12/07/2011 | Yazar: Cenk Erdem

‘Nefret, aslında bir sevme halidir, affetmekse terk ediş’. Aşk ve ‘Af’fetmek Üzerine yazar Zafer Başoğul ile Cenk Erdem görüştü.

Aşk ve Affetmek Üzerine Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Dedesinin Çanakkale hikayelerinden etkilenerek yola çıktığı proje zamanla yön değiştirip bir aşk romanına dönüşürken, nefret ve aşk kavramları üzerine kurduğu ilk romanı “Af” ile hikayesini anlatabilmek için kendi yayınevini kuran Zafer Başoğul’un ilk kitabı şimdi Fransızcaya da çevriliyor… “Nefret, aslında bir sevme halidir, affetmekse terk ediş” diyen yazar, kitabı süslediği şiirinde de, öyküsünde de affetmenin bir terk etme biçimi olduğunu anlatıyor.
 
Özlem Tekin’in meşhur şarkısındaki, “Aşk her şeyi affeder mi? “sorusu yerini, “Affedince aşk biter mi? sorusuna bırakıyor…
 
HIV/AIDS’e vurgu yapan hikayesini süslemek için kitaba eklediği kondom, sert eleştirilere maruz kalmış. Zafer Başoğul İle Aşk ve "Af"fetmek Üzerine, Cenk Erdem görüştü.
 
İlk kitabınızda modern zamanda bir aşk hikayesi kurguluyorsunuz, peki modern zamanda aşka inanıyor musunuz?
Elbette. Aşka hep inandım. Aşkın bir tarifi olduğuna inanmıyorum sadece. Kadın ve erkek nasıl farklı hislerle yaşıyorsa aşkı, bireylerde farklı farklı hislerle yaşıyor. Aşkı yaşamanın modern zamanı veya eski zamanı da yok. Genç, orta yaş ya da ihtiyar diye de bir yaş ayrımı da yapamıyorsunuz. Bir kez o his içe düştü mü, o koku burna çalındı mı, artık geriye dönüş yok.
 
Modern zamanla günümüzü kastediyorsak eğer, aşk sadece kolaylaştı ve hızlandı diyebilirim bu günler için. Kolaylaştı çünkü iletişim kurmak için çok fazla araç var elimizde. Fakat bu kolaylık beraberinde hızlı tüketim aşkı da getirdi. Artık aşklar hızlı başlıyor, hızlı bitiyor. Mesajla başlayıp mesajla biten aşklardan söz ediyorum.
 
Hikayeniz bir yandan da nefret ve af olgularını gözden geçiriyor, sizce aşk olunca ikisi de işin içine giriyor mu?
Af’ı yazarken, kitabı nefret ve af kavramları üzerine kurdum. Aşk’ta da nefret ve af duyguları birbirine karışıyor. Çoğunlukla nedensiz kavgalardan oluşan nefret aslında gerçek duygu olarak bir çok kez kelimenin zıt anlamına denk geliyor. Kişi aşık olduğu kişiden nefret ediyorum diyorsa aslında bu onu sevdiğinin ya da aşık olduğunun göstergesi oluyor. Çünkü onu umursuyor, çünkü onunla ilgili hayalleri var. Tüm bunları kaybetmekten korkuyor. Beklentilerini onunla karşılamak istiyor. Yani kavgada en çok sesi çıkan taraf aşık taraf. Af kelimesine gelince, aşk işin içine girince hiç masum bir kelime değil Af. Eğer bir kişi aşkta affediyorsa, aslında bu terk edişinin ilk adımı. Aşkta terk ediş,  affetmekle başlıyor. Kavgada affeden kişinin suskun kalmasının nedeni de bu.
 
Bana da affetmek kişiden vazgeçmek gibi geliyor, oysaki nefret varsa hala şiddetli bir sevgi var demektir, doğru değil mi?
Aslında tam olarak anlatmak istediğim buydu bu kitapta. Bu yüzden “nefretin bir sevme hali” olduğuna inanıyorum. Kitaba koyduğum şiir de galiba bu soruya güzel bir cevap oluyor… İlk satırlarında, “Nefret, aslında bir sevme halidir, affetmekse terk ediş” diyorum…
 
İlk kitabınızdaki hikayede kurgunun içine ayrıca Çanakkale de girmiş, bildiğim kadarıyla bunun kendi hayatınızla da ilgisi var, biraz açar mısınız?
Dedemin babası Çanakkale gazisi imiş. Benim tanıma şansım olmadı, fakat beni hep ona benzetirler, gerek fizik gerekse ruh açısından. Dedem Çanakkale hikayeleriyle büyümüş. Ben doğduğumda ise “Zafer” ismini koymuş. Benim çocukluğum da dedemin Çanakkale hikayelerini dinlemekle geçti. Dedemle her yıl Çanakkale Şehitlerini anma gününe gider bir iki gün kalırdık. Bu seyahatler sırasında dedemin hikayelerinden çok etkilenirdim… Bu topraklarda dedemin hikaye anlatmasına bayılırdım. Bugün halen dede-hikaye-Çanakkale kelimeleri yan yana gelse, burnuma tütün kokusu gelir. Diğer taraftan Çanakkale ve aşk da farklı farklı yorumlarla kitap içerisinde yer alıyor. Çanakkale aşkı ya da Çanakkale de aşk. Bence buna okur karar versin kitabın sonunda.
 
Psikolojide bir yazarın ilk yazdığı hikayede farkında olarak ya da olmayarak kendinden yola çıktığı düşünülür, siz ne dersiniz?
Yazı hayatımın büyük bir kısmında vardı. Halen de öyle. Bu hikayeye başladığım noktada Çanakkale ilgili efsaneleri derlediğim bir çalışmam vardı. Hatta şu an senaryo haline geldi. Çıkış noktam bu oldu. Fakat zaman içerisinde kurgum yön değiştirmeye başladı ve bunun üzerine gitmeye karar verdim. Bir gün okuduğum bir makale üzerine kurgumu tamamen değiştirdim.
 
Yaşam deneyimleri yazarken elbette cebinizde anılar oluyor. İster istemez kaleme dökülürken de hayatınızdan kesitleri koymaya başlıyorsunuz. “Af’ta da biraz benim hikayem var diyebilirim.
 
Herhangi bir okuyucuyu sizce “Af” en çok hangi açıdan etkileyecek?
Af’ın farklı bir okur kitlesi oluştu bile. Bana şu an erişen mesajlar ve maillerle, ayrıca farklı bölgelerinden gelen satış rakamlarıyla bunu rahatça söyleyebiliyorum. “Af”, 14 gün içinde 3 baskı yaptı. Zannediyorum kitabın arka kapağına koyduğumuz prezervatif de ilk etapta ilgi çekti. Fakat korktuğum da başıma geldi. Yanlış değerlendirildim. Kitabın arka kapağına koyduğumuz prezervatif sanki bir hediye, bir promosyon gibi algılandı. Cinsellik ön plana çıktı. Oysaki bu kitap bir prezervatif hediye etmiyor. Bu ürün kitabın hikayesiyle ilgili bir ürün ve bir misyonu temsil ediyor. Türkiye ve dünyada AIDS ve HIV pozitife vurgu yapıyor. Ta ki içerik okunup anlaşılıncaya kadar ön yargıları yıkmak için kitabı anlatmaya devam edeceğim.. AF bir aşk romanı. Öncelikle bu açıdan ele alınıp, okunmalı sonra şekil veya kapak üzerine yorum yapılmalı diye düşünüyorum.
 
Bir yazar olarak en çok nelerden ilham alıyorsunuz ve yazmayı hayal ettiğiniz ama “henüz zamanı var” dediğiniz bir proje var mı?
Beni en çok halk dilinde dolaşan hikayeler etkiliyor. Bu hikayelerin bir kaydı yok. Her şehirde her kasabada ya da köyde inanılmaz hikayeler var. Bunlar aşk, kahramanlık hikayeleri ya da ben en azından bunlara ilgiliyim demeliyim. İlham konusuna gelince, galiba kimi zaman okuduğum bir satır ya da dinlediğim bir hikaye beni etkiliyor, sonra ben peşine düşerek ilerlemeye başlıyorum. Ve satırlar peş peşe gelmeye başlıyor. Galiba benim sırrım bu.
 
Bir yandan da 2 kitap hazırlığım daha var. Bunun için şu an birçok seyahat gerçekleştiriyorum. Bu kitap için de belki biraz erkendi biliyorum ama; eleştirilmeyi göze alıyorum ve ilklerle ortaya çıkmak istiyorum…
 
Başka ne gibi sürprizler planlıyorsunuz?
Af’ın sürprizleri önümüzdeki günlerde devam edecek. Şu an klipler ve kısa filmler üzerinde çalışıyoruz. Af Fransızcaya çevriliyor. Zannediyorum Eylül gibi Fransa’da da dağıtıma girecek. Şu İngiltere ve İtalya’dan iki yayın eviyle görüşmelerimiz devam ediyor. Önümde bir İngiltere bir de İtalya seyahati var.
 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam