04/06/2018 | Yazar: Cem Öztürk

Brezilya, Fransa, İspanya ve Pakistan’dan dokuz sinemacı, Pinkwatching Israel’in Tel Aviv Uluslararası LGBT Film Festivali’ni boykot çağrısına katıldı ve filmlerini gösterimden çekti.

Bir pinkwashing öyküsü: TLVFest boykotu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Brezilya, Fransa, İspanya ve Pakistan’dan dokuz sinemacı, Pinkwatching Israel’in Tel Aviv Uluslararası LGBT Film Festivali’ni boykot çağrısına katıldı ve filmlerini gösterimden çekti.


Brezilya, Fransa, İspanya ve Pakistan’dan dokuz sinemacı, BDS Hareketi’ne destek veren Pinkwatching Israel’in Tel Aviv Uluslararası LGBT Film Festivali’ni (TLVFest) boykot çağrısına katılarak festivale katılımlarını iptal etti ve filmlerini gösterimden çekti.

Aktivist ve sinemacıların bu sene 31 Mayıs ile 9 Haziran tarihleri arasında düzenlenen festivali boykot etmelerinin nedeni yeni değil: Pinkwashing. Hükümetlerin LGBTİ haklarına karşı olumlu tutumlarını, ürettikleri insan hakları ihlallerinin üstünü örtmek için kullanmaları, “pembeye boyama” anlamındaki pinkwashing terimiyle ifade ediliyor.

İsrail, pinkwashing stratejisini kendisini LGBTİ dostu bir ülke olarak göstermek, “Ortadoğu’daki tek demokrasi” söylemini güçlendirmek ve uluslararası kamuoyunun cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimine bakılmaksızın tüm Filistin halkına karşı işlenen ağır insan hakları ihlallerine yönelen dikkatini dağıtmak amacıyla kullanıyor.

İptal dalgası

Boykot çağrısına ilk destek, festivalin 6 Haziran’daki Queer Party’sine katılması planlanan, Brezilya’nın işçi ve siyahi LGBTİ toplumunun öne çıkan seslerinden aktivist Linn da Quebrada’dan geldi.

Quebrada, “İsrail’de bedenlerine ve arzularına yönelik baskının mağduru olan insanların da var olduğunu bildiğimden, İsrail’i ve onun Filistinlilere dönük soykırım siyasetini protesto etmenin bir yolu olarak, son birkaç ayda dünya genelinde büyüyen kültürel boykota katılarak katılımımı iptal etmeye karar vermiş bulunuyorum,” diyerek festivali boykot ettiğini duyurdu.

Hemen ardından yönetmen Claudia Priscilla ve Kiko Goifman, Quebrada’nın hayatını konu edinen ve 2018 Berlin Uluslararası Film Festivali’nde LGBTİ filmleri kategorisinde verilen Teddy Ödülü’ne layık görülen “Bixa Travesty” adlı belgesel filmlerini TLVFest’ten çektiklerini açıkladılar.

Goifman, Facebook sayfasında, “İsrail’in soykırım politikalarıyla derin anlaşmazlığımız nedeniyle TLVFest’i boykot etmeye karar verdik. ‘Bixa Travesty’ filmimizin katılımını iptal ettik. Bu kadar katliam yeter. Filistin halkına saygı duyun,” şeklinde bir mesaj paylaştı.

Brezilyalı yönetmen Cali dos Anjos ve yapımcı Bia Medeiros da kısa animasyon filmleri “Tailor”ı, “Filistin halkına olan saygılarından” ötürü festivalden çektiklerini açıkladılar.

Boykot dalgasını, Pakistan Aks Uluslararası Azınlık Festivali takip etti. Kısa film programlarını ve festivale katılımlarını iptal eden Aks, yaptığı açıklamada, “Aks her zaman insan haklarını savunmuş ve İsrail hükümetinin Filistinlilerin insan haklarını ihlaline karşı çıkmak için Filistinli aktivistlerle, özellikle de Filistinli queer aktivistlerle, dayanışma içinde olmuştur,” dedi.

Zorla gösterim

Fransız ve Filistinli queer aktivistlerden gelen çağrıları takiben, Fransız yönetmen Sylvain Coisne de TLVFest’e katılımını iptal etti.

Boykot nedenini Facebook’ta paylaştığı bir açıklamayla anlatan Coisne, “‘LGBT for Palestine’ hareketinin açık çağrısını desteklemek için, kısa filmim ‘Dylan Dylan’ı TLVFest gösterimlerinden çekmeye karar verdim. Devlet destekli etkinlikleri boykot yoluyla İsrail’in şiddet politikalarını alenen eleştiren sinemacı arkadaşlarıma destek olmak istiyorum. LGBT festivallerini finanse etmek önemli, ama bunu ‘İsrail markası’nın pinkwashing stratejisi olarak kullanmamak kaydıyla,” diye yazdı.

Ancak Coisne’ın kısa filmi festival programında hala yer alıyor. Festivalin organizatörleri ise biletlerin çoktan satıldığını ve filmin Coisne’ın izni dışında gösterileceğini söylüyor. Festival yönetimi filmlerini programdan çıkarmayı reddettiğinden, boykot kampanyasına katılan diğer sinemacılar da benzer bir durumla karşı karşıya.

İptal dalgasına cevaben festival direktörü Yair Hochner, “Kim iptal ettiyse etti. Bizce festival normal şekilde devam edecek,” diyerek programlanan filmlerin gösteriminin her koşulda yapılacağını ima etti.

İlk iptal açıklamalarını takiben Fransız yönetmen Océan Michel ve Cyprien Vial de, iki farklı gösterimi planlanan “Embrasse-Moi!” adlı filmlerini festivalden çekmeye çalıştılar, ancak başarısız oldular.

Facebook sayfasında, “Festivale iki gün önce yazdım ama filmimin hala programda yer aldığına bakılırsa mesajım anlaşılmamış görünüyor,” şeklinde yazan Océan, “Filistin halkıyla dayanışma içinde olduğumu ve İsrail’in Filistin’e yönelik politikasıyla topyekûn anlaşmazlık içinde olduğumu ilan ediyorum. Bu nedenle, İsrail hükümetinin pinkwashing stratejisinin bir parçası olmayı reddediyorum. Filmimin festivalden çekilmesini talep ediyorum,” diye ekledi.

İspanyol aktris ve yazar Fabia Castro, “bir kolonyalizm ve apartheid rejimi altında Filistinlilerin yaşadığı çok ciddi baskı durumu hakkında” öğrendiklerinin ardından “Tres” adlı filmini geri çekmeye karar verdiğini açıkladı ve “Sanatımın İsrail’in imajının temize çıkarılması için kullanılmasına izin vermeyi reddediyorum. İsrail’in LGBTİ’lerin haklarını ve mücadelerini kendi imajını normalleştirmesi için kullanma çabalarını reddediyorum,” dedi.

İspanyol yönetmen Dany Campos da “Flaw” adlı kısa filmini festivalin “B Shorts” kategorisinden çektiğini duyurdu.

Pinkwahsing karşıtlığı

İsrail’in işgal ve apartheid politikalarına karşı BDS Hareketi’nin yanında konumlanan TLVFest boykotu, işgal güçlerince yüzden fazla Filistinlinin öldürüldüğü, 13 bininin ise yaralandığı günler süren bir katliamdan sonra geldi.

2007’de kurulan Filistinli LGBTİ örgütü Al Qaws’ın kurucusu ve başkanı Haneen Maikey, “Son on yılda İsrail’deki yabancı gey turist sayısı, 2005’te 6 binden 2016’da 60 bine, on kat arttı. Bu gelişme olağanüstü hareketli bir gece hayatı sonucunda olmadı, ancak Filistin halkına karşı devam eden şiddetini maskelemek veya ‘pinkwash’ yapmak amacıyla alay eder gibi gey kültüründen istifade etmeye yönelik bu tasarlanmış ve kuşkusuz etkili hükümet destekli propaganda kampanyası sayesinde oldu,” diye yazdı.

Maikey, festivalin bu yılki boykotunun başarısını, “İsrail’in şiddet politikasını meşrulaştırmak için LGBTİ haklarını nasıl kullandığına dair dünya çapında daha büyük bir farkındalık var,” sözleriyle değerlendirirken TLVFest’in sinemacıların filmlerini festivalden çekme isteklerini reddetmesi karşısındaki üzüntüsünü dile getirdi.

İsrail’e Akademik ve Kültürel Boykot için Filistin Kampanyası’ndan (PACBI) Hind Awwad, “sinemacılara danışmaya gerek duymadan filmlerini uluslararası festivallere sokan sözleşmeli dağıtımcılar” yüzünden birçok yönetmenin filmlerinin pinkwashing festivalinde gösterildiğinden haberdar olmadığını ifade etti.

Awwad, “Dağıtımcılar, İsrail’e kültürel boykotu destekleyen yönetmenlerin isteklerine saygı duymalı. Sanat dünyasında hava Filistinlilerin haklarını desteklemekten yana esiyor. Endüstri bu değişiklikleri yansıtmalı,” diye konuştu.

Yönetmen John Trengove 2017’de festivale katılımını iptal etmeye karar verdiğinde, TLVFest yönetimi Trengove’a kararına ne kadar üzüldüklerini, festivalin hükümetin pinkwashing ajandasının parçası olmadığını ve Filistinliler tarafından çekilen filmleri de göstermeyi önemsediklerini yazan bir mektup gönderdi.

TLVFest direktörü Hochner mektubunda, “BDS Hareketi’nin lideri sanatın bir hakikati değiştiremeyeceğini düşünse de, biz bu içinde yaşadığımız karmaşık yerin siyasetini değiştirebileceğimize gerçekten inanıyoruz,” diye yazarak boykotun homofobik nedenlerden kaynaklandığını bile ima etmişti: “Yaşam savaşı veren bir film festivaline karşı, sırf bir LGBT festivali olduğu için, şiddet gösteren hiçbir kişiye ve hiçbir kuruma teslim olmayacağız.”

Boykot büyüyor

TLVFest’i boykot kampanyasının başını çeken Pinkwatching Israel, kendisini İsrail’in pinkwashing stratejisine karşı BDS Hareketi’nin yanında yer alan küresel bir platform olarak tanımlıyor. 2010 yılında Arap queer aktivistlerce kurulan grup, önceki senelerde aralarında Tel Aviv Onur Yürüyüşü’nün de bulunduğu İsrail’de düzenlenen birçok LGBTİ etkinliğine karşı geniş boykot kampanyaları yürüttü.

Pinkwatching Israel’in örgütlediği ilk boykot olan Uluslararası LGBTİ Gençlik ve Öğrenci Örgütü’nün (IGLYO) İsrail’de yapmaktan vazgeçmediği 2011 Genel Kurul toplantısına karşı başlatılan kampanyaya Türkiye’den Kaos GL ve Pembe Hayat da katılarak açıklama ve mektuplarıyla destek vermişti.

Türkiye’de “Filistin için İsrail’i Boykot Girişimi” olarak bilinen BDS Hareketi ise, uluslararası alanda İsrail’e ekonomik, akademik, kültürel ve siyasi bakımdan boykot, tecrit ve yaptırım uygulayarak işgalci İsrail devleti üstündeki baskıyı arttırmayı çabalayan küresel bir kampanya. BDS, “Boykot, Tecrit ve Yaptırım” sözcüklerinin İngilizce kısaltması.

2005 yılında kurulan BDS amaç ve taleplerini İsrail’in Filistin ve Golan Tepeleri’ndeki işgalinin sonlandırılması, Batı Şeria’daki ayrım duvarının kaldırılması, İsrail’in Arap-Filistinli vatandaşları için tam eşitliğin sağlanması ve Filistinli mültecilerin dönüş hakkının tanınması olarak sıralıyor. Kendisini Güney Afrika’daki apartheid karşıtı hareketle özdeşleştiren BDS, İsrail hükmünde verilmiş Birleşmiş Milletler kararlarını öne sürerek İsrail’in uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği müddetçe boykot edilmesi çağrısında bulunuyor.

Dünyanın birçok ülkesinde kampanyaya destek amaçlı eylem ve etkinlikler düzenlenirken BDS’yi stratejik bir tehdit olarak gören İsrail, BDS aktivistlerini antisemitist olmakla suçlayarak kampanyacıları sınır dışı ediyor.

İsrail hükümeti ve emperyalist destekçilerinin çabalarına karşın İsrail’i boykot kampanyası, pinkwashing karşıtlığı ile birleşerek uluslararası LGBT hareketi içinde yaygınlaşmaya devam ediyor.


Etiketler: kültür sanat
nefret