15/12/2018 | Yazar: Kaos GL

Umut Güner; Yozgat’ta geçen çocukluğunu, Meydan Larousse’taki “homoseksüel” kelimesinin kendisine ne ifade ettiğini, hamamları, barları ve “Bir insan ömrünü neye vermeli” dizesiyle örgütlenmesini anlattı.

 

 

KaosGL.org olarak sözlü tarih çalışmalarımız kapsamında yeni bir video söyleşi serisine başlıyoruz. “Renkli Ekran” adını verdiğimiz bu seride LGBTİ+ kişilerin gündelik hayatlarından örgütlenmeye; 80 ve 90’lı yıllardaki mücadeleden medyaya birçok konuyu ele alıyoruz.

Üçüncü konuğumuz yirmi yıldır LGBTİ+ hareketinin emektar isimlerinden Umut Güner. Umut; Yozgat’ta geçen çocukluğunu, Meydan Larousse’taki “homoseksüel” kelimesinin kendisine ne ifade ettiğini, hamamları, barları, 2002 yılında Kaos GL’nin kafesinin Çankaya Belediyesi tarafından kapatılmasını ve “Bir insan ömrünü neye vermeli” dizesiyle örgütlenmesini anlattı.

Perdeler

Umut, 1977 yılında Yozgat’ta dünyaya geldi. Üniversite için Ankara’ya taşınana kadar da Yozgat’ta yaşadı. Peki nasıldı? Hangi perdeler açılır, hangi perdeler kapatılırdı?

“O muhafazakar şehirde yaşarken şey yapıyorsun… Komşumuzun oğluyla evde seks yaparken perdeleri kapatmışız. Çünkü seks yaparken perdeler kapatılır. Bu arada Yozgat’ta evimizi gider görürseniz karşısı ormanlık arazi. Öyle bir yerde perde niye kapatılır?

“Tabii annem kendi ezberlediği kodlar üzerinden beni anladı. Sonraki bir süreçte bunu gizlemem gerektiğine dönük, yani daha doğrusu bunu yaşamamam gerektiği, bunun olmaması gerektiği yönünde bir müdahalesi oldu. On bir, on iki yaşlarındayken psikiyatriste de gitmeden güzel bir konuşmasını yaptı. Bunu yaşamamam gerektiğine, bunun yaşanmaması gereken bir durum olduğuna dair tatlı tatlı konuştu. Ben orda şeyi anladım; haa, ben bunu yaşıyorsam da perdeyi kapatmayıp ama başka perdeler yaratıyor olmam gerekiyor. Ondan sonra uzunca bir süre o oyunu oynamaya devam ettim.”

Beni tarifleyen bir şey var

Umut bir yandan da kendisini tarifleyen bir şey bulma arzusunu anlatıyor. Bu arzu Meydan Larousse ansiklopedisinin bir sayfasında karşılığını buluyor. Ama nasıl buluyor?

“Meydan Larousse’ta homoseksüel kelimesini bulmuştum. İşte eşcinselliğin hastalık olduğunu söylüyordu. Böyle şey siyah Meydan Larousse… On dört ciltti. Ben o homoseksüel kelimesini bulduğumda inanılmaz rahatlamıştım kendi adıma. Çünkü beni tarifleyen bir şey vardı. Hani hastalık diyor, şu diyor, bu diyor ama… Böyle bir iki paragraflık bir şey. Ha, ben buyum diyordum.

“Bu arada böyle salak salak annemler evde olmadığında bazen o maddeyi açıp okuyordum. Aa, evet ben buyum deyip geri kapatıyordum. Sonra annemin o kontrol manyaklığından kaynaklı o maddeyi okuyor olmam anlaşılır diye ansiklopedinin hep aynı yeri açık olacak diye bir sürü sayfasını okuyordum. Sırf annem anlamasın orayı okuduğumu diye. Öyle bir tatlışlıkla geçirdiğim bir zaman dilimiydi.”

Güvenpark’a ibneler gider

Ve Ankara… 90’larda ve 2000’lerin başında eşcinsel ve biseksüel erkeklerin, trans kadınların buluşma mekanı Güvenpark. Umut, hem Güvenpark’ta nasıl gasp edildiğini ve hem de Ankara’nın “eşcinsel yaşamını” nasıl keşfettiğini anlatıyor:

“Ben buyum deme halim de aslında biraz zor bir haldi. Çünkü Güvenpark’ta ben gasp edilmiştim, dayak yemiştim, cep telefonum ve param alınmıştı. Bunun sorumlusunun da ailem olduğunu düşünüyordum. Bana güvenli bir hayat sunmadıkları için. Eve gittim, onlara işte ben böyle böyle bir şey yaşadım dedim. İşte babam şey dedi, “Güvenpark’a ibneler gider senin ne işin var orda?”. Annem, “konu şu anda bu değil, Umut gasp edilmiş, dayak yemiş, sen neyi dert ediyorsun” dedi. Ben orda mesela gey olduğumu söylediğimi zannediyorken daha sonraki zaman içerisinde hani gerçekten onlara ne kadar söyledim ne kadar söylemedim hep kafamda bir soru işareti olarak kaldı. Hatta Kaos’a gitmeye başladım aynı dönem. İşte her günüm Kaos’ta geçiyor. Kaos’un ne olduğunu biliyorlar. Ama hâlâ şeydi, hani gerçekten hani ben aileme açık mıyım, ailem benim eşcinselliğimi biliyor mu sorusunun böyle net bir yanıtı yoktu. En azından 2000’lerin başında o dönemki sevgilim hayatıma girene kadar.

“Ankara’ya geldiğimizde ev aradığımız süreçte Cebeci’deki parkı keşfettim. Mamak Belediyesi’nin karşısında o dönem böyle köhne bir park vardı. Orası çark parkıymış. Böyle ev ararken oturup dinlenirken -şey böyle hani kader ağlarını örüyordu gibi bir şey aslında- oraya gittik annemle. Sonra ben baktım adamlar birbirlerine böyle ayaklarını sallıyorlar. Dedim ben annemden sonra buraya geleyim. Ondan sonra… Annemin yanında bir şey yapmam imkansız zaten. Ondan sonra o parkı keşfettim. O parkla birlikte aslında ben Ankara’nın eşcinsel yaşamını da yavaş yavaş keşfetmeye başladım.”

Kendi hayatına sahip çıkmak

Umut’un Kaos GL’ye gitmesi ise bir türkü ile oluyor: Bir insan ömrünü neye vermeli?

“2000’ler… 2000’in ortası herhalde şey Mayıs’tan sonra Temmuz gibi de işte sokakta tezgah açıyorum bir taraftan da. Şeyden de sıkıldım hani bu arada parklar da gerçekten tükenmişti. Onun da etkisiyle ya dedim şu Kaos’a bir gideyim. Ama o dönem şey de çok etkili oldu. O sene 99 senesinin sonu 2000’in yazı ya da otostopla gezdim ben bütün şeyi Akdeniz, Ege’yi. Arkadaşıma uğradım. O şeyi, Zülfü Livaneli’nin şeyi var, ııh bir türkü. “Bir insan ömrünü neye harcamalı, akıp gidiyor ömür dediğin” diye. O türküyü dinlediğimde böyle şey sanki ben artık eşcinselliğim için bir şeyler yapmam gerekiyor ya da kendi hayatıma sahip çıkmam gerekiyor diye düşündüm. Belki eşcinsellik diye çok net bir şekilde koymadım ama dedim ki hani benim hayatım böyle devam etmeyecek, ben kendi hayatıma sahip çıkayım dediğim bir dönem başladı. Ondan sonra da Kaos’a geldim.”

Hamam/Bar

2000’lerde Kaos GL’deki bir tartışmayı anlatıyor Umut: Hamam mı bar mı? Cevabı ise geçtiğimiz sene aramızdan ayrılan Kaos GL’nin Yönetim Kurulu Üyeliği, Uluslararası Lezbiyen ve Gey Birliği (ILGA) Genel Sekreterliği, UNISON sendikasında dış ilişkiler koordinatörlüğü gibi sorumlulukları da üstlenen Kürşad Kahramanoğlu’ndan geliyor:

“Hamamdan sevgili yapılır mı sorusu o dönem Kaos’un toplantılarının bir konusu olabilecek meseleydi. O dönem konulardan biri de şeydi. Hamama giden eşcinseller mi bara giden geyler mi, hangisini tercih etmeliyiz? Sanki ikisi çok farklı kategoride insanlarmış gibi… Biz hamama da gidiyoruz, biz bara da gidiyoruz, biz sinemaya da gidiyoruz, derdik. Hani böyle üçünü de yapıyor olmanın avantajlı bir şey olduğunu anlattığımız bir dönemdi.

“Hamam da aslında benim Kaos’a geldikten sonra tanıştığım bir mesele. Hani orda da hamamın da artık 2003-2004 gibi son demlerini ancak yakaladım. Bar kültürüyle de Kaos’a geldikten sonra tanıştım. Ama Kaos’a geldiğim dönemde de biraz zor bir tanışmaydı. Çünkü Kaos GL o dönem biraz daha şeydi, anarşikti… Eşcinsellerin barlara, sinemalara ve hamamlara hapsedildiğini ve ordan çıkartmak gerektiğini söylüyordu. Ama onları ordan çıkartmak için de oraya gitmiyordu. Yani onların çıkıp kendilerinin gelmesi gerektiğini söylüyordu. O dönem Kürşad da bize şeyi anlatıyordu 2000’lerin başında. Hani eşcinsel hareketin bardan örgütlendiğini, Kaos’un eşcinsellerin gelmesini beklemek yerine eşcinsellerin olduğu mekanlara gidip orda hayatı dönüştürmeyi hedeflemesi gerektiğini… Biz de bunun imkansız olduğunu söylüyorduk. Ama daha sonra daha sonraki yıllarda o kadar da imkansız olmadığını gördük zaten.”

Kaos Kültür Merkezi

Sene 2002 olduğuna Kaos GL’nin kafesi Çankaya Belediyesi tarafından “ruhsatsız olduğu” için kapatıldı. Umut, hem kafeyi hem de nasıl kapatıldığını anlatıyor:

“Kaos’a geldiğimiz dönemde Kaos’un kafesi vardı. Ve o dönem gözleme mi yapsak soğuk sandviç mi yapsak tartışması yapıyorduk. Ama bu tartışmanın arkasında şöyle bir background vardı. Aslında biz Kaos’un kafesinde yani Kaos’un kendi ticari işletmesinde insanlarla nasıl ilişkileneceğiz? Tartışılan temel mevzu buydu. Buraya gelen insanlar kafenin müşterisi mi, Kaos’a bilgi almaya, bilinçlenmeye ve örgütlenmeye gelmiş insanlar mı? Şimdi örgütle kafenin aynı mekanda oluyor olmasının verdiği böyle bir rahatsızlık vardı ve uzunca bir süre bunun dışında hiçbir şey konuşamaz haldeydik yani. Ve kirayı nasıl ödeyeceğiz, su n’olacak? Bir de benim geldiğim dönemde bozulmuş bir şofben vardı 2002’ye kadar da bozuk kaldı o. Her haftanın en son gündemi de “şofbeni yaptıralım mı değiştirelim mi” oluyordu. Neyseki Çankaya Belediyesi’nin çok büyük bir desteği oldu, kafeyi kapattı.

“Kafe şikayet aldı. Şikayet edilmiş güya. Ve bizim oturduğumuz apartmanın işyeri ruhsatı almaya müsait olmadığı için kafenin kapatılmasına karar verdi. Ama mesela kafenin karşısında kitap kurdu diye bir yer vardı. Hani onlar nasıl ruhsat aldılar? Onların da ruhsatı yoktu. Aslında torpille dönen bir işti. Bizim torpilimizin olmaması nedeniyle kafe kapandı. O dönem kapaklardan birine şey çay bardağıyla çok yaratıcı olduğunu düşünerek “çay bahane” diye şey yapmıştık. Ama daha sonra bir iki sene sonra şey sanırım dergide de teşekkür ettik. Çünkü şeyi hatırladık ya bizim temel amacımız kafe olsa da olmasa da insanları değiştirmek, dönüştürmek ve birlikte özgürleşmek… Kafe bunun için sadece bir araç. Ve kafe zamanla bu aracın yani dönüştürmek istediği şeyin önüne geçmişti.

“Bu arada kafenin olduğu dönemler, kafenin olduğu dönemden sonra bu perşembe sohbetleri, işte pazar toplantıları gibi toplantılar çok fazla yapılıyordu. Bu da aslında Kaos’a gelip bilgilenmek isteyen insanların dahil olabilecekleri, tartışabilecekleri toplantılar oluyordu. Mesela şeyi çok tartışıyorduk kendi teknik toplantımızda, biz tartışmaya ne kadar müdahale etmeliyiz? Ve uzlaştığımız nokta; biz toplantıda herkesin eşit söz almasını sağlamak ve Kaos’un eşcinselliği nasıl aktardığına dönük bilgiyi de ve kendi kişisel görüşümüzü çok ayrıştırarak vermek. Yani çünkü bizim ordaki kimliğimiz tartışılabilir, karışabilir. Hani bu Kaos adına mı söyleniyor, Umut kendi kişisel fikrini mi söylüyor? Mesela bunu mutlaka belirtiyorduk, “ben kişisel olarak böyle düşünüyorum” gibi şeylerle.

“Kafenin olduğu dönemde bir diğer taraftan tartışılan konu özellikle kafeye gelen insanlar aslında benim gibi bir şekilde parkta, sinemada, hamamda, barda bulmak istediği ve bulamadığı ihtiyaçlarını karşılamak için geliyordu. Aslında seks partneri bulmak için geliyordu. Biz şey diyorduk; insanlar bunu bulup gitsinler mi? Yani burası sadece seks için insanların birbirleriyle tanıştığı veya sadece seks değil, aynı zamanda romantik ilişkiler için de insanların tanıştığı bir yer mi olmalı, yoksa bunu da aşan başka bir işlevi olmalı mı? Sonra tabii ki eşcinsel kadın ve erkekler için oranın güvenli bir alan olması gerektiği noktasında uzlaştık. Ama bir taraftan da insanlar ilk geldiklerinde mutlaka birebir iletişim kurup Kaos adına hoş geldin görüşmesi yapıyorduk.”

Çay bahane!

Kaos GL’nin kafesinin nasıl kapatıldığı derginin 72. sayısında “Kaos Kültür Merkezi Kapatılmak İsteniyor!” başlıklı yazıda şöyle anlatılıyor:

“Yıllardır eşcinselliğin sadece cinsellikten, cinselliğin ise sadece pornografi ve müstehcenlikten ibaret olmadığını anlatmaya çalıştığımız dergimizi, duygu ve düşüncelerimizin sırf kendi cinsimize dönük olmasından dolayı poşete sokan zihniyet, şimdi de Kültür Merkezimizi kapatmak istiyor. Resmi (Çankaya Belediyesi/Çankaya Zabıta Müdürlüğü) ve gayri resmi (Apartman Yöneticisi Hanımefendi) HOMOFOBİ, el ele kol kola birbirlerini besleyerek, toplumsal rolünü yerine getiriyor. Şüphesiz ki sokağa çıkanın paçasına çamur sıçrar ama çirkefi tahmin etmemiştik. Ha, informelden formel alana geçtiğimizde herkes gibi Çankaya Belediyesi de elbette canım, bizim “özel hayat”ımızla ilgilenmiyor, ona saygıları var; kesinlikle tüm MESELE iki demlik çay için ruhsatımızın olmaması! Tüm sorunumuzun bu olmasına çok şaşıran dostlarımızın da “ibne” olduğumuz için sonradan elleri ayakları bağlanıyor haliyle.

“Tek tesellimiz eşcinsel kiracılarını dairesinden atmayan bir ev sahibimiz ve eşcinsel olduğumuzu bildiği halde, yapabilecekleri bir şey olmasa da mücadeleden vazgeçmememizi söyleyen Küşat ve Zabıta’dan memurların da olması.”


Etiketler: medya
İstihdam