldu. Tüm bunların sonucu olarak burjuva ahlakı ve sermaye sonucu, satılan sanat para ile ucuzlaştı.”
 
Tiyatro her ne kadar entelektüel olsa da heteroseksist öğeleri içinde barındırıyor.
Son olarak, sanatta LGBTİ varlığı ve LGBTİ’lere ilişkin sorunların, heteroseksist sanat anlayışına dair sansür süreçlerine ilişkin sorulan soruda, Yamaner, sanat ve LGBTİ kapsamındaki görüşlerini şu şekilde paylaştı:
 
“Homofobi her yerde, homofobinin tarihi de heteroseksist sanat anlayışı kadar eski. Tiyatro her ne kadar entelektüel olsa da seksist ve heteroseksist öğeleri içinde barındırıyor. Kadının sahneye çıkmayacağı süreci ile başlayan seksist anlayış Shakespeare’in son dönemlerine kadar devam etti. Kadın oyuncuların maruz kaldığı seksizm, heteroseksizm ile daha beter duruma geldi. Notre Dame’ın Kamburu’nun kamburu gibi fiziksel kusuruna gülünen sanat anlayışından homofobik detaylarının güldürdüğü sanat anlayışına geçtik.
 
Homofobi bugün hala güldüren bir gerçeklik olarak karşımızda. Bu konunun çözümünde kadın çalışmalarının çok büyük desteği ve mücadelesi oldu. Homofobinin güldürücü olmadığını her fırsatta vurgulayarak eleştirel bir tutum izlenebilir. Bugün faaliyet gösteren, öteki tiyatrolarla beraber, sanattaki heteroseksist tutum eskidenden daha az oranda kendini göstermekte. Geçmişe oranla, daha iyi durumdayız, konuşabiliyoruz. Sürece olumlu bakıyorum. Cinsiyetçi ve heteroseksist bir toplulukta yıllarca LGBTİ bireyler bu ayrımcılıklara maruz kaldı. Burada bize düşen, homofobiye gülen zihniyeti her fırsatta eleştirmek, olumsuz tutum sergilemek. Gülen zihniyetin kendinde gülebileceği birçok detay var.”
 
Panel, alınan soruların cevaplanması üzerine tamamlandı. Perspektif Hukuk topluluğunun etkinlikleri şu adres üzerinden takip edilebilir. 

Etiketler: insan hakları, eğitim
nefret