18/07/2008 | Yazar: KAOS GL

Bazen düşünüyorum da her şeyin bir sebebi var herhalde. Belki de sen benim karşıma bana acı çektirmek için çıktın kim bilir. Beraberken yaptığımız onca şey aklıma gelince içim burkuluyor, sol yanımda bir acı hissediyorum, bana bunları yaşatmaya hakkın var mıydı?’ Deniz Güneş’in kaleminden.

Asıl aldattığımız kendimizdi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bazen düşünüyorum da her şeyin bir sebebi var herhalde. Belki de sen benim karşıma bana acı çektirmek için çıktın kim bilir. Beraberken yaptığımız onca şey aklıma gelince içim burkuluyor, sol yanımda bir acı hissediyorum, bana bunları yaşatmaya hakkın var mıydı?’ Deniz Güneş’in kaleminden.

KAOS GL - 18/07/2008

Deniz Güneş – İzmir

Eğer bir gün pişman olup da geri dönmek istersen sanma ki ihanetini unutmuşumdur. İhanetini yıllarca geçse de emin ol ki unutmam. Öyle büyük bir hakaretti ki bana yaptığın. Bunu unutmak imkânsızdı seni bu kadar çok severken, seni bu kadar düşünürken yaptığın şeyi affetmem olanaksızdı. Demek ki her şey yalanmış yaşadığımız şeyin sadece aşk olduğunu sanmışım yâda sadece ben sanmışım çünkü bu oyunun başrolünde sen olduğuna göre bu senaryonun da sonunda biliyordun. Ne kadar aptalmışım kendimi sana bu kadar adadıktan sonra düştüğüm olayın sonunda bile üzülen ben oluyorum senin için bide gözyaşları dökmüştüm. Bazen keşke sevmez olsaydım diyorum ama keşke demek için herhalde artık çok geç gibi. Ben seni mi sevmiştim diye düşünmüyor değilim bazen benim tanıdığım, sevdiğim, onun için hayatımı bile verebileceğim kişi sen değil imiydin yoksa.

Aylarca ben beni sevdiğini düşünürken aklımda sadece sen, kalbimde senin sevgin, dudaklarımda senin tuzun varken oysa sen başka birinin koynunda uyuyormuşsun.
Seni tanıdığım güne bazen lanetler okumak istiyorum ama olmuyor yapamıyorum.
Keşke beni kendine bu kadar bağlamasaydın, keşke yürekli olup önceden söyleseydin hayatımda başka biri daha var diye, keşke benim kalbim başka birine daha âşık oldu deseydin keşke! İnan hayatından hemen çıkardım sizi sizle bırakıp giderdim hem de arkama bakmadan.

Bavuluma sadece gözyaşlarımı ve kırgınlıklarımı alır giderdim ve dönüp de kendine iyi bak bile demezdim sana.

Bazen düşünüyorum da her şeyin bir sebebi var herhalde. Belki de sen benim karşıma bana acı çektirmek için çıktın kim bilir. Beraberken yaptığımız onca şey aklıma gelince içim burkuluyor, sol yanımda bir acı hissediyorum, bana bunları yaşatmaya hakkın var mıydı? Kendimi güçlü göstermekten yoruldum artık, her şeyi içime atmaktan sanki çok muyluymuşum rolü yapmaktan bıktım. Hayatımdan seni çıkardım ama halen kalbimden ve beynimden seni çıkaramıyorum lanet olsun sana, lanet olsun seni tanıdığım o güne lanet olsun lanet olsun. Ben bunları hak edecek ne yaptım sana ne yaptım da bana bu acıyı çektiriyorsun. Hani bir deyim vardır ‘ölmekten beter etmek diye’ evet sen beni ölmekten beter ettin keşke silahı alıp vursaydın beni de daha fazla acı çekmeseydim. Evet, ben bir ölüyüm ama yaşayan bir ölü, bedenim toprak altında olmasa da, ruhum bedenimden çıkmasa da ben bir ölüyüm senin öldürdüğün bir ölü sen benim katilim, cellâdım oldun bu hayat da. Gözünü bile kırpmadan öldürdün beni, ben faili meçhul bir cinayetin maktulu oldum sense cinayeti işleyen acımasız bir katil. Ve seni beni öldürdüğün yerde yakaladılar yani kalbimin derinlerinde yakalandın acımasız polislere ve hâkimin önüne çıktın. Başın önde eğik bir şekilde sanki yaptığının yanlış olduğu anlamışçasına asık dı suratın, evet yine bir senaryo daha yazdın ve hâkimi de kandırdın çünkü asılman şartı ve sen sadece birkaç ayla kurtuldun bunu nasıl yaptın nasıl odlu da hâkimi de kandırdın yalanlarınla ne yalanlar uydurdun kim bilir. Lanet olsun sana, lanet olsun sevgine, aşkına, lanet olsun tüm yaşadığım her şeye.

Ölmeliydin! Benim yerime sen ölmeliydin, sen çekmeliydin bu acıyı, sen tatmalıydın bu ‘ölmekten beter olma’ duygusunu. Kalabalığın içinde kaybolan ben değil sen olmalıydın.
Beni unutmuşsun, yolda görsem bile tanımam onu demişin demek bu kadar azmış bana olan sevgin, demek bu kadar düşmanmışsın bana. Demek hiç sevmemişsin beni. Şimdi her şey anlamsız artık, her şey boş, kırılmış bir vazo nasıl tekrar eskisi gibi olmuyorsa, nasıl ki izler kalıyorsa ve kırk yerleri kendini belli ediyorsa, içine su doldurduğumuzda kırık yerlerinden nasıl ki su sızdırıyorsa kalbimde aynı bir kırık vazo gibi, artık eskisi gibi olmuyor, olamıyor istesem de istemesem de.

Yaşadığım her acıyı içime atmak tan kalbim her defasında kabuk bağlamış bir yara gibi kanamaya başlıyor, o kan ki yalnız kalbimden değil gözlerimden de akmaya başladığında da bu sefer ruhum acıyor, canım yanıyor her tarafım acılarla kanlarla doluyor o akan kanları temizlemek tekrar o yarayı iyileştirmek, tekrar herse ye sıfırdan başlamak, hiçbir şeyin yaşanmamış sayıp yeni bir ilişkiye başlamak çok zor inan çok zor. Yaşanmış olan, acıları, aldatılmaları, ihanetleri yok sayamam, hiç yaşanmamış, öyle bir şey olmamış, sadece ben rüya görmüşüm diyemem, ama keşke rüya olsaydı, keşke o yaşadıklarım rüya diyebilsem, keşke gözlerimi açtığımda bunların hiç biri olmasa ve tekrar eskisi gibi olsa her şey, ama işte olmuyor, olamıyor keşke demek için artık çok geç.

Artık her şey bitti bizim için yaşanmış ve yaşanmamış her ne varsa ama ne varsa bitti artık, biz artık iki yabancıyız senle, sen başka yerde başka birinin kalbindesin artık bense kendimle yani yalnızlığımla tek başıma dört duvarımla baş başa oturmuş kadeh tokuşturuyorum. Hem de sensizliğe…

Sensizlik bir acı gibi çöküyor her gece içime, her gece ölüyorum bu acıyla gece çöktü mü? şehrin üzerine, Azrail kapımı çalıyor ilk önce; can yoldaşım arkadaşım oluyor. Daha sonra canımı alıyor her gece, her gece ölüp, ölüp diriliyorum bu kahpe dünya da, her sabah kalktığım da sanki hiçbir şey olmamış gibi hayata devam ediyor. Ama her gece de aynı şeyleri yaşıyorum, hani beni ölmekten beter ediyordu ya ihanetin. Yokluğunun acısı, sen; artık ölmekten bin beter ediyor bunlar beni ölemiyorum, ölsem de kurtulsam diyorum, bu acı artık son bulsa, yaşamasam artık her gün aynı şeyleri her gece senin yokluğunla uyumasam, unutsam artık seni diyorum. Yalvarıyorum her gece kapımı çalan Azrail’e öldür beni diye.



Etiketler:
nefret