29/05/2007 | Yazar: Nevruz Ebru Aksu

‘Kabul ettik beraberce kadınlığımızı ve bunu yaşarken utanmadık. Yeniden hayata gelmek gibiydi. Mutlu ve özgür hissediyordum kendimi ve bu pek de alışkın olmadığım bir duyguydu. İlk defa bir kadının tenine dokunurken onu böylesine hissedebiliyordum. Zamanı unutuyordum ve sıkıntılarımı da… Buna rağmen yaşanan hiçbir şey de gerçeklikten uzak değildi. Yanından gitmeyi hiç istemiyordum.’ 2. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nın birincisi Nevruz Ebru Aksu imzalı öykü.

‘Kabul ettik beraberce kadınlığımızı ve bunu yaşarken utanmadık. Yeniden hayata gelmek gibiydi. Mutlu ve özgür hissediyordum kendimi ve bu pek de alışkın olmadığım bir duyguydu. İlk defa bir kadının tenine dokunurken onu böylesine hissedebiliyordum. Zamanı unutuyordum ve sıkıntılarımı da… Buna rağmen yaşanan hiçbir şey de gerçeklikten uzak değildi. Yanından gitmeyi hiç istemiyordum.’ 2. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nın birincisi Nevruz Ebru Aksu imzalı öykü.

KAOS GL

Nevruz Ebru Aksu

''2. KADIN KADINA ÖYKÜ YARIŞMASI – Birincilik’ – 2007

—Bu gece boş musun?

Doğru duyduğumdan emin olmak için kulağına doğru eğilip soruyorum:

— Efendiim?

Sorumu, yine az önceki sorusuyla yanıtlıyor..

Yılların alışkanlığıdır. Sanırım çizgi roman okuyarak büyümüş her yetişkinin içinde çocukluğundan kalan bir içses, sürekli seslendirme yapar. Benim içseslerim karışıktır çoğu zaman. Herhangi bir soruya yanıt vermeden önce koca bir gürültü kopar içimde. —Mekândaki müziğin gürültüsü yetmiyormuş gibi bir de içindeki kırk tane suflörle uğraş, iş mi şimdi?- Yüzüne bakakalıyorum soruyu soran kadının ve kırk suflörden en ukalasının sesi en baskın çıkanı oluyor yine.

—Boşum. Peki, o boşluğu neyle doldurabileceğini düşünüyorsun?

Öylece bakıyoruz birbirimize.. bir an.. kaç dakikaya sığar?

Bağırarak bir şeyler anlatmaya başlıyor kadıncağız..sarhoşluğum, müziğin kulakları patlatırcasına gümlemesi ve kadının bağırtısı..anlaşılmaz bir gürültü silsilesine dönüşüp beynimin içinde çınlıyor her şey.. başımı sallayıp duruyorum, onayladığımı sansın da sussun artık diye..nasılsa amaç belli..gece beraber geçirilecek..ondan sonraki bir kaç gün görüşülecek belki..sonra iki taraftan birisi ya da her ikisi de geçmişteki ilişkileriyle kıyaslamaya girecek..başkasıyla yarım kalanlar tamamlanmaya çalışılacak..kimse kendisi olamayacak..birisi terk eden birisi terk edilen olacak.. vs... vs...

Kadın anlatıyor hala..ne çok konuşuyor değil mi? çaktırmadan ağzının kokusunu almaya çalışıyorum..ağzını kapatsın diye birazdan onu öpmem gerektiğini tekrarlıyor çünkü libido suflörü..işkence çeken zavallı kulağımı uzaklaştırıp kadının ağzından, kulağımın yerine dudaklarımı yerleştiriyorum..hmmm.. hiç de fena öpüşmüyor..bir de dilini daha az kullansa..gözlerini açman lazım artık yoksa başdönmesinden yere yığılacaksın..sana bu kadar içme dedim..hani tek gecelik ilişki yaşamayacaktın artık ,ne işin var bu kadınla?ya bir arkadaşının eski sevgilisiyse?acaba nasıl sevişiyor?kimin evine gidilecek? Annen uyumuş mudur? Bak artık annen anlayacak lezbiyen olduğunu dikkat et!! Acaba adı nedir? Acaba adı nedir?

Adını soruveriyorum bu uzun öpüşme artık bitsin diye... hoşuma gitmediğinden değil ama biraz daha devam edersek üzerine kusacağım. içkiyi bu kadar karıştırma demiştim sana!!

Bir süre dans ediyoruz. Ben ve O..öylesine sarhoşum ki bazen onun ikizi katılıyor sanki bize, hangisini tutarsam onunla dans ediyorum.

Kendimi iyi hissetmediğimi ve gitmek istediğimi söylüyorum bir süre sonra. Kabul ediyor. Evine gelmek isteyip istemediğimi soruyor hiç çekinmeden. Kabul ediyorum. Çıkış kapısına doğru yürüyoruz. Sonra birden kendime gelip onun telefon numarasını ve adresini içerdeki arkadaşlarıma vermek istediğimi söylüyorum. Malum büyük şehir, ya başına bir şey gelirse? Sanki çok umurlarında? Çıktığını bile fark etmediler! İçeri dönüyoruz beraber. Yürürken sendelemiş olmalıyım ki birden koluma giriyor. Tuhaf hissediyorum şimdi..tuhaf.. Ne oldu? Kafan mı karıştı? Güvende mi hissettin kendini, yeni tanıdığın birisi koluna girdi diye? Arkadaşların yanına ulaşıyoruz. Ohh herkes leyla.. Telefon numarasını soruyorum ve sonra da utanarak tekrar adını. Gidiyoruz…

Kahve kokusuyla güne uyanıyorum. Yatakta, tek başıma..sağıma soluma bakınıyorum neler olduğunu anımsamaya çalışarak..’seks yaptık mı?’ diye kendi kendime sorarken,açık duran oda kapısının önünden birden o geçiyor..uyandığımı fark edip duruyor orada..diğer odadan bir ters ışık düşüyor üzerine..silüet olarak görüyorum onu..yüzünü seçemiyorum..bakıyorum sadece..onun bana bakıp bakmadığını göremeden..

Sessizliği ilk bozan o oluyor ‘günaydın’ diyerek..adımı da söylüyor üstelik..‘kahretsin!’ diyorum kendi kendime..’adını hatırlamıyorum!’..yaklaşıyor sonra yatağa..yüzü belirginleşiyor yavaşça..o yavaşlığın aksine çok hızlıca ,inandığım tüm tanrılara, bildiğim her dilde dua ediyorum ‘lütfen çirkin birisi olmasın!!’ diye.. Güzellik çirkinlik tanımını yapmak gibi bir zahmete girmeyeceğim sevgili okur! Nasıl görüyorsam öyledir!

Yüzü belirginleşiyor.. amaaan tanrııım!! diye bağırıyor içimdeki kırk suflörün kırkı birden.. ‘daha ben uyanamadım siz ne zaman uyandınız da hep bir ağızdan bağıracak enerjiyi buldunuz?’ diyerek tersliyorum hepsini..

Gözlerimin ta içine bakıyor.’Kahve içmek ister misin?’ diye soruyor. Kahve içmeyi sevmediğimi ama hoşuma giden bir kadının ağzındaki kahve tadını almayı sevdiğimi söylüyorum. Öpüşüyoruz..hiç bitmesin dediğim anlar boyunca..dayanamayıp soracak oluyorum dün gece neler olduğunu..daha ağzımı açamadan sanki aklımı okurmuşçasına dün gece hiçbir şey olmadığını ,tek gecelik ilişki yaşamak istemediğimi dile getirdiğimi ve buna saygı duyup kendisinin diğer odada uyuduğunu söylüyor..vaaayyyy canınaaaa!!!

Bir sigara yakıyorum..kahvaltı etmeden sigara içmek gibi kötü bir alışkanlığım var,evet..yatak odasında sigara içemeyeceğimi söyleyerek elimdeki sigarayı alıp salon olduğunu tahmin ettiğim odaya geçiyor. Saygısız! izin isteseydin bari sigaranı yakmadan önce!! İçerden sesleniyor adımı.. ahh yine suratıma vuruyor salaklığım.. ‘nasıl hatırlamam adını?’ diye içimden söylene söylene yanına gitmek üzere yataktan kalkıyorum ve sallana sallana yürüyorum.Yürürken belki bir mucize olur da adını hatırlarım diye işi iyice ağırdan alıyorum..nafile…

Masanın kenarındaki sandalyeye oturmuş.. kahvaltı hazır..Ne sevdiğimi bilmediği için, masaya mutfakta bulduğu her şeyi yerleştirmiş.. özenle.. Turşu bile var! Ağzıma daha ilk lokmamı atamadan gözlerim cep telefonumu arıyor. Bir panikle fırlayıp telefonumu bulmaya çalışıyorum, bulamıyorum. Gece bir yerde düşürmüş olabileceğim ihtimalini aklıma getirmek üzereyken elinde telefonumla yanıma geliyor. Biraz sinirleniyorum önce. Telefonumu karıştırdığını düşünüp tersleyerek bakıyorum yüzüne. Merak etmemem gerektiğini, telefonumu karıştırmadığını, sadece şarja taktığını söyleyerek şüphemi gideremese de davranışının inceliğiyle sinirimin yatışmasına neden oluyor. Ancak hemen ardından kimden telefon beklediğimi soran imalı ses tonuyla içimdeki kırk deliyi uyandırıyor yine. Oysa ne güzel susturmuştum onları ..bir anlığına bile olsa..

NE BU?? HEMEN SAHİPLENME? KISKANÇ DA GALİBA BİRAZ?? ÇOK DA MERAKLI?? KENDİNİ NE SANIYOR Kİ?? HEMEN HAYATINA GİRMEYE ÇALIŞIYOR BAK O DA!! BAK BAK!!! sakın izin verme!! sakın izin verme...

Kuşkularım keyfimi kaçırmıştı. Yapmak istediğim tek şey çıkıp gitmekti. Gitmek zorundaydım üstelik. Her anlatışımda beni sıkıntıya sokan birçok sorumluluğum vardı hayatımda. Bir de ona anlatmakla uğraşamayacaktım. Kimse anlamıyordu ki üstelik o anlasın. Herkes geçeceğini söyleyip ‘vur kadehe’ diyordu ya da sorunlarımı kendi hayatlarındakilerle kıyaslayıp benimkilerin önemsiz olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Hep mantık, hep mantık!! Beklediğim bu değildi. Kimseden çözüm istemiyordum derdimi anlatırken. Sadece içimdeki onca sese yenilerini ekleyip aklımı kaybetmemek için biraz olsun dış sesimle konuşmaktı amacım. Kendi sesimi unutmamak,içimdeki seslerde kaybolmamak için..

Sessizce oturdum masada..iki lokma atıştırdım..sessizliğimi bozmadı ve bu davranışıyla yanında biraz daha zaman geçirmeyi istememe neden oldu.Fakat gitmek zorundaydım.

Bir süre sonra tekrar görüşmeyi istedik. Sonrasında da haftalarca görüşmeye devam ettik. Konuştuk, birbirimizi anlamaya çalıştık. Anlayamadığımızda sustuk, dinledik. Gittik. Geldik. Geceleri daha az dışarı çıkar olduk ve çoğu zaman beraber çıkmayı istedik. Uzunca bir süre seks yapmadık, bunun ihtiyacını bile hissetmedik. Sarılıp yanyana uyuduk gecelerce..Haftalar sonra ilk defa seviştik..hayatımda ilkti sanki..başkasına dokunur gibi değildi..bana dokunan,bir yabancı değildi..kaldım..

Neler yaşanmıştı o güne kadar?..ilk görüşte başlayıp bir haftada nefrete dönüşen ‘aşk’lar..’ne kadar acı,o kadar aşk’ denkleminin çözümsüzlüğü..erkek egemen söyleme erkekliğin en kötü modelini seçerek kendince tepki vermeye çalışan erkek-kadınlarla iletişim kurma çabaları..orasını burasını elletmeyen kadınlarla sözde seks benzeri güreş müsabakaları..meraklı heteroseksüel kadınların merakını gidermeler..ilk gecenin ardından hayatımızdaki ‘her şey’ olmaya çalışan ama şimdi ‘hiç’ olan kadınlar..çok sevdiğini söyleyip ertesi gün terk edenler..bir kadınla arkadaşlığı aslında önsevişme olarak algılayıp arkadaşını ilk fırsatta yatağa atmayı düşleyen kadınlar..hep kadınlar..hepsinde kendimden bir parça ararken sonunda paramparça olmuştum..

..ama en acı yüzleşmemi onunla yaptığımız bir sevişme sonrası sohbetinde yaşamıştım. Senelerce kendimi cinsiyetsizliğe, aşkın, sevişmenin ve her türlü ilişkinin cinsiyetsiz olması gerektirdiğine inandırmıştım. Oysa ben bir kadındım ve kadınları seviyordum. Aksi olsaydı bunca zamandır hayatıma bir erkek girmiş olmaz mıydı? Kimi kandırıyorduk? Onca zamandır feminist söylemleri ağzımda gevelerken tüm kadınlığımı sinsi baskılar altında nasıl da ezivermiştim? Bir düşünceler yumağı değildim ki yalnızca, duygularım da vardı. Bunları açığa vurmanın kadınsı bir zayıflık olduğunu düşünmüştüm senelerce ve senelerce. Her kadını sevdiğime ya da sevebileceğime neden inandırmıştım kendimi peki? Salt bir sevgi ihtiyacı mı? Daha kötüsü.. daha da kötüsü!.. Seks yaptığım her kadına duygusal bir anlam da yüklemezsem önüme gelen herkesle yatan duygusuz bir kadına dönüşürdüm!Çünkü kadın, seksi de özgür yaşayamazdı.. İsterse başka bir kadınla olsun! Bu yüzleşme beni darmadağın etmişti. Uzunca bir süre dokunamamıştım ona, konuşamamıştım. Hangi kimliğimle çıkacaktım karşısına?

Yaşamıma daha önce giren pek çok kadının aksine ‘kendi sorunlarını kendin çöz’ diyerek beni köşeme itmedi. Düşüncelerimizi dışa vururken cinsiyetsiz olmalıydık ama dedim ya insan sadece düşüncelerden oluşmuyordu. Kabul ettik beraberce kadınlığımızı ve bunu yaşarken utanmadık. Yeniden hayata gelmek gibiydi. Mutlu ve özgür hissediyordum kendimi ve bu pek de alışkın olmadığım bir duyguydu. İlk defa bir kadının tenine dokunurken onu böylesine hissedebiliyordum. Zamanı unutuyordum ve sıkıntılarımı da… Buna rağmen yaşanan hiçbir şey de gerçeklikten uzak değildi. Yanından gitmeyi hiç istemiyordum.

Hala yanındayım..bazen bu özgür haliyle beni korkutsa da..hep yanımdaydı..ilk tanıştığımız gün onda şüphe uyandıran meçhul telefon görüşmesinin faili annemin tüm acısını içimde hissederken ve onu sonsuzluğa gönderirken..mutlu olduğumda.. gittiğimde ve geri döndüğümde..üzgün olduğumda..hep yanyanayız.. paylaştığımızda ya da paylaşamadığımızda..

Sorular sorduk birbirimize bazen ama hiç sorgulamadık birbirimizi. Kişisel tarihlerimizi yok saymadık ama birliktelik yürütürken önemli olanın yeni bir tarih yazmak olduğunu keşfettik. Üstelik bireysel olarak.. İki kişinin asla bir kişi olamayacağı gerçeğini kabullenip bunun için birbirimizin canını acıtarak etine işlemeye çalışmamamız gerektiğini anladık. Birbirimizi yok etmeye çalışarak var olması asla mümkün olmayan o tek kişiyi varsaymak için uğraşmadık.Ayrı yerlere bakarken bile sonunda dönüp birbirimize bakabildik.Hep iki kişiydik ve aşkın zaten o iki kişi de varsa varlığını sürdürebileceğini gördük zamanla.Bundan mutluluk duymayı öğrendik.Kısacası birbirimizi aşkın nesneleri haline dönüştürmedik ve iki özgür öznenin sonsuz söylemlere ulaşabileceğini gördük.

..şimdi arasıra hala takılıyorum ona ‘bu gece boş musun?’ diyerek.. Gülümseyerek hep aynı yanıtı veriyor:

—Çok doluyum. Çünkü beni başkası yapmaya çalışmadın..

Anlattı çok zaman sonra neden yanıma gelip öyle bir soru sorduğunu.. duymuş boşboğaz insanlardan ‘çok çapkındır ,tuttuğunu hemen yatağa atar,ilişki yaşamaz,gününü gün eder’ benzeri bir sürü dedikodu..uzun zamandır benimle tanışmayı istiyormuş halbuki ama hakkımda duyduklarından biraz tedirgin olduğu için bana nasıl yaklaşacağını bilememiş..ve o gece beni görünce yanıma gelip aklına gelen ilk soruyu soruvermiş,düşünmeden..sorusuna verdiğim yanıttan da pek etkilenmiş ve o boşluğun nasıl doldurulabileceğini anlatmaya çalışıyormuş..iyi ki hiçbir şey duymamışım o gece..zamana yayılan bir ilişkide duyumsuyorum yanıtını o gece duyamamış olsam da..

Ha bizim kırk deli suflör? Hepsini susturduğumu sanıyordum biri susmamış. Bir gün ‘mutlak kanıtçı’ suflör saçma sapan birşey bağırdı. Sevdiğin kadının adını işlet derine!!! Sonsuz olsun. Orada kalsın hep.. herkes bilsin!! Onu susturan ne diğer delilerin sesi, ne kendi sesim oldu. Şimdi adını her gün seslendiğim kadının sesi ‘aşk ne acı gerektirir ne de başkaları için bir kanıt..’ diyerek içimde kalan tek delinin de sesini kesti..

Sustu mu??

Alternatif son:

Ha bizim kırk deli suflör? Hepsini susturduğumu sanıyordum biri susmamış. Bir gün ‘libido suflör’ saçma sapan birşey bağırdı : hey!! Hayatını bir tek kişiye bağlanarak mı geçireceksin? bak şu kadın sana baktı!! hadi takılsana peşine!! sevgilinin ruhu bile duymaz..hadi ama hadii!!! hayat kısa,tadını çıkar!!

Dinledim mi?..



Etiketler: kültür sanat
İstihdam