28/02/2018 | Yazar: Aslı Alpar

Trans mahpus Diren’in avukatlarından Hatice Demir ile Diren’in taleplerini ve "ölüm orucu" sürecini konuştuk.

Avukatı Diren’in durumunu anlattı: Talepleri, temel haklar Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Trans mahpus Diren'in avukatlarından Hatice Demir ile Diren’in taleplerini ve "ölüm orucu" sürecini konuştuk.

Tekirdağ F Tipi Kapalı Erkek Cezaevi’ndeki trans kadın mahpuslardan Diren Coşkun 25 Ocak’ta cinsiyet geçişi ile ilgili ameliyat, epilasyon ve diğer tıbbi, psikolojik, psikiyatrik ve sosyal desteğin sağlanması; üzerindeki tecridin ve kendisine uygulanan kötü muamelenin son bulması için “ölüm orucuna” başlamıştı.

Diren için yaratılan kamuoyu ve avukatlarının müdahalesi ile cezaevi yönetimi ile başlayan görüşmeler nedeniyle Diren 20 Şubat’ta ölüm orucuna ara verdi. Taleplerinin 20 Mart’a dek karşılanmasını bekleyen Diren’in sağlığını ve haklarını avukatlarından Hatice Demir ile konuştuk.

Avukat Demir, Diren’in vermek istediği asıl mesajı şöyle özetliyor: Diren’in talep ettiği haklar tüm mahpus transların hakları.

 “Diren kendini değersiz ve yalnız hissediyordu”

Diren’i son gördüğünde morali yerinde miydi, sağlığı nasıldı?

Diren zayıflamıştı ancak ilk bakışta çok kötü görünmüyordu. Fakat abisine verdiği bilgilerden, ağzından kan gelmeye başladığını ve bunun dişleriyle mi ilgili olduğunu yoksa daha derinden mi geldiğini anlayamadığını söylediğini biliyordum. Bu yüzden görüntüsüne aldanmak yanıltıcı olacaktı. Benim kendisini gördüğüm gün aynı zamanda görüş günüydü. Yani gideceğimizi biliyordu ve bizim üzülmememiz için dahi görünüşüne ekstra özen gösterdiğine eminim. Konuştukça unutkanlığının ve dikkat dağınıklığının çok arttığını söyledi, psikolojik olarak iyi hissetmediğini de... Onunla konuştukça bedensel ihtiyaçlarını talileştirdiğini, bedenini gerçekten ölüme yatırdığını fark edip irkiliyorsunuz. Psikolojisi gerçekten kötü, cezaevi yönetimi başta olmak üzere kimseye güveni kalmamış durumda ve orada çürüyeceğini söyleyip duruyor. Şimdiye kadar kendisini gören tüm doktorların ısrarla yalnızca trans kimliğiyle ilgilendiklerini ve bunun üzerinden yorumda bulunduklarını, bu durumun kendisini rahatsız ettiğini ve fiziksel rahatsızlıklarını iletmesini engellediğini aktardı. Ayrıca cezaevinde birkaç başarısız intihar girişimi olduğundan da bahsetti.

Nihayetinde özellikle psikolojisinin hiç iyi olmadığını, kendini değersiz ve yalnız hissettiğini biliyorum. Bu maalesef bizim dışarıdan görüşmelerimiz ve mektuplarımızla aşılacak bir durum değil. İvedilikle sağlıklı ilerleyecek bir psikolojik tedaviye başlamasının şart olduğunu düşünüyorum.

Diren’in talepleri neler, bir de senden duyabilir miyiz?

Diren’in taleplerini ve bu taleplerin muhataplarının kim olduğunu kısaca aktarmaya çalışayım. Öncelikle vegan beslenme talebinden bahsedeyim, bu talep doğrudan cezaevi idaresiyle ilgili. Mahkûmlara çıkan yemeklerin Diren için düzenlenerek vegan hale getirilmesi gerekiyor. Gerek vegan mahkûm Osman Evcan'ın direnişi sayesinde iaşe yönetmeliğinde yapılan değişiklik gerekse Anayasa Mahkemesi'nin 2016 yılında vejetaryen bir mahkûmun yemek talebinin karşılanmamasının hak ihlali olduğuna ve tazminatı gerektirdiğine ilişkin kararı; vegan yemek talebinin bir mahkûmun en doğal taleplerinden biri olduğunu gösteriyor. Bu kapsamda cezaevi idaresiyle görüşmelerimizi yaptık. Kendileri gerekli yazışmaları yapıp bu konuda nasıl bir düzenleme yapılabileceği ile ilgili araştırmalarını yapacaklarını söylediler.

Lazer epilasyon talebi ise aslında Diren lazer epilasyon için Bakanlığın talimatı ile Çapa Tıp fakültesine sevk edilmiş. Burada Diren'e epilasyon aletinin bozuk olduğu söylenmiş ve işlem yapılmadan cezaevine geri gönderilmiş. Bunu idareyle görüştük. Kendileri gerek Bakanlıkla gerek Çapa ile yaptıkları yazışmaları bana  gösterdiler. Çapa’nın cezaevine yazdığına göre Diren'e işlem yapılamamasının sebebi, hastanede mahkûm koğuşu olmaması. Çapa, idareye Diren’i 3 basamaklı bir hastaneye göndermesi konusunda yönlendirmiş. İdare bunun üzerine Bakanlığa tekrar yazı yazmış ve hem 3 basamaklı hem de mahkûm koğuşu olan bir hastane bildirmesini istemiş. Bu yazışmaları ben gördüm. Şu an Bakanlıktan cevap bekleniyor. Bu arada doktor tarafından Diren’e neden “alet bozuk” seklinde bir bilgi verildi bilmiyoruz. 

Cezaevi çalışanlarının transfobik tutumlarının sona ermesi talebi de var Diren’in. Bu da doğrudan cezaevi yönetimini ve çalışanlarını muhatap alan bir talep. Diren cezaevinde kendisine kimlik ismiyle seslendiklerini, bazı gardiyanların inadına "beyefendi" vb. sıfatlar kullandığını bize aktardı. Bunu idare ile görüştüm. Sayım gibi resmi durumlarda kimlik ismiyle seslenmelerinin zorunlu olduğunu ancak bunun dışında sırf rahatsız etmek için Diren'i aşağılayacak herhangi bir söz söylenmesine müdahale edileceğini söyledi.

Diren’in bir diğer talebi cinsiyet geçiş sürecinin hızlandırılması. Bu aslında cezaevini ilgilendiren bir talep değil. Cinsiyet geçiş sürecinin hukuki boyutu TMK 40/1’e dayanarak açılan izin davasıyla başlar. Diren bu davayı açmış, hâkim hatalı bir karar vererek davanın görevsiz mahkemede açıldığından bahisle davayı reddetmiş. Biz hâkimin bu kararını istinafa taşıdık. Dosyanın istinaftan dönmesini bekliyoruz. Bu bekleme sürecinin "Diren'e özel" olmadığını O'na anlattım. Maalesef hâkimlerin cinsiyet geçiş sürecinin hukuki boyutuna aşina olmadıklarından, bu davalar çok sık karşılaştıkları davalar olmadığından ve bazen de transfobiden böyle karar verdiklerine şahit oluyoruz. Şu anda istinafın kararını beklemek dışında bir yolumuz yok.

Son olarak Diren, Tekirdağ’da kaldığı cezaevi bir erkek hapishanesi olduğundan İstanbul’a sevkini istiyor. Bu talebi için de cezaevi Bakanlığa yazı yazmıştı.

“Bir insanı hapsediyorsan insani haklarını kullanması için de personel ayarlayacaksın”

Diren’in tecritte tutulmasının sebebi trans kimliği mi?

Bu konu biraz çetrefilli. Diren'in şu an kaldığı hapishane bir erkek cezaevi. Diren Diyarbakır D Tipi'nden rızası dışında buraya nakledilmiş. Şansına burada Buse isminde bir trans kadın daha var, yıllardır tek başına kalıyor. Diren'e diyor ki idare, "burada senin durumunda olan biri daha var eğer istersen seni de onun yanına koyalım." Böylece Diren ve Buse beraber kalmaya başlıyorlar. Bir erkek cezaevinde Diren'i ya da Buse'yi alıp erkeklerin olduğu bir koğuşa koymanın olası sonuçlarını tahmin etmek zor değil. Bu yüzden ikisi beraber kalıyorlar. Buse için başka bir cezaevine sevk kararı çıkmış, bugün yarın sevki gerçekleşecek. Buse de giderse Diren orada tek kalacak. Bu yüzden ivedilikle Diren'in de sevki için uğraşıyoruz. Burada cezaevinin değil Bakanlığın tasarruf yetkisi var. Bakanlık sevk konusunda karar verecek merci. Talepleri ilettik, bekliyoruz.

5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infaz hakkındaki kanun mahkûmların infazının nasıl gerçekleşmesi gerektiğini düzenliyor. Bu kanunun 60, 61 ve 87. Maddeleri mahkûmların bos zamanlarını nasıl geçirebileceklerini açıklıyor. Ayni kanunun 2. ve 3. maddeleri hükümlünün tahliye olduğunda dış dünyaya uyumlu bir hayat yaşayabilmesi, sosyalleşmesi, üretken bir birey olabilmesini mümkün kılacak bir infaz rejimine tabi tutulmasını ön görüyor. Cezanın amacı mantığı bu ve bu hiçbir gerekçeyle kısıtlanamaz bir hak, ayrım yapılmaksızın insanın insan olmasından gelen bir hak. Diren ve Buse trans kadınlar olarak erkek cezaevinde kaldıkları için bu haklardan yararlanamıyorlar. Cezaevi bu durumu yeterli personel olmadığı ve güvenliklerini sağlamayacağı iddiasıyla açıklıyor.  Burada cezaevinin "biz güvenlik gerekçesiyle çıkaramıyoruz" gerekçesini kabul etmiyoruz. Bir insanı hapsediyorsan insani haklarını kullanması için de personel ayarlayacaksın. Güvenlik bizim sorunumuz değil devletin sorunu, yeterli personelim yok diye bir insanı tecrit edemezsin.

“Elle arama son buldu”

Hapishanede vegan yemek bulmanın zorluğunu daha önce Osman Evcan ve Hasan Çınar’dan da bu süreci biliyoruz. Neden bu kadar zor işliyor bu vegan yemek süreci?

Vegan yemek işinin zorluğu bence en başta idarecilerin bunu mahkûmun özel muamele istemesi gibi yorumlaması. Neyse ki şimdiye kadarki direnişler bu konuda hukuki kazanımlar yarattı ve onlar üzerinden ilerleyebiliyoruz. Bu işin neden uzadığını da dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım: Şöyle ki Diren Tekirdağ 2 nolu F Tipinde kalıyor. Buranın kendine özel yemekhanesi yok. Yemekler başka yerde (F1) yapılıyor, oradan buraya (F2) geliyor. Biz talebimizi Diren'in kaldığı yer olan F2'nin yönetimine iletiyoruz, yönetim cezaevi savcısına böyle bir talep olduğunu, bu talebin ne kadarını karşılamanın mümkün olduğunu, karşılayamadıkları ölçüde nasıl bir yol izleyeceklerini soruyor. Savcı da F1'e soracak da sonra gelen cevaba göre tekrar yazacak da... İşte bunlar hep Türkiye’de bürokrasi.

Diren’i kadın gardiyanlar neden aramıyor?

Diren'i kadın gardiyanlar aramak istemiyorlarmış. Bu nasıl onların kararına bırakılır diye düşünebilirsiniz. Diren'in kimlikteki cinsiyet hanesi henüz değişmediği için, kadın gardiyanlara bu konuda baskı yapılması hukuken mümkün değil. Ama şu aşamada bi kazanım sağladık bu konuda. Artık erkek gardiyanlar da elle aramıyorlar, Diren dedektörle aranıyor.

İsmi ile hitap edilmemesinin sebebi Diren’in trans kimliğinin reddedildiği anlamına mı geliyor?

E tabi... Bi nevi baskılama, aşağılama, kötü hissettirme... Burada da kazanım sayılabilecek bir husus var. Diren'den aldığımız son bilgilere göre kendisine artık kimlik ismiyle seslenen görevli kalmamış. Muhtemelen idare verdiği sözü tutarak çalışanlarını bu konuda uyardı.

14 Mart’ta görülecek olan disiplin soruşturmasının içeriği nedir?

Diren ölüm orucuna başladığı için Cezaevi Yönetimi İnfaz Kanunu’nun ilgili maddelerine dayanarak Diren'i 3 ay süreyle kültürel faaliyetlerden men etmiş. Diren de bu karara itiraz etmiş. 14 Martta duruşması görülecek.

Diren’in ve aslında tüm trans mahpusların cinsiyet geçiş ve tedavi sürecinde hakları neler?

Bilindiği üzere cinsiyet geçiş süreci dışarıdakiler için de sancılı ilerleyen bir süreç. Hele bir de mahpus olunca ekstra zorlaşıyor. Yani hukuki prosedür olarak dışarıdakiyle aynı ama örneğin sağlık kuruluna sevki için dahi mahkum koğuşu olan bir eğitim araştırma hastanesi bulmak gerekiyor. Cezaevindeki mahpuslar için şunu söyleyebilirim: dava açıldığı zaman mahkeme sağlık kurulu raporu alınması amacıyla davacıyı bir eğitim araştırma hastanesine sevk ediyor. Bu sevki gerçekleştirecek olan cezaevi idaresi. İdare, mahkeme kararına rağmen hastaneye götürmemezlik edemez. Keşke tüm trans mahpusların bu süreçlerini izleyebilsek ve gerekli durumlarda baskı mekanizmaları oluşturarak hızlanmasını sağlayabilsek.

“Diren'e sesini ulaştırmak isteyenler lütfen mektuplarını kesmesinler”

Dışarıda olan bizler Diren Coşkun’un talepleri için nasıl bir mücadele vermeliyiz, dikkat etmemiz gereken hususlar var mı ya da sesimizi daha güçlü çıkarmamız gereken?

Diren ölüm orucunu bırakmadı, ara verdi. Taleplerinin hiçbir sonuca ulaşmadığı yönünde bir kanaate varırsa tekrar başlayacak ve her şey çok daha zorlaşacak. Bu ölüm orucu devamında gelen disiplin cezaları ayrıca cezaevinde kalacağı süreyi de uzatabilir. Bu sebepten rehavete kapılmamalıyız. “Direne Ses Ver” sayfasını herkes takip etsin. Orada güncel bilgiler paylaşılıyor ve takipçilerin nereye ne yönde baskı yapması konusunda yönlendirmeler de oluyor. Şimdi avukatları olarak bizler hukuken gereken başvuruları yaptık. Bunun dışında Diren'e sesini ulaştırmak isteyenler lütfen mektuplarını kesmesinler. Mektup çok önemli bir dayanışma aracı. Orada onu psikolojik olarak güçlü tutmak zorundayız ki içeride karşılaştığı zorluklarla mücadele edebilsin.

Bir de Diren'in de esas duyurmak istediği; bu koşulların mahpus transların hepsi için geçerli olduğu. Diren'in ebetteki tek kimliği trans olması değil. Vegan, anarşist, transfeminist, türcülük karşıtı bir kadın. Ama içerdeki mağduriyetlerinin büyük bölümü trans olmasından kaynaklı. Diren'in başlattığı mücadele sayesinde hepimiz LGBTİ+'lar cezaevlerinde nasıl bir muamele görüyor ve bu koşullar nasıl düzeltilebilir üzerine daha çok düşünmemiz gerektiğini hatırladık. Daha çok söz üretmeli, daha çok iş yapmalıyız. Diren için ve aslında hepimiz için...

İlgili haberler:

Diren’den haber var

Diren’e mektup yazdın mı?

 


Etiketler: insan hakları
İstihdam