14/07/2011 | Yazar: KAOS GL

Af Örgütü raportörü Andrew Gardner, Ak Parti’ye ‘Seçildiğinizde herkesin haklarını koruyacağınıza söz verdiniz’ diyor, ‘Türkiye böyle devam ederse LGBTT haklarına yaklaşımı konusunda izole olmaya mahkûm.’

Uluslararası Af Örgütü, ’Ayrımcılıkla Mücadele’ yasa tasarısına lezbiyen, gey, biseksüel ve transların da (LGBT) dahil edilmesini istiyor. Örgütün Türkiye raportörü Andrew Gardner: "Ayrımcılık yapan ayrımcılıkla mücadele yasası olmaz"

 
Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’deki LGBTT bireylerin (lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, travesti) durumunu özetlediği raporu hazırlamak için ülkenin dört yanından 80 kişiyle konuştu (İçişleri Bakanlığı, Emniyet Müdürlüğü ve Beyoğlu Belediye Başkanlığı Af Örgütü’yle görüşmeyi reddetti). 
 
LGBTT bireylerin maruz bırakıldığı şiddet ve tacizin engellenmesi için atılacak ilk adım, ayrımcılığa karşı oluşturulacak yasayla korunmalarını sağlamak. Af Örgütü’ne göre, önce yasanın düzenlenmesi, sonra da hükümetin toplumu teşvik ederek nefret suçlarının önünü kesmeye çalışması gerekli. 
 
Af Örgütü raportörü Andrew Gardner, Ak Parti’ye “Seçildiğinizde herkesin haklarını koruyacağınıza söz verdiniz” diyor, “Türkiye böyle devam ederse LGBTT haklarına yaklaşımı konusunda izole olmaya mahkûm.”
 
Bu, Türkiye’de LGBTT haklarına dair yayımladığınız ilk rapor. Neden şimdi hazırladınız bu raporu? 
Çünkü yeni bir Meclis var ve yeni bir anayasa hazırlanıyor. Ayrımcılıkla mücadele yasa tasarısı bizim için çok önemli.
 
Nedir önemi? 
Yasal korumaların eksikliği, ayrımcılığı pekiştiren en önemli etken. Türkiye Anayasası’nda şu an yalnızca ‘cinsiyet’ yani kadın-erkek ayrımcılığına karşı bir kanun var. ‘Cinsel yönelim’ ve ‘cinsiyet kimliği’ üzerinden yapılan ayrımcılığı yasaklayan herhangi bir düzenleme yok. Anayasal güvence sonucunda, İngiltere’de olduğu gibi ‘nefret suçu’nun ceza yasalarında düzenlenmesini hedefliyoruz. Bu düzenleme, eşcinsellere karşı nefreti ve ayrımcılığı körükleyenlere ceza verilmesini öngörüyor.
 
Peki ‘cinsiyet’ varken ‘cinsel yönelim’ ve ‘cinsiyet kimliği’ ibarelerine ne gerek var
Kanunlar önünde eşitlik maddesinde cinsiyet diye vurgulanan şey, kadın ve erkek. Ama ‘cinsiyet’, örneğin transseksüelliği ve travestiliği kapsamıyor. Bu yüzden yasaya ‘cinsiyet kimliği’ ibaresinin eklenmesini istiyoruz. ‘Cinsel yönelim’ dediğimiz şey, kişinin hemcinsine mi, karşı cinse mi yöneldiği ile ilgili.
 
Yani şu anki halde, gey veya trans olduğu için ayrımcılık yapılan biri korunmuyor mu? 
Evet, bizim istediğimiz anayasanın açık ve net bir şekilde ‘cinsel yönelim’ ve ‘cinsiyet kimliği’ üzerinden yapılan ayrımcılığa karşı koruma sağlaması.
 
Gey olduğu için işten atılan birinin korunmasını veya trans bir birey tecavüze uğradığında cinsel kimliğinin davada ‘haklı tahrik’ unsuru sayılamamasını istiyorsunuz. 
Aynen öyle. Türkiye, hukuken bu gruplara koruma sağlamadığı için son derece izole durumda. Bu yıl mart ayında Türkiye’de insan hakları örgütlerinin işbirliğiyle kapsamlı bir ayrımcılıkla mücadele yasa tasarısı hazırlanmıştı. Ancak hükümet tasarıyı bu şekilde bırakmadı. İçişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde yayımlanan son halinde, hem cinsiyet kimliğini hem de cinsel yönelimi kapsayan koruma kaldırılmıştı. Çok önemli bir fırsat kaçırıldı yani. Eğer ayrımcılıkla mücadele yasası şimdiki haliyle geçerse ülke LGBTT bireylere tanıdığı anayasal haklar konusunda daha da izole olacak. Ayrımcılık yapan ayrımcılıkla mücadele yasası olmaz.
 
Hangi uluslararası antlaşmalarla korunuyor bu haklar? 
Türkiye’nin taraf olduğu birçok insan hakları sözleşmesinde korunuyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve İnsan Hakları Komitesi, ayrımcılık karşıtı standartları cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği içerecek şekilde uyguluyor. Ayrıca geçen ay Birleşmiş Milletler, LGBTT bireylerin haklarını tanıyan tarihi bir kararı kabul etti. Kararda ‘Dünyanın tüm bölgelerinde insanların cinsel eğilimleri ve cinsiyet tercihleri nedeniyle maruz kaldıkları şiddet eylemleri ve ayrımcılıktan derin endişe duyulduğu’ vurgulandı. Ama Türkiye hep bu meseleden uzak duruyor. Uluslararası alanda, ayrımcılıkla mücadele konusundaki reform önergelerini imzalamayı reddediyor. Örneğin Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında, ayrımcılığın genel olarak yasaklanmasını öngören Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunması Sözleşmesi’ne Ek 12 No’lu Protokolü’nü imzalamayan sayılı ülkeler arasında Türkiye. 
 
Sanki bu haklar yasal olarak korunmamakla kalmıyor; üstüne üstlük gayet masum görünen yasalar da LGBTT bireyleri cezalandırmak için kullanılıyor.
Aynen öyle. Birçok yasa, açıkça ayrımcılık içermemesine rağmen, yargı tarafından lezbiyen, gey, biseksüel ve trans kişiler söz konusu olduğunda uygulamada ayrımcılık içerecek şekilde kullanılıyor. Polis, Kabahatler Kanunu ve Trafik Kanunu’na dayanarak ‘trafiği engellemek’ veya ‘kamu düzenini bozmak’ gibi gerekçelerle trans kadınlara alışveriş yaparken, kuaföre giderken ceza kesiyor. Medeni Kanun’da geçen ahlak kavramı, sıklıkla savcılar tarafından LGBTT derneklerinin kapatılması için kullanılıyor. Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinde ‘Yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmayı’ yasaklayan düzenleme, memurları cinsel yönelimleri nedeniyle işten çıkarmak amacıyla kullanılıyor. İstanbul’da bir polis ve Çorum’da bir öğretmenin eşcinsel oldukları öğrenilince işten çıkarılmaları mahkeme kararlarıyla onaylandı. Ben bu belgeleri gördüm, ‘hemcinsiyle cinsel ilişkide bulunmaktan’ kovuldukları çok açık ve net yazılıydı. Yani heteroseksüel ilişki dışında her şey ‘ahlaksız’ mahkeme gözünde.
 
Türkiye’nin muhafazakâr bir ülke olması mücadeleyi zorlaştırıyor mu
Homofobi ve transfobi yalnızca Türkiye’de değil, birçok toplumda mevcut. Burada hükümetten beklediğimiz, ayrımcılığa karşı mücadeleye önayak olması. Aliye Kavaf’ın “Eşcinsellik hastalık” demesi bizi geriye götürüyor örneğin. Çünkü toplumun gözünde homofobiyi, ayrımcılığı meşrulaştırıyor. Nefret suçlarını körüklüyor. Hükümetin LGBTT örgütlerini desteklemesi lazım, kapatma davaları açması değil. Seçimi kazandıklarında ‘herkesin haklarını koruyacaklarını’ söylemişlerdi.
 
Ak Parti iktidar olduğundan beri neler değişti? 
Bazı konularda düzelmeler oldu. Son yıllarda polis merkezlerindeki işkence ve kötü muamele uygulamaları azaldı, aslında bunda en büyük faktör trans kadınların polis şiddetine karşı düzenlediği kampanyalar. Ama resmi gözaltında, ayrıca sokakta ve resmi olmayan yerlerde LGBTT bireylere karşı şiddet devam ediyor. İktidara geldiği 2002’den beri Ak Parti, insan haklarını korumak için kanunda birtakım değişiklikler yaptı, çeşitli insan hakları konusunda korumaları sağlamlaştıran yasal reformlar gerçekleştirdi. Ama LGBTT hakları konusunda hiç bir adım atılmadı. Bu yasa, Ak Parti için önemli bir test olacak. Bakalım yalnızca kendi seçmenlerinin insan haklarını mı koruyacaklar, yoksa herkesin mi? 
 
Raporda, Adalet Bakanlığı’nın son beş yılda öldürülen LGBTT bireylerin sayısını bile tutmadığı yazılı. Doğru mu bu? 
Raporu hazırlarken, Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde 2006’yla 2011 yılları arasında kaç tane lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireye yönelik cinayet olduğu, bu cinayetler hakkında açılan davalar ve sonuçlarıyla ilgili bilgi istedik. Adalet Bakanlığı’ndan yetkililer, ‘İlgili konu hakkında herhangi bir bilgi olmadığı’ yönünde cevap verdiler. Bu, devletin nefret suçlarıyla mücadelede ne kadar geride olduğunun en açık göstergesi. Yapmaları gereken ilk şey veri toplamak ve ne olup bittiğinden haberdar olmak. Ya bu istatistikleri gerçekten tutmuyorlar ya da paylaşmıyorlar. İki durumda da çok ciddi bir sorun var ortada.
 
Bu rapor ne işe yarayacak? Çözüme nasıl bir katkıda bulunacağını düşünüyorsunuz?
Af Örgütü uluslararası bir örgüt ama biz çözümün yerel insan hakları aktivistlerinin çalışmalarından geçtiğine inanıyoruz. Aktivistlerin kendilerini ve mesajlarını görünülür kılması çok önemli, çünkü hükümet eninde sonunda toplumun isteklerine cevap vermek zorunda. O yüzden sesinizi ne kadar yükseltirseniz o kadar duyulursunuz. Ama şunu da unutmamak lazım, Türkiye’de LGBTT aktivisti olmak, tehditlere açık olmak demek. Özellikle de ailelerine ve çevrelerine açılmamış LGBTT bireyleri için aktivist olmak, kendilerini görünür kılmak kolay değil.
 
Uluslararası Af Örgütü nedir?
 
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) dünya çapında 150’den fazla ülkede 3 milyonun üstünde üyesi, destekçisi ve aktivistiyle insan hakları ihlallerine karşı kampanya yürüten bir hareket. Örgüt, hükümetler ve siyasi ideolojilerden bağımsız çalışıyor, gelirini bağışlardan kazanıyor. 
Af Örgütü’nün üç hafta önce yayımladığı ‘Ne hastalık ne de suç: Türkiye’deki lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireyler eşitlik talep ediyor’ başlıklı rapor, LGBTT bireylerin sağlık ve eğitim kurumlarından konut ve iş ortamına dek çeşitli alanlarda ayrımcılığa maruz kaldıklarının kanıtı. Ankara, Diyarbakır, Eskişehir, İstanbul ve İzmir’de 70’ten fazla lezbiyen, gey, biseksüel ve trans birey aileleri, avukat ve aktivistlerle görüşüldükten sonra oluşturulan rapor, Türkiye’de bu tür durumları önleyecek yasalar bulunmadığını vurguluyor. Af Örgütü’nün Türkiye masası araştırmacısı Andrew Gardner, raporu hazırlayanlardan biri ve 2000 yılından beri Türkiye’de insan haklarıyla ilgili çalışıyor. (Elif İnce / Radikal) 

Etiketler: insan hakları
İstihdam