21/05/2020 | Yazar: Aslı Alpar
“Sözde Onarım Terapisi” internet seminerinde ‘onarım terapisi” ruh sağlığı ve hukuk alanında ele alındı, deneyim aktarımı gerçekleşti.
17 Mayıs kapsamında bu sene ilk kez gerçekleşen “Homofobi, Bifobi, İnterfobi ve Transfobi Karşıtı Kadıköy Buluşması”nda “Sözde Onarım Terapisi” başlıklı internet semineri gerçekleşti.
Seminerde, uzmanların katılımıyla, kişilerin ruhsal ve bedensel bütünlüğünü bozduğu için ulusal ve uluslararası sahada tıp otoriteleri tarafından etik dışı kabul edilen “onarım terapisi” konuşuldu.
Cem Öztürk’ün moderatörlüğündeki “Sözde Onarım Terapisi” internet seminerinin ilk oturumunda CETAD Yönetim Kurulu Üyesi Uzm. Dr. Ender Cesur ve Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nin (SPoD) Psikososyal Destek Alan Koordinatörü Uzm. Psk. Görkem Aypar, “onarım terapisi”ni ruh sağlığı ve sivil toplum açısından ele aldı.
“Bu bir tedavi değil bu bir işkence”
Uzm. Dr. Ender Cesur konuşmasında tarihte eşcinselliği patolojik olarak açıklamaya çalışanların hiçbir bilimsel kanıta ulaşamadığına dikkat çekti, “Yapılan araştırmalarda ne heteroseksüelliği ne de eşcinselliği açıklayabiliyoruz.”
Dr. Cesur “onarım terapisi” adı altında yapılan işkencelerden bahsetti: “Literatüre baktığınızda onarım terapisine maruz kalıp acı çeken yüzlerce insan var. Dağlanmalarını öneren ve bunu yapanlar olmuş. Yani kızgın bir demir çubukla kişilerin bedenine bastırmak ve orayı damgalamak. Bu bir tedavi değil bu bir işkence.”
Cesur sözlerini şöyle bitirdi, “Bu sözde tedaviler tedavi etmiyor ama ne yapıyor başta depresyon olmak üzere birçok ruhsal hastalığı tetikliyor, kişiler bununla baş etmek için alkol ve madde kullanımına başvuruyor ve ne yazık ki bu sözde tedaviler intihar girişimi riskini artıyor. Son olarak eşcinsel ve trans olmak hastalık değil. Değişmeyecek ve değiştirilmesinin söz konusu olmadığını da tekrar vurgulamak isterim.”
Terapi odasında güvenli alan sağlanıyor mu?
Seminerde SPoD Psikososyal Destek Alan Koordinatörü Uzm. Psk. Görkem Aypar konuşmasına ”’Güvenilir terapist bulamıyoruz’, çok sık duyduğumuz bir şey. Bunun üzerine düşünmemiz gerekiyor. Bu terapistler ‘hastalık değildir ama…” mı diyor yoksa fobik mi davranıyor” soruları ile konuşmasına başladı ve terapi odasında güvenli alan nasıl yaratılır, terapi odası dışında LGBTİ+ haklarını savunuyorlar mı sorularını tartıştı.
“Çocuğun yüksek yararı korunur”
Seminerin ikinci oturumunda İstanbul Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Evra Çetin, “sözde onarım terapisi”ni hukuk ve insan hakları bağlamında yorumladı. Dr. Çetin konuşmasında “Sözde onarım terapisine çocuğu ebeveyn ya da vasisi yönlendiriyor. Burada çocuğun hakları ile ebeveynin haklarının çatıştığını görüyoruz. Çocuğun üstün yararı ile ebeveyn hakları çelişiyorsa, uluslararası insan hakları söz konusu olduğunda uygulama bakımından çocuğun üstün yararı korunur” dedi ve kamu hukuku bakımından devletin LGBTİ+ bireyleri koruma yükümlülüğü olduğunu hatırlattı.
Deneyim aktarımı: “Fiziksel temas olmasa da söylemleriyle bedenime saldırıyordu”
Seminerin son oturumunda performans sanatçısı Enes KA ve LİSTAG aktivisti Ümuhan, benzer uygulamalardan geçmiş biri ve ebeveyn olarak deneyim aktarımında bulundu. Enes Ka, “Rol model olarak baba eksikliği yaşadığım için eşcinsel olduğum ileri sürüldü. Akla mantığa sığmayan söylemleri vardı. Fiziksel temas olmasa da söylemleriyle bedenime saldırıyordu” diyerek sözde terapinin kendisinde yarattığı stres ve şiddeti aktardı.
Ümuhan ise “Herkesin hikâye olarak anlattığı şeyden biz inanılmaz zarar gördük. Babanın yeterince rol model olmadığını söylediği için doktor bize ben eşimle kavga etmeye başladım, sanki çocuğum onun yüzünden acı çekiyordu” diyerek çocuğuna verilen ilaçlardan ve sözde terapinin çocuğuna verdiği zararı anlattı.
“Sözde onarım terapisi” seminerinin tamamını buradan izleyebilirsiniz.
İlgili Video:Etiketler: insan hakları
