05/05/2011 | Yazar: KAOS GL

Bu yıl altıncısı düzenlenen Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma, 3 Mayıs’ta Boğaziçi Üniversitesi’nde luBUnya’nın katkısıyla düzenlendi.

Boğaziçi Üniversitesinde Homofobi Karşıtları Buluştu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Bu yıl altıncısı düzenlenen Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma, 3 Mayıs'ta Boğaziçi Üniversitesi'nde luBUnya'nın katkısıyla düzenlendi.
Akademik forumlarda "Hastalık'tan İdeoloji'ye Homofobi", "Ayrımcılığın Şiddeti Olarak Nefret Suçları","Eşit Yurttaşlar Olarak LGBT" ve "Queer Akademi" konuşuldu.
 
İlk oturumda homofobi ve eşcinselliği hastalık olarak değerlendiren söylemler psikolojik ve sosyal boyutlarıyla tartışıldı. İkinci oturumda nefret suçları, nefret suçu mağduru bireylerin ve cinsel şiddete uğrayanların yaşadıkları ve bu travmaların bireylere etkileri anlatıldı. Üçüncü oturumda LGBT bireylerin sosyal ve sağlık alanlarındaki mağduriyetleri, evlilik haklarının olmaması gibi hak ihlaleri tartışıldı. Boğaziçi Üniversitesi'nde kurulacak Toplumsal Cinsiyet ve Queer Çalışmaları Sertifika programını hakkında bilgilendirme yapılan son oturumun ardından Norveç ILGCN'den (Uluslararası Lezbiyen ve Gey Kültürel Ağı) Rolf Solheim LGBTT hareketini, yasal eşcinsel evlilikleri, sekülerlik, ve homofobi kavramlarını tartışmaya açtığı bir performans gerçekleştirdi.
 
"Norm dışı olanlar devletin koruması dışında bırakılıyor"
"Hastalık'tan İdeoloji'ye Homofobi" oturumu İstanbul Üniversitesi'nden sosyal psikolog Umut Şah'ın muhafazakar çevrelerin son dönemde yaptıkları açıklamaları sorunsallaştırdığı "Eşcinsellik Hastalık [Ve Dahası] Sapkınlıktır; Bir Eleştirel Söylem Analizi" sunumu ile başladı.
Ardından İstanbul Şehir Üniversitesi psikoloji bölümünden Berk Efe Altındal, homofobi kavramının psikolojik boyutunu açıkladığı sunumunda kavramın hareket içindeki yerini sorunsallaştırdı. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Gökçen B. Dinç ise pre-modern dönemde Osmanlı Devleti'nde eşcinsel ilişkilerin ve kadının toplumsal alandaki konumuna değindi.
 
"Ayrımcılığın Şiddeti Olarak Nefret Suçları" oturumu İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nden Özlem Çolak'ın sunumu ile başladı. Cinsel yönelim temelli nefret suçlarına maruz kalan bireylerin yaşadıkları ve mağdur olarak nasıl algılandıkları üzerine çalışan Çolak, nefret suçlarının hukuk literatüründe neden ayrı bir kategori olarak savunulması gerektiğini üç temel nokta üzerinden açıkladı: Nefret suçlarına maruz kalan bireylerin daha fazla psikolojik ve fiziksel hasar görmesi, nefret suçlarının kurumsal yapılarda çok fazla olması ve ayrımcılık temelli suçların mesaj iletme amacı taşıması.
 
Boğaziçi Üniversitesi'nden Sumru Atak, "iktidarın kurduğu normallik kavramının yapı söküme uğraması gerektiğini" vurguladığı konuşmasında, "toplumda normal ve sapkın olarak tanımlanan durumlar arasında hiyerarşi olduğunu, norm dışı olanların devletin koruması dışında bırakıldığını" söyledi. Atak, devletin LGBT bireylerin ayrımcılığa ve nefret suçlarına maruz kalmasını daha kolay hale getirdiğini vurguladı.
 
Viyana Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Evrim Ersan sunumunda şiddetin cinsel kimliğe olan etkilerini sorunsallaştırdı. Konuşmasında şiddetin birey üzerindeki etkilerini pes etme, radikal karar alma ve direnişe geçme olarak üç temel başlıkta açıklayan Ersan, şiddetin salt baskı aracığı olmadığını, direnişi hızlandıran bir süreç olarak ele alınmasını gerektiğini belirtti.

"Eşit Yurttaşlar olarak LGBT" başlıklı üçüncü oturumda Leeds Üniversitesi Siyasî ve Uluslararası Çalışmalar Bölümü'nden Volkan Yılmaz, LGBT politikaları ve sosyal politikaların birlikte nasıl yan yana düşünüleceğini sorunsallaştırdığı konuşmasında "Türkiye'de LGBT bireylerin tanınmaması ve evlilik hakkının olmaması yüzünden hak kayıpları yaşadığını, sosyal ve sağlık alanında aile merkezciliğin hakim olduğunu" söyledi. Sınıf ve kimlik politikaları temelli yaklaşımların bütünlülük içerisinde olması gerektiğini, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin tanınmasının önemini vurguladı. Yılmaz, AKP döneminden önce Türkiye'de sessizlik politikasının olduğunu AKP iktidarı ile birlikte homofobinin yükseldiğini ve politize edildiğini, Türkiye'nin imzaladığı sözleşmelerde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin özellikle çıkartıldığını söyledi.
 
BÜ'de Toplumsal Cinsiyet ve Queer Çalışmaları programı açılıyor
Akademik forumun son bölümünde ise Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümü'nden Şahin Açıkgöz ve Ece Saltan aynı bölümde kurulacak olan Toplumsal Cinsiyet ve Queer Çalışmaları Sertifika programını anlattı. LGBT aktivizminin akademiyle ilişkisini kuvvetlendirmeyi de amaçlayan programın disiplinlerarası bir program olmasının neden gerektiği, amacı ve derslerin içeriği anlatıldı. Tartışma bölümünde katılımcılarla birlikte akademi ve STK'ların birbirleriyle nasıl ilişkilendiği, akademi ve gündelik hayat ilişkisi tartışıldı.
 

Akademik forum sonrasında Norveç ILGCN'den (Uluslararası Lezbiyen ve Gey Kültürel Ağı) Rolf Solheim,  hümanist ve LGBTT hareketini, yasal eşcinsel evlilikleri, sekülerlik, ve homofobi kavramlarını tartışmaya açtığı bir performans/sunum yaptı. Hümanizmin hikayesini anlattığı sunumunda doğum, evlilik ve ölüm ritüellerinin önemini vurguladı ve LGBT bireylerin kiliselerde bu ritüelleri dini sebeplerle yapmadığını bu sebeple kendi organizasyonlarında hümanist evliliklerin ve hümanist cenazelerin yapıldığını anlattı.


Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam