24/03/2006 | Yazar: Kaos GL

‘Fillerin tepiştiği bir dünyadan başka bir dünyaya gitti o. İkiyüzlülüğün, yalanın, sahtekarlığın, paranın kısacası bütün alçak değerlerin para etmediği bir dünya.

‘Fillerin tepiştiği bir dünyadan başka bir dünyaya gitti o. İkiyüzlülüğün, yalanın, sahtekarlığın, paranın kısacası bütün alçak değerlerin para etmediği bir dünya. Umarım huzurlu ve rahattır.’ Kaşık Düşmanı ''Konca Kuriş'''in anısına yazıyor.

Fillerin sürekli tepiştiği bir coğrafyada bir isyanın çığlığıdır Konca Kuriş.

Kimseler bu çığlığı duymadı ya da duymak istemedi. Onun çığlığını duyanlar ise kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya kalkıştılar.

Yüreğimde adı konulmamış bir yara ve sızıdır o. Gün geçtikçe bu sızı artıyor ve yara kanamaya devam ediyor. Gün gelecek yara kabuk bağlayacak biliyorum ama ince bir sızı yüreğimde olmaya hep devam edecek. Kartel medyası, onu "İslamcı feminist" olarak lanse etti. Oysa o hiç bir zaman ‘Ben İslamcı feministim’ demedi. Sadece kadınlara yapılan haksızlıklara karşı bayrak açtı. Ona göre kadınlara haksızlıkları erkekler yapıyordu, din değil. Dine karşı değildi Konca Kuriş. Din adına yapılan çarpıtmalara ve yanlış yorumlamalara karşı çıktı. Cinsinin çektiği acılara yakından tanık olan biri. Belki de o acıların çoğunu yaşadı. Küçük yaşta evlendirilmiş ve kayınbabasının zorlamasıyla örtünen biri. Hep bir arayış içinde Konca Kuriş. Bir ara İran İslam Devrimi'ne ilgi duyuyor. İran'a gidip dönüyor. Belli ki aradığını bulamıyor. Okumaya, araştırmaya devam ediyor ve nihayet bir karara varıyor. Düşüncelerini açıklamaya başlıyor. İslamcı basın onu görmezlikten geliyor. Görenler ise eleştiriyor. Kolay değil köhnemiş düşünceleri değiştirmeye kalkışmak. Kartel medyası ise onu Kemalizmin çıkarları doğrultusunda lanse ediyor. Kartel medyası onu lanse ettikçe İslamcı kesimin ona diş bilemesi artıyor.

Fillerin sürekli tepiştiği bir coğrafyada bir yalnızlıktır, bir hüzündür Konca Kuriş. Etrafında bir avuç insanla yol almaya çalışıyor. İranlı yazar Ali Şeriati'nin dediği gibi; "Bilgisizliğin hakim olduğu bir çağda bilmek suç sayılıyor. Ezilmiş ve hor görülmüş bir toplumda soylu bir ruha, yiğit bir yüreğe sahip olmak, Buda'nın dediği gibi "göller ülkesinde bir ada olmak bağışlanacak suçlardan değil." Ali Şeriati, göller ülkesinde bir ada olmanın bedelini İran gizli servisi SAVAK tarafından öldürülerek ödüyor. Konca Kuriş ise kaçırılıyor. Bazı devlet görevlilerince desteklenen cinayet şebekesi Hizbullah tarafından kaçırıldıktan sonra kimse ona sahip çıkmıyor. Kapitalist medya Konca Kuriş'i unutuyor. Kaçırılma olayının üzerine gitmiyor. Banu Alkan'ın Afroditliği, Sevda Demirel'in silikonlu göğüsleri, Seda Sayan'ın kocaları, Sevtap Parman'ın poposuyla meşgul. İslamcı medya ise adeta kaçırılma olayına seviniyor. Muhalif bir sesten kurtulmanın sevinci içindeler. İslamcı olduğunu iddia eden aydınlar ise kör, sağır, dilsiz. Sol yada kendini devrimci basın olarak niteleyenler ise üç maymunu oynuyorlar. Öyle ya Konca Kuriş solcu değil, alt tarafı gerici(!) bir kadın. Kaçırılması solcuları ilgilendirmiyor. İnsan Hakları Derneği tepkisiz. Bu coğrafyanın insanı birbirine değer vermeyi öğrenemedi. Her grup demokrasiyi, insan haklarını kendisi için istedi. Kendilerinden başka insanların bulunduğunu unuttular. Ya da hatırlamak işlerine gelemdi. Konca Kuriş ne geleneksel anlamda İslamcıydı, ne solcuydu, ne de gerçek anlamda laikti. Ona niye sahip çıksınlar? Böyle bir durumda kontrgerillanın çocuğu Hizbullah, Konca Kuriş'e istediğini yapabilirdi ve yaptı da. Oysa bu toplum ona sahip çıksaydı, devlet görevlileri onu bulmak isteselerdi sonu farklı olabilirdi.

Fillerin sürekli tepiştiği bir coğrafyada bir kimsesizliktir o. Filler bu coğrafyada düşünen insanları sevmiyorlar. Timur'un filleri düşünen insanları ezmeyi çok seviyorlar. Onları yıldırmadan çalışıyorlar. Önce gözdağı ve tehditler, olmadı hapis, o da olmadıysa ölüm. Konca Kuriş tehditlere rağmen düşüncelerini açıklamaya devam ediyor. Bu coğrafyanın filleri ürküyor. Konca Kuriş kaçınılmaz sona doğru yalnız yürüyor. Uzun bir nehirdi o. Bu coğrafyayı sulayabilecek kadar uzun bir nehir. Ama önüne set çektiler ve bu coğrafyayı sulamasına engel oldular. Bir nehir olmanın, karanlıkta yanan bir mum olmanın bedelini ödedi o. Bu coğrafyanın etrafı aydınlatacak insanlara ihtiyacı yok(!). Bu coğrafyada hırsızlar, namussuzlar, iki yüzlüler baş tacı. Bunların arasında Konca Kuriş'e elbette yaşama hakkı tanınmaz. Bayram elbisesi alınmamış, eline bayram harçlığı verilmemiş bir çocuktur Konca Kuriş.

Birkaç gün önce Show TV’de bir haber vardı: Köylüler yakaladıkları kurdun ayaklarını bağlamışlar. Sopayla dövüyorlardı. Köyün köpekleri kurda saldırıyorlardı. Kurt kendini savunmaya çalışıyor ama başarılı olamıyordu. Sonunda köpekler ve insanlar tarafından öldürülüyordu. Türkiye'de düşünen insanların durumunu, haksızlıklara karşı çıkanların başına gelebilecekleri en iyi bu haber veriyordu. Bu coğrafyaya uygun bir haber. Zulüm, sömürü, baskı serbest; karşı çıkmak, düşünce üretmek yasak. Asıl acı olan, Konca Kuriş'in unutulacak olması. Şimdiden unutuldu bile. Ölüm yıldönümünde anmalar olmayacak. Çocuklarından başka kimse mezarına gitmeyecek. Yalnız yaşadı ve yalnız öldü. Ölülerin vasiyetleri yerine getirilir. Onun vasiyeti yerine getirilmedi. Kayınbabası engel oldu. Cenaze namazını kadın ve erkeklerin beraber kılmalarını istemişti. Bu isteğine saygı gösterilmedi. Konca Kuriş öldükten sonra bile erkek egemen düzenin değer yargılarından kurtulamadı.

Fillerin tepiştiği bir dünyadan başka bir dünyaya gitti o. İkiyüzlülüğün, yalanın, sahtekarlığın, paranın kısacası bütün alçak değerlerin para etmediği bir dünya. Umarım huzurlu ve rahattır.

Merak etme Konca Kuriş, seni unutmayacağız. Tıpkı beş aydır açlık grevinde olan insanları unutmadığımız gibi. Belki de sana en uygunu aşağıdaki şiirdir.

''Yalnız başıma yaşıyorum
Yalnız bırakıldığım yerde
Tek başıma yürüyorum bazen
Gökyüzüne ve suya bakıyorum
Sonra
Kendi kendime konuşuyorum.''


Etiketler: yaşam, din/inanç
İstihdam