27/03/2018 | Yazar: Ali Özbaş

Bu genç yaşında geleceğe dair nasıl bir “umut”a sarılabilir ki artık Michael? Bunun cevabını filmin sonunda kendi verecektir.

Arkasını getiremeyecekseniz bir çocuğa vereceğiniz en kötü şey umuttur Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bu genç yaşında geleceğe dair nasıl bir “umut”a sarılabilir ki artık Michael? Bunun cevabını filmin sonunda kendi verecektir.

Bazen bir filmin adı size hiç davetkâr gelmez. Başka bir bilgi edinmezseniz izlemeden, radarınızdan çıkarır ve başka yerde okuyup duyduğunuzda izlemediğinize pişman olursunuz. Açıkçası sinema kanalının bilgi bandında gördüğümde sıkıntılı zaplarıma devam etmiş, onca kanalda dişe dokunur bir film görmeyince yeniden sıradan geçtiğimde ne bulacağımı ummuşsam ikinci kez kanalları dolaşıyordum. Xavier Dolan’ın ismini görünce durdum. Başarılı yönetmenliklerinden biri değildi, bu filmde sadece oyuncuydu. İlgimi çeken doğrusu bu isim oldu ve filmin başlamasını bekledim.

Xavier Dolan, 20 yaşında yönetmenliğini yaptığı ilk film ile peş peşe ödülleri toplasa da oyunculuğu daha eskiye dayanıyor. Kendi filmlerinin bazılarında oyunculuğunu görsem de sadece oyuncu olduğu ve başrol oynadığı bir filmi ilk kez izledim.

Elephant Song, kaybolmuş bir doktorun, son görüştüğü hastasının, psikiyatri kliniğinin müdürü de olan başka psikiyatr tarafından sorgulanması üzerine ilerliyor. Neredeyse tek mekânda, iki kişinin birbirini tartan, oyuna getiren, sinirlendiren, bilinçaltını yoklayan, kışkırtan konuşmaları ile geçiyor. Farklı karakterlerin de ara ara girdiği, filmin ilerleyişine katkı sunduğu olsa da filmin asıl yükü doktor ve hasta üstünde.

Michael diva operacı annesinin ölümünden sonra yıllardır bu hastanede kalmaktadır. 20 yaşındadır artık. Aşırı doz ilaç almış annesini henüz nefes alırken bulan Michael, ambulans çağırmak yerine annesi ölene kadar başında beklemiş, elini tutmuştur. Dolayısıyla “annemi ben öldürdüm” der. Annemi öldürdüm ironisi ile Xavier’in ilk filmiyle bağlantı kuruyoruz ister istemez. Diğer filmlerinde de sıkça gördüğümüz annesi ile olan sorunlar burada da karşımıza çıksa da aslında filmde oyunculuk dışında Xavier’in bir katkısı yok, dolayısıyla bu defaki ilginç bir rastlantı ya da tam da bundan ötürü bilinçli bir oyuncu seçimiyle karşımızda…

Sorgulamayı yapmakta olan doktora hasta dosyasını okumamasını, kendisi hakkında dosyada yazılanlardan dolayı önyargı beslemeden kendisi ile konuşmasını ister Michael.

“Doktoru da ben öldürdüm ve burada sakladım” diyerek gerilimi yükseltir. Ancak kayıp doktorun arabası da hastanede değildir. Hatta telaşlı bir şekilde hastaneden çıkışını görenler vardır. Ancak buna rağmen Michael’in blöflerine kanar Doktor Toby. Herhangi bir yerde bulacağı cesedi aramaya başlar.

Elbette bundan zevk almaktadır Michael, yıllardır tıkılı kaldığı bu hastanenin personelinden de intikam. Eline belki de kendisinin dışında bir şans geçmişken bunu sonuna kadar kullanmaya, kendisi dışında birbirlerinden de şüphe duymalarını sağlamaya çalışır. “Onunla birbirimize âşıktık” der, “15 yaşımdan beri benimle ilişkiye giriyordu, hatta resimlerimiz var” diye konuşur. Şoke olsa da kaybolan Doktor Lawrence’nin kesinlikle cinsel tacizde bulunmayacağına emindir hastanenin tüm personeli gibi Toby de. Dolayısıyla bu blöfse ciddiye alınmamış, gerçekse sorumlu oldukları hasta ve tacize uğrayan biri olarak korunmaya alınmamıştır. Annesi hep umut vermiş, hiçbirini yerine getirmeden kendisini yalnız bırakıp gitmiştir bu dünyadan. Yıllardır tutulduğu hastanede iyileşip gideceğini umut etmesini sağlamışlardır oysa beş yılın sonunda değişen hiçbir şey yoktur. Yanında olduğunu, yardım edeceklerini söyleyenler taciz iddiasını ciddiye bile almamaktadır. Peki, bu genç yaşında geleceğe dair nasıl bir “umut”a sarılabilir ki artık Michael? Bunun cevabını filmin sonunda kendi verecektir.

İzlerken tiyatro oyuncuları için oldukça keyif veren bir oyun olurdu bu diye geçirdim aklımdan. Neredeyse tek mekânda geçen, iki kişinin karşılıklı diyalogu ile devam eden bu eser güzel bir tiyatro oyunu olarak sergilenir dedim. Nitekim jenerik akarken bunun zaten bir tiyatro oyununda uyarlama olduğunu gördüm. Film sinemanın olanaklarını kullanarak mekânı çeşitlendirip olaya daha fazla aksiyon katmayı tercih etmemişti. Bence konu ve gidişat bu şekilde sahnelenmesiyle, seyirciyi çıkışsız dar bir alana hapsedilmiş hissettirmesiyle daha etkili kılıyor. Vasatın üstünde bir film, psikolojik dramanın kolay kolay rastlanmayan son zaman örneklerinden. Kayıtsız kalmamakta fayda var.

Filmin IMDB sayfası için lütfen tıklayınız


Etiketler: kültür sanat
İstihdam