14/11/2006 | Yazar: Murad Esin

‘Uğraşmayın sizi sevecek olanlarla. Aşk bir kara tahta değildir ki beyaz tebeşirle yazıp sonra yine kara sileceklerle silesiniz, sonra yine öyle kapkara bırakasınız. Aşklarınızı kapkara bırakmayın…’ Murad Esin, aşk hikayelerinin mutsuz sonlarını yazıyor.

Cesaretin var mı aşka? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

‘Uğraşmayın sizi sevecek olanlarla. Aşk bir kara tahta değildir ki beyaz tebeşirle yazıp sonra yine kara sileceklerle silesiniz, sonra yine öyle kapkara bırakasınız. Aşklarınızı kapkara bırakmayın…’ Murad Esin, aşk hikayelerinin mutsuz sonlarını yazıyor.

KAOS GL - 12 Kasım 2006

Murad Esin - ABD

Neden hep aşk hikayelerinin sonu hüsranla biter?

Hangi aşk mutlulukla sonuçlanmıştır? Hangi aşkın sonunda acı yoktur? Hangi aşık Kerem gibi kul olmamıştır, Kays gibi mecnun, Ferhat gibi canına kıymamış ya da Memo gibi Mem gibi? Leyla suçlu muydu? Ya Aslı? Ya Şirin? Ya Zin? Onlar aşklarının arkasında ölmemişler miydi? Sevdalarının ölümlerine dayanamamışlardı. Ölmüşlerdi. Neden aşk hikayelerinin kahramanları hep ölümü tercih etmiştir? Mem u Zin’deki Beko Mem’in ölümüne neden olmuştu.

Ya modern aşklar? Aşıklardan biri Beko olursa? Aşıkların Bekolaştığı bir modern çağ bu. Ya da zalim Leyla’nin babası? Ya Kerem’e büyü yapan papaz? Ya Ferhat’a yalan söyleyen düşmanları? Ya aşıklar birbirine düşman olmuşsa?

Ya aşklar tükenirse….

Gerçek aşklar hikayelerde kalmıştı. Güzel aşk hikayeleri yaşanmıştı. Neden en güzel aşk hikayelerini anlatan cümleler geçmiş zaman cümleleridir? Neden aşkları simdi yaşayamıyoruz? Neden hep umutsuz? Gerçek aşkları hep okuyarak anıyoruz.

Var mısınız Kays gibi Mecnun olmaya?

Var mısınız Ferhat gibi gürzümüzü kafamıza indirmeye?

Memo gibi zindana atılmaya?

Ya Kerem gibi kul olmaya?

Ya da Leyla gibi kahrolmaya?

Cesaretiniz var mı? Yoksa eğer, aşk üzerine konuşmayın. Yanmayacaksanız, acısını çekmeyecekseniz, karşılık bekleyecekseniz, çıkarlarınızı gözetecekseniz hiç sevmeyin. Asla cesaret etmeyin. Korkak olmanız iyidir, korkun. Çünkü bu isi bilmiyorsunuz! Bilmediğiniz bir işi yapmaya kalkışmayın! Gönül sazını çalmayı bilmiyorsanız, ne saza dokunun, ne de teli incitin.

Uğraşmayın sizi sevecek olanlarla. Aşk bir kara tahta değildir ki beyaz tebeşirle yazıp sonra yine kara sileceklerle silesiniz, sonra yine öyle kapkara bırakasınız. Aşklarınızı kapkara bırakmayın…

Seviyorsanız haykırın, seviyorsanız yaşayın. Eğer kendinizden vermeyecekseniz hiç istemeyin. Aşk tek kişilik yaşanmaz… İkinciye ihtiyacınız var…

Aşıksanız hadi, Kerem gibi yanalım. Kays gibi Mecnun olalım, Memo gibi Mem olalım,

Ancak Zin’imizi mezarımıza atacak ve ‘Mem al sana Yar’ diyecek Mir Zeynuddin mi bekleyelim. Olmuş olunca Zin’imizle ayni mezarda yatıyor olduğumuzu anlayabilecek miyiz? Ya da küllerimizden saçan kıvılcımla saçları tutuşan Aslı gibi küllerimizle mi buluşmuş olacağız?

Gelin kimse mezarımıza sevdamızın cesedini atmadan sevdamıza sarılalım. Bakin 21. yy’da zalimler biziz. Unutmayın. Sahlar, Sultanlar, Papazlar, Bekolar biziz, Aşklarımızı kendi acımasızlıklarımızdan sakınalım. Aşklarımızı kendi bencilliklerimizden koruyalım. Eğer seviyorsak…


Etiketler:
nefret